|
|
ÜNİVERSİTELER VE DEMOKRASİ
Devrim ERSEZER
Yaklaşık bir
senedir YÖK yasa tasarısı ve üniversiteler yoğun bir şekilde
tartışılıyor, ancak acaba yapılan bu tartışmalar ne kadar anlamlı?
Bu tartışmalar temel olarak iki taraf arasında geçiyor: Bir tarafta
YÖK, askerler ve 'ana muhalefet partisi' !? CHP var; diğer tarafta
ise tek başına kalmış AKP hükümeti var gibi gözüküyor. Türkiye'de
her tartışmada olduğu gibi bu konuda da insanlar iki taraf arasında
tercih yapmak zorunda bırakılıyor. Gerçekten de böylesine zorunlu ve
zaman zaman anlamsız tercihlerle çok karşılaştık. Ya şeriatçıydık ya
darbeci, ya Kemalisttik ya Atatürk düşmanı, ya Avrupa Birliği
taraftarıydık ya milliyetçi... Bunlardan birisini mutlak tercih
etmeliydik ve sadece bu tercih ikililerinden birisini seçebilirdik.
Çünkü bizlere dayatılan buydu, tabi ki hangisini seçebileceğimize
özgürce! karar verebilirdik. Üniversiteler ve YÖK konusunda da
bizlere dayatılanlar arasında bir tercih yapmak zorunda
bırakılıyoruz. Burada doğru olan ise her iki tarafı da eleştirerek
ve samimiyetlerini sorgulayarak 'aşağı tükürsem sakal yukarı
tükürsem bıyık' biçimindeki bir tercihi yapmamaktır. Bunun için
kendi kendimize bazı sorular sorabiliriz.
Düşündürücü
Sorular
Sorularımıza iki
tarafın samimiyetlerini sorgulayarak başlayalım. İlkönce AKP'yi
düşünelim. Acaba AKP bu düzenlemeleri gerçekten de üniversiteleri
demokratikleştirmek için mi yapmaktadır yoksa kendi mevcudiyeti ve
meşruiyeti önündeki bir engeli kaldırmayı mı amaçlamaktadır veya
eğer bu düzenlemeler gerçekleşirse üniversiteler demokratik bir
yapıya mı kavuşacaklardır? Kendi içinde demokrasiyi benimseyememiş
bir partinin bir ülkeye demokrasi getirmesi beklenebilir mi?
Varsayalım ki demokrasi diye avazı çıktığı kadar bağıran bu parti
bütün görüşlerinde samimi olsun, peki bu parti 12 Eylül darbesini
gerçekleştirenlerin yargılanmasını niye hiç talep etmemektedir veya
demokratik haklarını kullananları nasıl olur da anti-demokrat olarak
ilan edebilmektedir?
Sıra geldi
tartışmanın diğer tarafında olanların samimiyetlerini sorgulamaya,
YÖK askeri bir darbenin sonucu olarak ortaya çıktığı için herhalde
askeriyenin samimiyetini sorgulamamıza gerek bile yok... CHP'nin de
askeriyeden ve rektörlerden bağımsız bir görüşü olamayacağını göz
önüne aldığımızda elimizde sadece YÖK kalıyor. Bu açıdan bir
değerlendirme de bizi şu sorulara götürüyor: Rektörler
üniversitelerin demokratikleşmesini istiyor ve AKP'nin yasa
tasarısını bu açıdan yeterli görmüyor ise şimdiye kadar niye hiç bu
taleplerini dile getirmediler? Bu taleplerin dile getirilmesi için
AKP'nin YÖK yasa tasarısı mı bekleniyordu? Şimdi isyan bayraklarını
çekenler 1980 sonrasında üniversitelerde farklı görüşlere karşı
oluşan baskının bizzat araçları durumunda değiller miydi ve
üniversitelerde eleştirel düşünen birçok akademisyen ile parasız
eğitim ve demokratik üniversite isteyen binlerce öğrencinin bu
alanlardan uzaklaştırılmasını sağlayan neydi? Peki, gösterişli
törenler eşliğinde darbeci generallere fahri doktora ünvanlarını
verenler yine aynı mevkide oturan kişiler değiller miydi? Şimdi ne
değişmişti de üniversitelerin demokratikleştirilmesinden
bahsediliyordu?
Değerlendirme
Bilim,
insanlığın daha ileriye gidebilmesi için kuşkusuz ki çok önemlidir,
yani bilim ilericidir veya ilerici olmak zorundadır. Bilimin temel
görevi yaşanılanları yani gerçeklikleri tüm çıplaklığıyla göstermek
olmalıdır. Örneğin, bir ülkede ciddi bir biçimde yoksullaşma süreci
var iken toplumun %90'ının sorunlarını görmezden gelerek firmaların
daha fazla kar etmesi için projeler yürütmek kesinlikle bilim
olamaz. 'Bilim insanı' kesinlikle eleştirel olmalı, maddi çıkar
peşinde koşmamalı, ülke ve dünya sorunlarına karşı egemen düşünceden
bağımsız hareket edebilmeli ve yürütülen politikaların
meşrulaştırılması gibi bir amacı kesinlikle benimsememelidir. Bu
açıdan değerlendirildiğinde de ne askeri darbe ürünü olan YÖK ne de
AKP'nin hazırladığı YÖK yasa tasarısı üniversiteler için çözüm
oluşturamaz, çünkü iki taraf da eleştirel düşünce konusunda samimi
değildir, ayrıca iki taraf da bu konuda ciddi bedeller ödemiş olan
ve inatla 20 yıldır doğru bildiklerini söyleyen öğrencilerin ve
bilim insanlarının görüşlerini almamışlardır. Sonuç olarak,
üniversitelerin demokrasi açısından istenilen düzeye gelmesi için bu
kısır tartışmaların anlamsız olduğu gayet açık. Burada asıl önemli
olan ise 'Bilim insanı nasıl olunur' ve 'Bilim kim için üretilir'
sorularına verilebilecek doğru cevaplarda gizli. Bu sorulara
verilecek doğru cevaplar da hem üniversitelerin hem de ülkenin
demokratikleşmesini sağlayabilecektir. Zaten bir ülkenin
üniversitelerinde bile eleştirel düşünceye ve farklılıklara izin
verilmiyorsa acaba diğer alanlarında neler oluyordur veya sizce
böyle bir ülkede demokrasiden söz edilebilir mi?
|
|
|