|
YENİ DÜNYANIN TANRILARI
Halil NEBİLER
Yeni Dünya Düzeni dediğimiz yönetim biçimi faşizmin kendisidir. Yeni faşizm... Kendi kabul ettikleri adıyla neo-liberalizm.
En temel özellikleri ise finans kapitalin egemenligi, basta finans kapital olmak üzere büyük sermaye üzerinde inanılmaz bir devlet koruması, oluşan tekeller, tekel dışındaki girişimcilere kapanan piyasa, üretim özgürlüğünün tekeller dışındakiler için ortadan kalkması olarak sıralanabilir. Her şeyin alınıp satılmasına dayanan bu yeni faşizmin yarattığı yeni bir anlayış vardır.
Buna göre, önemli olan tüketicidir. Genel doğrular ve ahlak, tüketicinin tavrına göre her an değiştirilebilir. Örneğin, insanların önemli bir bölümünün 1400 yıldır Müslümanlık inancından dolayı kutsal saydığı kurban bayramı önemsizleştirilir ve yeni bazı sektörler yaratılmak üzere Türk insaninin hiçbir ilgisinin olamayacağı sevgililer günü öne çıkarılır. Sevgililer gününden günlerce önce çiçekçilerde gül bulamamaya baslarsınız. Sevgililer gününde ortaya çıkarılan güllerin fiyatı ise normalinin iki katidir. Çikolatalar, çeşit çeşit süslü, bayağı hediyelerle sektör beslenir.
Tüketicinin buraya akması sağlanır. Radyolarda, televizyonlarda, gazetelerde
o gün sevgilisine hediye almayan erkekler maço diye aşağılanır.
Diyelim ki devran değişti. Bu kez kurban bayramı parlatılır. Daha önce hayvan katliamı diye mahkum edilen kurban bayramı için en kutsal sözler, en parlak metin yazarlarına yazdırılır.
Yahu ne oluyoruz diye sorulduğunda, "çoğunluk böyle istiyor" yanıtıyla karsılaşırız. Arabesk kasetler böyle satılır, en sulu zirtlak filmler, en abuk sabuk televizyon programları böyle pazarlanır.
Neden mi?
Çünkü basın da tekelleşmiş, daha doğrusu yeni dünya düzeninin egemen gücü finans kapitalin basını olmuş, "Basının tek sansı endüstrileşmemiş olmasıdır" diyen Mars'a ihanet edilmiş ve son şans yitirilmiştir.
Yeni dünya düzeninde üretim en alt düzeye indirilir. Finans kapitalin belirlediği kredi faizleriyle ne sanayide, ne tarımda, ne de ticarette is yapıp para kazanma olanağı kalmaz. Ticareti ancak büyük tekellerin kurduğu marketler, süper marketler, grosa marketler zincirleri yapabilir. Bakkallık bile yapamazsınız. Yapabiliyorsanız, şimdiliktir. Yarin, değilse öbürcün bir tekel Bakkallık isine el atacak, "Bakkalım" diye bir zincir kuracaktır nasılsa. Alev Alatli'nin deyisiyle köfte-ekmek bile satamayacaksınız. Çünkü önce zabıta gelip üç tekerlekli el arabanıza el koyacaktır. Olmazsa karsıdaki lüks restoranın sahibinin fedaileri yapacaktır ayni isi. Gazeteler, televizyonlar, radyolar, dergiler seyyar köfteciliğin ne kadar kötü, ne kadar halk sağlığını tehdit edici bir öcü olduğunu anlatacaklardır günlerce.
Gazeteciler gazetecilik yapamayacaklardır mesela. Onların yerine gazetecilikle uzaktan yakından ilgisi olmayan sinema-tiyatro sanatçıları, komikçiler yapacaktır o mesleği. Israrla direnenler aç kalacak, uyum sağlamaya çalışan gazeteciler ise artistlik ya da komikçilik yapacaklardır. Savaş Ay'ın filmlerde oynamasına, Reha Muhtar'in "acı var mi acı, kan var mi kan?" demesi bunları göstermiyor mu?
Yayıncılık mi dediniz? Büyük basın tekelleri, bizzat bankalar girecekler isin içine, kültür hizmeti diye kitap isini tekellerine alacaklardır. Berkin gibi, Sarmal gibi yayınevleri matbaayla, dağıtımla uğraşıp dururken, onlar varolan, son teknolojiyi kullanan matbaalarında binlerce kitap basacaklar, kendi dağıtım tekellerinde kendi kitaplarını dağıtacaklar, dahası, diğer yayınevlerinin kitaplarını dağıtmayacaklardır. diğer yayınevlerinin yayınladığı kitapları, kendi yayın organlarında tanıtmayacaklar veya emirlerindeki kelam erbabı kalem sahiplerine yazdırdıkları yazılarla yerin dibine batıracaklardır. Verecekleri edebiyat ödülleri, kendi sistemlerini parlatan, o sistemin ahlakini yücelten yazarlara gidecektir. Böyle yazarlar yoksa, çaresi yok, yaratılacaklardır. Siz Orhan Pamukçun halkın yazarı olduğunu mu sanıyorsunuz? Ya çüklerinden başka bahsedecek şeyleri olmayan diğerlerinin? Ya ihaneti yücelten Mikan
Kundera'nin?..
O zaman da yeni dünya düzenine karsı olan yazarlar kitap yazamayacaklardır.
Yazsalar bastıramayacaklar, bastırsalar dağıtamayacaklar, dağıtsalar tanıtamayacaklardır.
Tekeller kanserli bir urdur. Habis bir ur. Yayılma eğiliminde, girdiği vücudu işgal eğiliminde bir ur.
Tekelci kapitalizm, kapitalizmin ruhuna aykırıdır. Bu yüzden kendisini bu hale getiren devletin kuvvetiyle koruyacaktır Yetmezse, etrafını yüksek duvarlarla çevirdiği, güvenlik kameralarıyla donattığı, beline silah taktiği
güvenlik görevlileri tarafından kus uçurtulmayan sitelerde yasayacak, plakalarda çalışacaktır.
Tekelci medyayla özdeşleşebilen gazeteciler de bu sitelerde, bu plakalarda yerlerini alacaklar, sokağa yalnız çıkamayacaklar ve ancak korumalarla dolaşabileceklerdir.
Ranta küçücük bir vergi koymaya kalksanız kaplan kesilecekler, kira artış oranlarını sınırlamaya kalksanız özel mülkiyetin kutsallığını neredeyse Tevrat'a, Zebur'a dayanarak kanıtlamaya çalışacaklardır. Medyalarında çalıştıkları finans kapitalin sigorta şirketleri daha çok para kazansın diye sosyal sigortanın nasıl kötü olduğunu söyleyecekler, tekeller bütçeden daha fazla teşvik alsın diye sosyal devletin yerle bir edilmesini isteyeceklerdir.
Sürekli olarak halkın kavga istemediğini, her konuda uzlaşma sağlanması gerektiğini söyleyeceklerdir. Onların şerrinden korunmaya çalışan "sol"cuplar da parti kongrelerinde pop yıldızları gibi sahneye çıkacaklar, kendilerinin Türkiye'nin Tona Blair'i olduğunu anlatacaklar, aslında özelleştirmeye karsı olmadıklarını kanıtlamaya çalışacaklardır.
Düşünsenize!
Hangi İslamcı sekiz yıllık eğitime imza atardı?
Hangi solcu özelleştirmeye sıcak bakardı?
Hangi liberal yeşil kart, fak-ful-fon uygulamasına evet derdi?
Hangi milliyetçi Öcalan'ın asılmasını engellemeye yanaşırdı?
Hangi Kemalist Avrupa Birliği'ne girmek için can atardı?
Olup bitenin farkına varmak yeter aslında.
Fazla zaman da yok.
Yoksa!
Yoksa bir Uğur Mumcu daha çıkmayacak.
Aziz Nesi'nin tadını bulamayacaksınız.
Rıfat Ilgaz namusu tarih olacak.
Abdi İpekçi dirilse, gazetesinin kapısından giremeyecek.
Çünkü süreci tamamlıyorlar.
Yeni Aziz Nesin'imiz Sefahattin Duman.
Yazar dedin mi Orhan Pamuk, Ayşe Kulin.
Yılmaz Güney katilin teki, sinemanın yeni kralı Sinan Çetin değilse kim?
Ne yapacaksınız Nazım Hikmetçi? İbrahim Sadrı, Recep Tayip Erdoğan Nazım'a on basar!
Asaf Çigiltepe de kimmis? Tiyatro dedin mi Billur Kalkavan!
Durum kötü.
Evet. Ama henüz tarih bitmedi.
Haydi arkadaşlar! Su meyhanelerden, barlardan çıkalım artık.
Yeni dünyanın Tanrıları gerçekten güçlü çünkü.
Haydi!
|
|