....

..

 
...
...
Yararlı Linkler
E- Posta
Başvuru Kaynakları
Katkı 
Sunanlar
Arşiv

 

Sayı: 11                                     Ana Sayfa                                         18 Eylül 2001

.........

                                                                                                                    a p a ç ı k


Ufuk Turu

Erol TOY


Amerika'daki faciayla sonrası birdenbire ufkumuzu genişletti değil mi ?
Bizans'lı daha üçüncü yüzyılda boşuna mı, " Boğazların üstüne oturan, başını eğerse ( afedersiniz, ) kıçından başka yeri göremez... Ama kaldırırsa, dünyanın avucuna sığdığını anlar, " dememiş.

Türkiye coğrafyasına, dünya ölçeğinde bir bakın. Avrupa... Asya ve Ortadoğu'da pek çok devletden daha fazla toprak ve insanı var mı, yokmu hemen görmek mümkün.

Böyle bir ülke kör olsa, Çin'den kalkan bulutla,Amerikadan esen yeli izlemeye koşulu. 
Tutalım izlemedi. 
Bulut gelir yağmur olup tepeden tırnağa ıslatır. Yel yetişir, saçını tüğünü ürpertir.
Bu konumunun coğrafyası.
Tarihi ise neresinden bakarsanız bakın, dünyaya nizâmat vermenin belgeleriyle dolu.
Meraklısına sadece şu yeter mi ? 
İstanbul, 1.700 yıl aralıksız, kıtalararası imparatorluk Başkentidir. Ne Pekin, (uzun ama, kıtalararası değil.) Ne Roma.. Moskova, Londra, Paris, Berlin, Viyana ve Washington, henüz bunun onda birine ulaşabildi. 
Durumunun özelliğiyse, daha revnaklı.

Türkiye halkının çok büyük çoğunluğu Müslümandır. Devleti Alevî-Sünnî eşitliğinden ötürü lâik. Yâni insanı Doğu, Kuzey ve Güney komşularının din ve mezhepleriyle bağdaşır. Devleti Batı komşularının siyasasıyla uzlaşır.
Bölünmez bütünlüğünün gizi de gizemi de işte bu kimyayla, simyada olsa gerek.

Dudak büken, lütfen anımsasın.
Geçen yüzyılın başında, süpergüçlerin tamamı parçalamaya devinmiş, pes etmiştir.
Azınlık başkaldırısının hüsranı dün gibi. Ölen öldü, kalan sağlar pamuk ipliğine bağlı. 

Bu yüzden Türkiyede kıyamet kopsa, dünya (kışkırtmıyorsa,) aldırmayabilir. 
Ama dünyanın en uzak köşesinde, bir karınca incinse Türkiye insanı da devleti de aldırmanın ötesinde ilgilenmek zorunda. 
Birden ufkun ötesine mi geçtik ?

Ya !.. Ne sandınız ?
Kurtuluş Savaşı sonrasında dayattığınız Lozan Antlaşması'nda sizden başka kaç egemen devletin imzası var ? 

ABD, Britanya, Fransa, İtalya, Sovyetler Birliği, Japonya, Yunanistan, Sırp-Hırvat-Slovenya ve sembolik de olsa, İsviçre mi ?
O dönemin dünya haritasına bir bakış, bunlarla Güney Amerika'daki birkaçı dışında egemen devlet olmadığını göstermeye yeterli.
Öyleyse anhası minhası yok !..

Şöyle demiş... Böyle yapmış... Önce nazlanmış, sonra bağışlamış falan geçersiz.

Bir yanda, (sömürgesi, kolonisiyle,) o günün efendileri... Diğer yanda Türkiye'nin bulunduğu Lozan Barış Antlaşması, sizi bu ödevle yükümlüyor. 
Sözüm oho !.. O, o zamandı !.. İkinci Dünya Savaşı, köprülerin altından çok su geçirdi. Lozan Antlaşması, Birleşmiş Milletler Yasasıyla yürürlükten kalktı diyene ;  O yasanın başlangıcının üçüncü fıkrası sözcüğü sözcüğüne ; " Adaletin korunması, antlaşma ve devletlerarası öbür kaynaklardan doğan yükümlülüklere saygı gösterilmesi için gerekli koşulları yaratmağa, " der.
Devletlerarası öbür kaynakları bilenler saysın döksün. Lozan'ın antlaşma ve savaşa girmeyen Türkiye'nin kurucu üye olduğunu inkâr eden var mı ?
Yoksa bilin ki, Türkiye'yi ahmakların yönettiği, zekâ özürlü dâhilerle... Kendinden gayrıya yönetme hakkı tanımayan kifayetsiz muhterislerin varsayımıdır.

Körfez Savaşı tarih kuyusunda değil. Varsayım doğru olsa, Cumhurbaşkanı Özal'ın serüven hevesi kursağında kalır mıydı ? 

Oysa tartışılır Kore'ye karşılık Kıbrıs ve Kuzey Irak'taki durum ; Türkiye'nin özel çıkarı gerektirdiğinde kimsenin gözünün yaşına bakmadığını göstermeye yeter. 
Sen şimdi bunları bırak. Savaş var !.. 

Üstelik ABD'ye göre Dünya Savaşı. Çiğnenecek sakız bul, diyen için açalım.
Acemi kovboy, dehşetin şokunda Savaş ilân etti. Oysa bu düşmanı ölü ve cephesiz bir terördü. Ama duman azalınca hatasını anladı. 
Çünkü eğer savaşsa, düşman üçüncü kez, ( İlki bağımsızlık, ikincisi içsavaş, ) kendi topraklarında, (New-York ve Washington,) idi.
Peki günlerdir süren ve belki aylar, yıllar sürecek bu beyin yıkama neyin nesi ? 
Beceriksiz efendinin kusurunu onarma.. Yâni savaşı kendi topraklarının dışına atma çabasından başka bir şey değil. 
Orayı, burayı vurmaz mı ?
Vurur.. Canı çektikçe vurmuyor muydu? 
Ama kabûl ettiği savaş orada, burada değil. Amerika Birleşik Devletleri toprağında. 
Vurabilir mi ?
İşte sakızım !.. 
Çiğnemeye değer mi ? 
Felâket senaryolarını, olmayana ergi ustalarına bırakıp biz biraz sabredelim. 
Nereleri neyle vuracak?Vurduğu yerden ses gelecek mi ? Evini koruyamayana kim, neden güvenerek köy bekçiliği sunacak, bir görelim. Çüğnemeye değip değmediğini o zaman tartışırız.
Nasılsa bu pilâv, daha çok su kaldırır. 


İ

N

A

D

I

N

A