Emekçilerin 
Kurtuluşu
Kendi
Eserleri
Olacaktır.

                 
K. MARKS

 



 

ÜNİVERSİTELER VE DEMOKRASİ

Devrim ERSEZER

Yaklaşık bir senedir YÖK yasa tasarısı ve üniversiteler yoğun bir şekilde tartışılıyor, ancak acaba yapılan bu tartışmalar ne kadar anlamlı? Bu tartışmalar temel olarak iki taraf arasında geçiyor: Bir tarafta YÖK, askerler ve 'ana muhalefet partisi' !? CHP var; diğer tarafta ise tek başına kalmış AKP hükümeti var gibi gözüküyor. Türkiye'de her tartışmada olduğu gibi bu konuda da insanlar iki taraf arasında tercih yapmak zorunda bırakılıyor. Gerçekten de böylesine zorunlu ve zaman zaman anlamsız tercihlerle çok karşılaştık. Ya şeriatçıydık ya darbeci, ya Kemalisttik ya Atatürk düşmanı, ya Avrupa Birliği taraftarıydık ya milliyetçi... Bunlardan birisini mutlak tercih etmeliydik ve sadece bu tercih ikililerinden birisini seçebilirdik. Çünkü bizlere dayatılan buydu, tabi ki hangisini seçebileceğimize özgürce! karar verebilirdik. Üniversiteler ve YÖK konusunda da bizlere dayatılanlar arasında bir tercih yapmak zorunda bırakılıyoruz. Burada doğru olan ise her iki tarafı da eleştirerek ve samimiyetlerini sorgulayarak 'aşağı tükürsem sakal yukarı tükürsem bıyık' biçimindeki bir tercihi yapmamaktır. Bunun için kendi kendimize bazı sorular sorabiliriz.

 

Düşündürücü Sorular        

Sorularımıza iki tarafın samimiyetlerini sorgulayarak başlayalım. İlkönce AKP'yi düşünelim. Acaba AKP bu düzenlemeleri gerçekten de üniversiteleri demokratikleştirmek için mi yapmaktadır yoksa kendi mevcudiyeti ve meşruiyeti önündeki bir engeli kaldırmayı mı amaçlamaktadır veya eğer bu düzenlemeler gerçekleşirse üniversiteler demokratik bir yapıya mı kavuşacaklardır? Kendi içinde demokrasiyi benimseyememiş bir partinin bir ülkeye demokrasi getirmesi beklenebilir mi? Varsayalım ki demokrasi diye avazı çıktığı kadar bağıran bu parti bütün görüşlerinde samimi olsun, peki bu parti 12 Eylül darbesini gerçekleştirenlerin yargılanmasını niye hiç talep etmemektedir veya demokratik haklarını kullananları nasıl olur da anti-demokrat olarak ilan edebilmektedir?

Sıra geldi tartışmanın diğer tarafında olanların samimiyetlerini sorgulamaya, YÖK askeri bir darbenin sonucu olarak ortaya çıktığı için herhalde askeriyenin samimiyetini sorgulamamıza gerek bile yok... CHP'nin de askeriyeden ve rektörlerden bağımsız bir görüşü olamayacağını göz önüne aldığımızda elimizde sadece YÖK kalıyor. Bu açıdan bir değerlendirme de bizi şu sorulara götürüyor: Rektörler üniversitelerin demokratikleşmesini istiyor ve AKP'nin yasa tasarısını bu açıdan yeterli görmüyor ise şimdiye kadar niye hiç bu taleplerini dile getirmediler? Bu taleplerin dile getirilmesi için AKP'nin YÖK yasa tasarısı mı bekleniyordu? Şimdi isyan bayraklarını çekenler 1980 sonrasında üniversitelerde farklı görüşlere karşı oluşan baskının bizzat araçları durumunda değiller miydi ve üniversitelerde eleştirel düşünen birçok akademisyen ile parasız eğitim ve demokratik üniversite isteyen binlerce öğrencinin bu alanlardan uzaklaştırılmasını sağlayan neydi? Peki, gösterişli törenler eşliğinde darbeci generallere fahri doktora ünvanlarını verenler yine aynı mevkide oturan kişiler değiller miydi? Şimdi ne değişmişti de üniversitelerin demokratikleştirilmesinden bahsediliyordu?

Değerlendirme

Bilim, insanlığın daha ileriye gidebilmesi için kuşkusuz ki çok önemlidir, yani bilim ilericidir veya ilerici olmak zorundadır. Bilimin temel görevi yaşanılanları yani gerçeklikleri tüm çıplaklığıyla göstermek olmalıdır. Örneğin, bir ülkede ciddi bir biçimde yoksullaşma süreci var iken toplumun %90'ının sorunlarını görmezden gelerek firmaların daha fazla kar etmesi için projeler yürütmek kesinlikle bilim olamaz. 'Bilim insanı' kesinlikle eleştirel olmalı, maddi çıkar peşinde koşmamalı, ülke ve dünya sorunlarına karşı egemen düşünceden bağımsız hareket edebilmeli ve yürütülen politikaların meşrulaştırılması gibi bir amacı kesinlikle benimsememelidir. Bu açıdan değerlendirildiğinde de ne askeri darbe ürünü olan YÖK ne de AKP'nin hazırladığı YÖK yasa tasarısı üniversiteler için çözüm oluşturamaz, çünkü iki taraf da eleştirel düşünce konusunda samimi değildir, ayrıca iki taraf da bu konuda ciddi bedeller ödemiş olan ve inatla 20 yıldır doğru bildiklerini söyleyen öğrencilerin ve bilim insanlarının görüşlerini almamışlardır. Sonuç olarak, üniversitelerin demokrasi açısından istenilen düzeye gelmesi için bu kısır tartışmaların anlamsız olduğu gayet açık. Burada asıl önemli olan ise 'Bilim insanı nasıl olunur' ve 'Bilim kim için üretilir' sorularına verilebilecek doğru cevaplarda gizli. Bu sorulara verilecek doğru cevaplar da hem üniversitelerin hem de ülkenin demokratikleşmesini sağlayabilecektir. Zaten bir ülkenin üniversitelerinde bile eleştirel düşünceye ve farklılıklara izin verilmiyorsa acaba diğer alanlarında neler oluyordur veya sizce böyle bir ülkede demokrasiden söz edilebilir mi?    

 

 

 
sayfa başına dön