SALDIRI DOĞRUDAN TÜRKİYE’YE
Halil NEBİLER
İstanbul
cumartesi sabahına kan ve ölümle uyandı. Sabaha doğru sahur yemeği
yiyip biraz da geç uyanan İstanbullular henüz uyku mahmuru iken
Şişli ve Beyoğlu’nda meydana gelen çok şiddetli iki patlamayla
kendilerine geldiler. Bu kez uyku mahmurluğunun yerini panik, kaos
ve kuşkular aldı.
Öğle saatleri
aşıldıktan sonra bilanço ortaya çıktı:20 ölü, 257 yaralı, trilyonluk
maddi zarar. Üstelik hedef olarak sinagogların alınmasına karşın ölü
ve yaralıların çoğunu Museviler değil müslüman Türkler
oluşturuyordu.
Peki ama neden?
Neden böylesi
büyük patlamalar, neden Türkiye’de, neden özellikle iki sinagog
hedef alındı?
Olayın hemen
ardından eylemleri İBDA-C üstlendi. İBDA-C bu eylemleri
gerçekleştirmiş olabilir mi? Hayır. Neden?
Çünkü İBDA-C en
faal olduğu dönem olan 5-6 yıl önce bile bu tür büyük çapta
eylemleri planlayacak, uygulayacak ve sonuçlarına katlanacak güce
sahip değildi. Üstelik üst üste yediği operasyonlardan sonra değil
bu tür eylemleri yapmak, bildiri dağıtacak kadar adamı bile kalmadı.
Diğer İslamcı
örgütler ise ya toparlanmaya çalışıyorlar, ya da savaş sonrası
durumu değerlendirip kendilerini henüz bir yere koymaya
hazırlanıyorlar. Ancak onlardan da bu tür bir eylemi beklemek şu
koşullarda mümkün değil.
Eylemin yurt
dışı kökenli bir örgüt olması akla yakın tek olasılık üstelik
İstanbul polisi El Kaide ve Hamas örgütlerini patlamalardan hemen
sonra telaffuz etmeye başladı.
Hamas’ın İsrail
ve Filistin toprakları dışında bu güne kadar bir eylem yaptığı
bilinmiyor. Başka topraklar üzerinde de eylem yapmayacağına dair
açıklama yapmış olmaları geriye tek örgütün adını bırakıyor:El
Kaide…
Peki neden?
Türk hükümeti
daha Irak savaşı başlamadan İskenderun limanı dahil topraklarını
Amerikan güçlerine açmış, her türlü lojistik desteği vermiş ve 1
Mart 2003 tarihinde meclisin teskereyi reddetmesine kadar bunu
sürdürmüştü. Meclisin kararıyla Türk askerinin Irak’a gitme ihtimali
kalmaması ve Amerikan askerlerinin Türkiye’de konuşlanamayacağı
kesinleşince lojistik destek bitmedi. Hükümet kısa bir süre önce
Irak’a asker göndermekten vazgeçtiğini açıkladı ama lojistik destek
vermekten vazgeçmedi.
Yani, Türkiye
Irak’ta hala taraf.
İkinci ve asıl
gözden kaçan nokta şu:
Bugün 16 NATO
ülkesinin genelkurmay başkanları İstanbul’daki Harp Akademileri
Komutanlığı karargahında sanal bir tatbikatı yürütmek amacıyla bir
araya geldiler. Patlamalar da neredeyse bu sanal tatbikatın
başlamasına denk düşüyor.
Eş zamanlı iki
eylemin de Türkiye’ye mesaj vermenin dışında NATO’ya bir mesaj olma
niteliğinde olması muhtemel.
Bütün bunların
dışında orta doğuda çok iyi çalıştığı bilinen Türk istihbaratının
atladığı bir nokta olabilir. Olaydan hemen sonra İsrail makamlarının
“Türkiye’ye her türlü yardımı sağlamaya hazırız” biçimindeki
açıklamalarından ise, MOSSAD’ın çok önemli bir istihbaratı atladığı
ya da Türkiye’ye iletmediği için özür diler bir konuma düştüğü
sonucunu çıkarabiliriz. Anımsanacağı gibi Beyoğlu Kuledibi’ndeki
Neve Şalom sinagogu daha önce 1986 ve 1992’de iki kez daha saldırıya
uğramıştı. 1986’daki saldırı, Türkiye’de İsrail Kasabı adı takılan
Ariel Şaron’un bir Musevi ailenin İstanbul’daki düğününe sessiz
sedasız katılmasından sadece bir ay sonra meydana gelmişti. Belki de
istihbarat örgütleri benzer bir ayrıntıyı atladılar.
Ancak emin
olmamız gereken nokta şu:Saldırı İsrail’e değil asıl Türkiye’ye
yönelik bir saldırıdır ve Türkiye’nin Ortadoğu politikasını bir kez
daha gözden geçirmesi gerekebilir.
|