Emekçilerin 
Kurtuluşu
Kendi
Eserleri
Olacaktır.

                 
K. MARKS

                                                                                        a  p  a  ç  ı  k

CİN ŞİŞEDEN ÇIKTI

Erol TOY

Bilirsiniz.
Özellikle olumsuzlukta amamız, fakatımız pek çoktur.
Ama... Buyrun bir tane daha... Anlaşılan bu salt bize özgü değil.
Hegel’in bir lâfı vardır.
“Fransızlar devrimcidir,” der.
“Bir şeyi düşünmeleriyle, uygulamaları çakışır. Almanlarsa, nasıl uygulayacaklarını tartışırken, ne düşündüklerini unutur.”
Şaşırdınız mı ?
Şaşmayın, her zaman, her yerde öylesi de vardır, böylesi de.
Hele şu son zamanlarımız öylesine pek benzer.
Örneğin, AB epeyce sıkıştı...
En çok da, enerji kaynağı yoksunu Almanya, Fransa, İtalya benzeri kara Avrupa’sı büyüklerinin paçaları iyice tutuştu.
Rusya, İran ve Çin dışındaki bütün enerji kaynakları, zaten birer bol kaynaklı ülke olan Anglo-Amerikan işgalinde.
Bunun 200 milyona yakın gelişmiş, zengin ve tüketime alışmış toplumlar için ne dehşetli bir tutsaklık karabasanı olduğu ortada.
AB’nin bizi nasıl umdurup, neden ondurmayacağının... Kırkbin hesabını kırk saniyeden az zamanda yapan dehşet senaristleri bir de burdan yakar mı bilemem ?
Ama toplumlar da bireyler gibidirler.
Denize düştüler mi, yılana sarılırlar.
Uygarlıkları derin... Demokrasileri geniş... Paraları çok.
Ama enerji kaynakları... Ve askerleri yok !..
O yüzden, Almanya başkenti Berlin’in burnu dibindeki “ABD topraklarından” Irak’a asker “sevkini” seyrede seyrede Fransa’ya sarılır... Fransa üslerinden vızır vızır nakliye uçakları kalkarken Rusya ve Çin’in tutumuna takılır. İtalya ABD deniz piyadelerini limanlarında ağırlarken, “bakali n’olacak,” diye bakınırken... TBMM tıpkı Lozan günleri gibi Sevr “tezkere”sini cart diye yırtar.
Cin şişeden çıkmıştır.
Bütün üfürükçülerin, bütün üfürükleri yelinde yâlel !..
Dedik ya !..
Amamız, fakatımız boldur.
İneği sağacağımıza, öküz altında buzağı aramakta pek üstünüz.
“Biz cart diye yırttık da, Irak işgali geri mi kaldı ?”
Yoo !..
Bu pilâvın daha çok su kaldıracağına şu tek tas yeter mi ?
O 1922 Lozan günlerinde, Irak aynı bugünkü gibi, Anglo-Amerikan işgalinde değil miydi ?
Eee !..
Onun sonrası varsa, bunun olmayacağı ne belli ?
Cin şişeden çıktı mı, çıkmadı mı siz ona bakın.
Bu işin küresel yönü.
Geçelim. 
Ve yıkalım yükümüzü kendi değirmenimize.
Söyleşiyi yine bir anekdotla sürdürelim.
Kinross, Atatürk’e ; “İsmet Paşayla farkını,” sorar.
“Bak çocuk,” der Atatürk.
“Ankaralılar bana burayı, ona Pembe Köşkü armağan etti.
İkisi de eski... Dam akar... Kapı çarpar. Kepenkler gıcırdar. Çağırdım mimarı sordum ; Yıkıp yapmak ne tutar ?
“Şu kadar.”
Al, dedim. Hemen başla.
Seninki yel yepelek yelken kürek geldi
“Köşkü yeniliyormuşsun ?”
Yeniliyorum, dedim, hadi sen de yenile.
“Param yok !..”
Ben nerden buldumsa, sana da buluruz.
“Ben borçtan korkarım.”
Israr ederim diye gitti. Bizim köşk bitti. Kaç yıldır ne dam akar, ne kapı çarpar, ne kepenkler gıcırdar. Git bak Pembe Köşke, tavanında kiremitçi, duvarında sıvacılar görürsün.
Ben eskiyi yıkar, yenisini yaparım. O yazın yamalar. Kışın delik tıkar... Kovuk kapar... Leğen koşturur.”Biliyorum siz bunu çoktan bilge Hegel’in lâfıyla birleştirdiniz.
Ve devrimciyle tutucu ya da evrimciyi ayırdınız.
Öyleyse, “sadede” gelebiliriz.
Milli takımın yengisini bile gölgede bırakan gündemimiz ne ?
Vurgun, soygun çirkefinde siyaset-ticaret-bürokrat maçı. 
İster sürüncemede kalsın !..
İster yaptığı yapanın yanına kâr.
İster değdi, değmedi bakmaksızın herkes okkanın altına gitsin.
İmame koptu, tespihin taneleri saçıldı mı saçılmadı mı ?
Düne değin el, ağız ve oy birliğiyle Olimpos’a oturtulan... Bilgi, birikim ve becerisine kasideler düzülen bir nice siyaset tanrısı. Ticaret devi... Bürokrat cini, burnunun ucunu görmekten âciz uçuruma yuvarlandı mı, yuvarlanmadı mı ?
Ve cup diye çirkef çamuruna düşer düşmez, ötekilere basıp üste çıkmaya debelendi mi, debelenmedi mi ?
Anhası minhası yok !..
Cin şişeden çıktı.
Bir nice üfürükçü, bir nice büyü yapsa, gayri geri sokamaz.
Çünkü hem uçurum derin...Hem çamur koyu... Hem şişe kırıldı.
Hem de belki tuhaf ama, bu kez herkes herşeyi apaçık gördü.
Siz halâ kırkbin ama, muskasını mı kullanıyorsunuz ?
Kullanın.
Ama, buyrun bir ama daha. Bilin ki, Hammurabi yasası, hırsızın elini 5 bin yıldır kesiyor. İnsanoğlu kötülükte cesurdur. Her zaman kraldan çok kralcı... Ben herkesten zekiyim... Bana bişey olmaz, diyen olacağını bilin.
Sözüm, bundan sonrasının yaygınlığı üstüne.
Yanılıyor muyum ?

 

 

sayfa başına dön