ABD’NİN TİCARET
AÇIĞINI KAPATALIM!
Türkkaya ATAÖV
Amerika'nın
sürekli ve zaman zaman derinleşen dış ticaret açığının bu ülkeyi
felakete götüreceğini ve ''rakip'' Avrupa Birliği (AB) ile
Japonya gibi merkezlerin fırsat kolladığını, bazen bir iki cümlelik
açıklamalarla yazanlar var. Bu konu ancak siyasal ekonominin geniş
çerçevesinde yerine oturabilir. ABD'nin dünya hegemonyasının ufkunda
bu ticaret dengesizliğiyle ilgili bir bunalım var. Var ama, ola ki,
Washington'daki karar vericiler için sürekli bir tehdit gibi görünen
bu oluşum zaten onların tercihidir.
Konuyu geriye
götürmeye ve etraflıca ele almaya yer uygun değil. Özetle: Alman Markı
ile Japon Yeni'ni ayağa kaldıran Amerika'dan başkası değildir. AB'nin
kendisi bile ABD ile rekabet etsin diye kurulmadı. Onun arkasında da,
kendi çıkarları için, Washington yönetimleri vardı. ''Kıtasal
birlik'' istim arkadan gelsin gibi sonraki bir düşüncedir. Bu
oyunu ilk gören De Gaulle NATO'yu Fransa'dan çıkardı ama, o bile
ülkeyi NATO'dan çıkaramadı. Yalnız Amerika'nın Avrupa'daki sadık kolu
Britanya'nın Ortak Pazar'a girmesini engellemeye çalıştı, başaramadı.
ABD'nin marka ve
yene destek oluşunun nedeni rakip yaratmak değil, dolar açığını
kapatmada Almanya ve Japonya'nın yardımından yararlanmaktı. Her ikisi
de ABD işgâlindeydi; her ikisinin de endüstri tabanı ve kalifiye
insanı vardı. Kapitalist yoldan endüstrileşmiş Kuzey ülkeleri olarak
temel tercihlerde birleşip Üçüncü Dünya'daki ulusal kurtuluş
akımlarını frenleyecek ya da tüm Güney yarıküreyi gene el birliğiyle
yeni-sömürgeciliğin kucağına oturtacaklardı.
Çok az bilinen bir
gerçek olarak, ABD Vietnam yenilgisinden bile bu hedefe yönelik
yararlandı. Büyük askeri harcamaları Japonya ile Güney Kore, Tayvan,
Singapur, Hong Kong, Tayland ve Malezya'yı düzlüğe çıkardı. ABD
bunları neden ayağa kaldırdı? Onun dış ticarette dolar açığının
kapanmasına yardımcı olmaları için! Yüz yıl kadar önce, İngiliz
kapitalizminin de en doruğundayken ticaret açığı vardı; o da pek
aldırmazdı. Açığı Hindistan'ın ticaretiyle kapatırdı. O zaman
ticarette ana para olan sterlin döner dolaşır, son melce Londra'ya
varırdı.
ABD de bugün aynı
yöntemi uyguluyor. Şu farkla ki, Britanya yalnız Hindistan'dan
yararlanırdı. ABD ise Türkiye dahil, tüm küreden yararlanıyor. ABD
sigarası ve içkisinden ileri teknolojiye değin ya doğrudan Amerikan
ürünlerini ya da kârı dolar olarak son tahlilde Amerika'ya gidecek
ürünleri tüketmeye zorlanıyoruz. ABD, Reagan 'dan bu yana, ticaret
açığına kulak asmıyor bile. Bu sorununu çözecek yabancı iktidarları
destekliyor, o kadar. Saddam Hüseyin 1998'de Irak petrolü bedelinin
Euro ile ödenebileceğini açıkladığı için devrildi. ABD Dışişleri
Bakanlığı Siyaset Planlama Dairesi Başkanı R. Haass 11 Eylül saldırısı
daha olmadan çok önce silahlı müdahale sözünü etmişti.
Irak savaşının
temelinde oradaki petrolün hangi para cinsiyle ödeneceği sorunu vardı.
ABD'ye, Fransa temelde bu nedenle karşı çıktı; Britanya bu nedenle
destekledi. Washington kendi açığının başkalarınca kapanmasını, yani
geri kalan tüm dünyanın kendi dolar hazinesinin zenginleşmesine hizmet
etmesini bekliyor. Britanya da sterlin açığını Hindistan'ın hizmetiyle
karşılardı. Ama günümüzde ABD için ek bir sorun var: ''Dünyanın
geri kalanı'' nın dışında ikinci bir ''dünyanın geri kalanı''
yok ki, yüz yıl önce Hindistan'ın yaptığını yapsın ve topladığı
küresel para birimini metropole aktarıp emperyalizmi rahata
kavuştursun!
Tekelci sermayenin
küreselleşme aşamasındaki açmazı burada. Vietnam yenilgisini bile
kendi yararına çözen ABD, bakalım, bu çelişkiye de çıkar bir yol
bulabilecek mi?
(Cumhuriyet’
ten alınmıştır.)
|