Emekçilerin 
Kurtuluşu
Kendi
Eserleri
Olacaktır.

                 
K. MARKS

 


TEKELEŞMEYİ GÜVENCE ALTINA ALMA SAVAŞI

Selim YILMAZ


Bilindiği gibi Tekel ya da Monopol'ün sözlük anlamı; bir malın üretim, dağıtım ve satışının ya da bir hizmetin tek bir şirket ya da kuruluşun tamamen denetiminde olması ve bir mal ya da hizmetin pazardaki payını, arz koşullarını ve fiyatını belirleyecek oranda elinde tutan oluşumdur. Daha yalın bir ifade ile ekonomik bir alanın tek elden yönetimidir.

Kapitalist sistemin ekonomik alandaki gelişim sürecinin bir zorunluluğu olarak ortaya çıkan tekelleri gerçek anlamıyla oluşturan -genellikle ülke içinde - kapitalist ulus devletler olmuştur. Günümüzde ister ulus devlet, isterse özel sermaye tarafından oluşturulmuş olsun her hangi bir alanda dünya ölçeğinde oluşmuş tek bir şirketin tekeli yoktur. Ancak bu, dünya çapında ve çeşitli alanlarda şirketlerin egemenlik oluşturmadıkları anlamına da gelmemektedir. Şirketler egemenliklerini çeşitli biçimlerde kurmakta ve örneğin; satıcıların tekeli-Oligopol ya da alıcıların tekeli-Oligobson piyasa oluşumlarını yaratmaktadırlar.

Kapitalist sistemin işleyişini serbest rekabetçi piyasadan, tekelci piyasaya dönüştüren ve çeşitli biçimlerde birleşen şirketler; tekelleri, banka sermayesi ile sanayi sermayesinin iç içe geçmesi ile de finans kapital oluşmuştur. Finans kapitalin oluşumu kapitalizmin, emperyalizm aşamasına geçişinin yolunu açmış, üretimin yoğunlaşması ve muazam büyüklüğe ulaşan sermaye birikimleri de uluslararası tekellerin oluşmasını sağlamıştır.

Bugün için uluslararasılaşmış tekeller bir anlamda dünya pazarlarını paylaşmış bir görüntü vermektedirler. Ancak bu paylaşım kendi aralarındaki savaşların bittiği anlamına gelmemekte, bilakis her tekel kendi pazar payını arttırmak diğer tekel ya da tekellerin pazarlarını ve hatta birebir rakip tekellerin kendilerini ele geçirmek için savaşmaktadır. Bu kıyasıya rekabet sırasında tekeller esas olarak bağlı bulundukları kendi ulus devletlerininin ekonomik, siyasi ve askeri gücünü de kullanmaktadırlar.

Tekellerin oluşum süreçleri önce kendi ulusal sınırları içinde olmuş, kapalı, korumacı ekonomik sistem bu süreci kolaylaştırmış ve hızlandırmıştır. Ne var ki, 1929 krizi sonrası uygulamaya başlanan ve Keynesyen ekonomik sistem olarakta bilinen bu korumacı mekanizma ile, kapitalizmin 1970'lerde girdiği -ve halen de süregelen- krizini aşamayacağı anlaşılmış ve ulusal burjuvazilerin aşırı üretimlerini süratle ve hiçbir engelle karşılaşmadan dış pazarlarda eritmesi gereği ortaya çıkınca kapalı ekonomik model hızla terk edilmeye başlanmıştır. Sermaye kar oranlarındaki düşme eğilimini tersine çevirmek ve içine girdiği krizini aşmak için başta emekçiler olmak üzere tüm toplumsal katmanlara yönelik saldırılarını her geçen gün yoğunlaştırmakta ve kendi içlerindeki savaşın dozunu da arttırmaktadır.

Tekeller arasındaki savaşın en önemli araçlarından biri yenilikçilik ve buluşçuluktur. Yeni buluşlar ile teknolojinin geliştirilmesi rakipleri tasfiye etmekteki en etkili silahların başında gelmektedir. Tekeller önde olabilmek ve rekabet gücünü artırabilmek için labaratuarlar, araştırma ensitüleri kuramakta, yüzlerce bilim insanı istihdam etmekte ve bunların yarattığı her yeni buluşu şirketleri adına patent altına almaktadırlar.

Tekeller arasındaki şiddetli rekabet savaşları, bir taraftan şirket evlilikleri, tümden devirler ya da eşitsiz birleşmelerle egemenlik kurma şeklinde sürerken diğer taraftan da kapitalist sistemi sürdürülebilir kılmak ve düşme eğilimindeki kar oranlarını arttırabilmek için ulus devletler üzerinden çeşitli bölgesel ve küresel oluşumlar yaratmakta ve oluşan bu kurumlar üzerinden de anlaşmalar yapmaktadırlar.

Küresel anlaşmaların en önemlilerinden biri TRIPS(Ticaretle İlgili Fikri Mülkiyet Hakları) Anlaşmasıdır. GATT (Tarifeler ve Ticaret Genel Anlaşması-1947) Anlaşması çerçevesinde yapılan son raund olan Uruguay Raundu(1986-1994) müzakereleri gündemine1990 yılı başlarında giren TRIPS Anlaşması, 1994 yılı Nisan ayında Fas-Marakeş'te toplanan GATT Bakanlar Toplantısı Sonuç Belgesinde de yer almış ve WTO-Dünya Ticaret Örgütünü kuran anlaşmalarından biri olarak imzalanmıştır. TRIPS anlaşması, WTO sisteminin 4 ayağından biridir ve tüm WTO kuralları bu anlaşma için de geçerlidir.

Aslında fikri mülkiyet haklarının korunması adı altında tekellerin dünya ölçeğinde güvence altına alınmasına yönelik bu girişim, yeni bir durum değildir. Bu konuda yapılan ilk anlaşmalar, 1883 yılında imzalanan "Sınai Mülkiyetin Korunmasına Dair Paris Sözleşmesi" ve 1886 yılında imzalanan "Edebiyat ve Sanat Eserlerinin Korunmasına Dair Bern Sözleşmesi"dir. Bu sözleşmeler ve ekleri, ikinci paylaşım savaşı sonrası kurulan BM-Birleşmiş Milletler'in altında yapılandırılmış olan WIPO-Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü'ne dönüştürülmüştür. WIPO bünyesinde, çeşitli alanlarda fikri mülkiyet haklarını düzenlemek üzere 23 anlaşma yapılmıştır. Örgütün, anlaşmazlıkların barışçı yoldan çözümü için öngörülmüş, herhangi bir uluslar arası anlaşma çerçevesi olmayan, ilgili sektör temsilcileri ve WIPO'ya üye ülkelerce belirlenmiş ilkelere göre işleyen Hakemlik ve Arabuluculuk Merkezi isimli bir tahkim mekanizması da bulunmaktadır. Ancak tüm bu özelliklerine karşın, 55 yıllık bir geçmişi olmasına rağmen yaptırım gücü zayıf bir örgüt olarak WIPO, sermayenin ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak görünmektedir.

Bu yüzden fikri mülkiyet hakları, yaptırım gücü ile donatılmış bir küresel oluşum olan WTO bünyesinde yeniden düzenlenmiştir. TRIPS Anlaşması; Paris ve Bern sözleşmeleri'nin bazı maddelerine de atıflar yaparak, bu sözleşmeleri tümden yok saymamış ve fikri mülkiyet haklarının korunması konusunda WTO üyelerinin uyacağı ilkeleri ve asgari standartları da belirlemiştir.

TRIPS Anlaşması, Türkiye'de 3-4 yıl önce yapılan İlaçta Patent tartışmaları sırasında yalnızca ilaç boyutu ile zaman zaman da edebiyat, sanat, müzik eserlerinin Telif Hakları konusunda gündeme gelmiş ve sonrasında da pek tartışılmamıştır. Aslında TRIPS anlaşması Tekstilden, Gıdaya; Elektronikten, İlaca; Otomotivden, Kozmetiğe; Tarımdan, Sanayiye; Hizmetlerden, Kimyaya; kadar ticarete konu olan tüm alanları kapsamaktadır.

Bilindiği gibi tekstil sektörü günümüzde emeğe en yoğun ihtiyaç gösteren üretim sektörlerinden biridir. Bu nedenle tekstil sektöründe karlılığı arttırmak için işgücünün ucuz olduğu ülke ya da bölgelerde üretim yapmak daha da önem kazanmaktadır. Kapitalistin, üretimin giderek büyüyen bölümünü taşeronlara yaptırma konusunda bir sıkıntısı olmadığı gibi böylesi bir üretim organizasyonunda kazancını daha da fazla arttırabilmektedir. Ancak bu noktada kapitalistin iş yaptırdığı taşeronların da tamamen kapitalistin güdümünde olduğu gerçeği gözden kaçırılmamalıdır. Zaten bütün mesele de bağımsız kalarak kapitalistin pazarı ve dolayısıyla karına ortak çıkmak isteyen diğer kapitalistlerden kaynaklanmakta, patent anlaşmaları işte bu tip sermaye gruplarını saf dışı edebilme amacıyla kullanılmaktadır. Piyasadaki ürünlerin taklitlerini imal ederek pazardaki oyuncu sayısının artması bu yolla engellenmekte ve pazar, giderek daha az sayıda kapitalist tarafından bölüşülür hale gelmektedir.

Sistemin bu işleyişi tüm alanlarda olduğu gibi tarımsal üretim için de geçerlidir. Genetik Mühendisliğindeki gelişmelere paralel olarak hızla gelişen daha verimli, daha dayanıklı v.b özelliklere sahip yeni tohumlar patent altına alınmaktadır. Son yıllarda Türkiye'de de yaygınlaşan sertifikalı tohum kullanarak tarımsal üretim yapmak bu patent anlaşmalarının sonucudur. Tarımla uğraşanlar genetik değişikliğe uğratılmış tohumları intihar eden tohum olarak tanımlamaktadırlar. Yeni tohumlar genellikle bir kullanımlık olarak üretilmişlerdir ve her yıl yeni tohum almak zorunluluğu vardır. Adım adım eski tohum ile yapılan üretim ticarete konu olamaktan çıkacak ve tohumun tekellerden alınması zorunlu olacaktır. Bu gelişme ile dünyadaki tarımsal üretimin az sayıdaki tekel tarafından kontrol altına alınması ve rakiplerinin piyasadan daha kolay silinmesi sağlanmaktadır.
Örneğin Türkiye'de Şeker Pancarından elde edilen şekerin yerini kimyasal işlemlerle Mısır nişastasından elde edilen ve daha ucuz olan şuruplar almaya başlamıştır. Bu gelişme sonucunda Şeker Pancarı üretimi zorunlu olarak azaltılmış yüzbinlerce çiftçi ile kapanan şeker fabrikalarının binlerce işçisi işsiz kalmıştır. Türkiye'nin şeker ve tatlandırcılar piyasasını da bir devlet tekeli olan Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş'nin elinden İznik Gölü kıyısında Mısır nişasta fabrikası kuran dünyanın en büyük tohum tekellerinden biri olan Cargill alma yolundadır. Cargill bir taraftan devlet tekelini tasfiye ederken, diğer taraftanda daha doğal bir yöntemle elde edilen şeker yerine patentini elinde bulundurduğu Mısır nişastası şurubu ile piyasaya egemen olmaktadır.

Aynı gelişmeler Bilgisayar teknolojisi için de geçerlidir. Bilgisayar ya da elektronik cihazların niteliğini belirleyen onların mekanik ya da elektronik üretimi değil onların işletim sistemlerine ait yazılımlar ve programlardır. Ve bunların tümü patent altındadır. Örneğin Windows tüm dünya en yaygın olarak kullanılan bilgisayar programıdır. Mikrosoft şirketi programın patentini elinde bulundurmanın avantajı ile her yıl yeni versiyonunu piyasaya sürerek hem karını arttırmakta, hemde piyasadaki tekel konumunu korumaktadır.

Farklı alanlarda faaliyet gösteren tekeller, örneğin; tarım alanında tek kullanımlık tohumlar, bilgisayar alanında da süreli kullanımlı programlar, ilaçta, kimyada, gıdada formüllerin patentini alarak ya da tekstil alanında olduğu gibi markalar üzerinden piyasada egemenlik kurmaktadırlar. TRIPS Anlaşması tam da bunları güvenceye almak ve tekellerin çıkarlarını en üst seviyede korumak için imzalanmıştır. Diğer bir ifade ile TRIPS anlaşması tekelleşmeyi güvence altına almak için bir Uluslar arası Tahkim mekanizmasına sahip olan ve bu mekanizmanın kararları doğrultusunda ambargo yaptırımı uygulayabilen WTO bünyesinde imza altına alınmıştır. Bu yüzdendir ki WTO konferansları çok çatışmalı geçse de, fiyasko ile sonuçlansa da, uzlaşmakta çok zorlansalar da kapitalist sistemin sürdürülmesi tekellerin ortak paydasıdır ve TRIPS tipi anlaşmalar sistemin sürdürülmesinde yaşamsal öneme haizdir.



 

 

 

 
sayfa başına dön