Emekçilerin 
Kurtuluşu
Kendi
Eserleri
Olacaktır.

                 
K. MARKS

 

 

 PAMUK

Tarım ve Hayvancılık KURULTAYI

 SAYIN DİVAN,
 DEĞERLİ KONUKLAR,
 SEVGİLİ ÜRETİCİ ARKADAŞLAR,
 HEPİNİZİ PAMUK ÜRETİCİLERİ ADINA SAYGIYLA SELAMLIYORUM!..

               Pamuğun lifi tekstil sanayinin, tohumu yağ ve protein ile yem sanayisinin ham maddesidir.

1 kg. kütlü pamuktan, 360 gr. Lif pamuk elde edilir. Lif pamuk iplik, dokuma, basma, ev tekstili ve konfeksiyonda kullanılır.

Yine 1kg. Kütlü pamuktan 600 gr. Çiğit elde edilir. 600 gr. Çiğitten 180 gr. Ham yağ, 570 gr. Küspe, 100 gr. Lineer ve 100 gr. Çiğit kabuğu  elde edilmektedir. Kısacası pamuk, tekstil, yağ ve yem sanayisinin hammaddesidir.

Sevgili arkadaşlar, pamuk bizim için yediveren koruk gibidir. Ya da bir koyun gibidir. Her şeyinden yararlanabiliyoruz. Pamuğun tohumundan, tohum olarak yeniden bir ürün olarak yararlanırız. Pamuğun tohumundan küspe yapılır. Pamuğun elyafından iplik yapılır, pamuğun çırçırından, posasından yakacak olur. Sonuç olarak pamuğun her bir şeyi kullanmaya elverişlidir.

Türkiye’de yaklaşık 750.000 hektar alanda pamuk üretimi yapılmaktadır. Ülkemizin ekolojik koşulları da pamuk üretmeye çok uygundur.

Dünyada 76 ülkede pamuk tarımı yapılmaktadır.  Türkiye dünya pamuk ekim alanlarında 7. Sırada, üretim yönünden 6. Sırada bulunmaktadır. Dekara lif verimi yönünden ise dünya ortalamasının çok üzerindedir. İsrail, Avustralya ve Suriye’den sonra 4. Sırada yer almaktadır.

Pamuk tarımının yapıldığı Ege, Akdeniz , Güneydoğu Anadolu bölgelerinde 2 milyon 375 bin ton kütlü pamuk üretilmektedir. Üretilen bu kütlü pamuğun işlenmesi neticesinde 900 bin ton preseli pamuk, 1 milyon 377bin ton çiğit elde edilmektedir. Bu çiğitten 247 bin ton ham yağ ve ayrıca 785 bin ton çiğit küspesi ile  137 bin ton linter ve 137 bin ton çiğit kabuğu elde edilmektedir.

Ülkemizde pamuk üretimi yapılan bölgelerimizin toplam nüfusu 15 milyondur. Bu nüfusun 6 milyonu pamuk tarımı ile geçinmektedir.

Değerli dostlar…

Rakamlara baktığımızda pamuk tarımının ülkemiz ve üreticilerimiz açısından ne kadar önemli olduğu açıkça görülmektedir.

             Ama, 1980 sonrası uygulanan tarım politikaları ile son 4-5 yıldır IMF, Dünya Bankası ve Avrupa Birliği’nin dayatmacı politikaları Türkiye tarımını bitirme noktasına getirmiştir.

Bu politikalar pamuk üretimini de neredeyse bitirmektedir. Pamuk üreticisi de diğer üreticiler gibi örgütsüz olduğu için arkadaşlarımız alternatif ürünlere kaçmaktadır. Her yıl yaklaşık olarak pamuk üretim alanlarımızda yüzde 20-25 arasında azalma olmaktadır.

Sadece Adana ilinde pamuk ekim alanı 1970-1980 arası 400 bin hektardı. Son yıllarda 40 ila 50 bin hektara düşmesi tehlikenin boyutu kadar pamukta uygulanan politikaların yanlışlığını açıkça göstermektedir. Ne yazık ki, IMF istiyor diye hükümetler  yanlış politikalarında ısrar ediyorlar. Bizim söylediklerimizi değil, IMF’in dediklerini yapıyorlar. 

Değerli arkadaşlar…

Pamuk üretiminde ve ihracatında bir zamanlar lider ülkeler arasındaydık.  Şimdi, Çin’den sonra dünyanın ikinci büyük pamuk ithalatçısı durumuna geldik.1980 yılında hiç pamuk ithal etmiyorduk. Ama hükümetlerin biz üreticileri değil de IMF’yi dinlemesinin sonucunda Türkiye 1997’de 356, 1998’de 379 , 2000’de 566 bin ton dış ülkelerden pamuk alımı yaptı.

Peki pamuk ihraç eden ülke iken nasıl ithalatçı ülke olduk  dostlar?              

Bakın; Amerika’daki ulusal pamuk konseyi 1997 –98 döneminde Türkiye’nin tekstil ve konfeksiyon üretiminin yoğun yapıldığı bölgelerinde bir dizi toplantı düzenledi. Toplantılarda amerikan pamuğunun üstünlükleri, kalitesi anlatıldı. GSM kredisiyle pamuk almalarının avantajlı olduğu söylendi. GSM kredisini bizzat amerikan tarım bakanlığı organize etti.  Bundan amaç, ABD çiftçisinin ürettiği pamuğu deniz aşırı ülkelere satmaktı. Amerika tarım bakanlığının garantisiyle ABD’deki bir banka ile Türkiye’deki banka arasında bir anlaşma imzalandı. Bu kredi karşılığında Türkiye’ye pamuk satıldı. Türkiye Amerika’nın pamuk pazarı oldu.

Peki kredinin koşulları neydi diyeceksiniz?

Dostlar, kredi üç yıl ödemesiz beş ile on yıl arası vadeliydi. Amerika’nın 1997’de Türkiye’ye ayırdığı kredi 70 milyon dolar iken bunun 35 milyon doları pamuk için kullanıldı.1998’de Türkiye’ye 250 milyon dolarlık bir kredi ayrıldı. Aynı yıllarda Türkiye’deki pamuk fiyatlarını da hükümet enflasyonun çok gerisinde belirledi. Amerikalı pamuk üreticilerinin çabalarına dönemin hükümetleri de düşük taban fiyat belirleyerek destek verdi. Ardından Ege, Çukurova ve Antalya yörelerinde pamuk üretiminde ciddi düşüşler yaşandı ve pamuk ithalatı patladı. Bu uygulamalar tesadüf mü, iş bilmezlik mi, dostlar? Başka şey mi ona siz karar verin. Aslında birlikte karar vermek için şu an aradayız.

Değerli arkadaşlar…

Pamuk üreticileri olarak bizim sorunumuz yalnızca belirlenen düşük taban fiyatı değil. Düşük faizli dış kredi de değildir. Bir de, son 3 yılda pamuğun girdi fiyatı 7-8 kat artarken  pamuğun fiyatı 2.5 kat artmıştır. Bizler, her yıl sezonu açıkla kapatıyoruz. Bir üretici ürettiği üründe zarar ederse o ürünü üretmeye devam eder mi? Etmez. Elindeki pamuk üretmede kullandığı alet ve makine teçhizatını ve düzenini bozan çiftçi  bir daha  pamuk üretimine dönemez. Bu bilindiği için başlangıçta düşük faizli, uzun vadeli GSM kredisini veriyor. IMF aracılığıyla taban fiyatını düşük belirleniyor. Biz çiftçiler üretimden caydırılıyor, bıktırılıyoruz. Bizim ülkemizi pazar yapıyorlar. Karamanın koyunu sonra çıkar oyunu. Ama biz bu oyunu biliyoruz. Bu oyunu gelin birlik olup bozalım, arkadaşlar.

Bizde girdi fiyatları yükselirken IMF istedi diye hükümetler destekleri de kaldırdı. Oysa ABD ve Çin’in kendi üreticilerine sağladığı destek toplamı 2000 üretim yılında 285 milyon; 2000-2001 üretim yılında 113 milyon ; 2001-2002 üretim yılında 144 milyon dolardır.

             Amerika ve Avrupa Birliği kendi üreticilerine destekleri arttırarak sürdürüyor. Amerika pamukta kilo başına 35 sent destekleme primi veriyor. Yunanistan’ın da Avrupa Birliği’nden aldığı prim 30-35 sent arasında .

Türkiye pamuk üreticisine 1998 yılında 10 sent, 1999’da 12 sent 2000’de 9 sent, 2001’de 4.5 sent, 2002’de 5 sent prim verdi. Bu politikalarla rakiple rekabet mi edilir, yoksa iflas mı edilir? Tabii ki iflas edilir. Ve  üretici çareyi üretimden kaçmakta buluyor.

Üretimden kaçmak çare değildir. Üreteceğiz. Onun için burada bir araya geldik.

Birlikte olursak başarırız  diyor ve hepinize pamuk üreticisi arkadaşlarım adına saygılar sunuyorum.    

PAMUKDA ÇÖZÜM 

            Ülkemizde tarım sanıldığı ve söylendiği kadar desteklenmemektedir. Tarıma yapılan destekler üretici başına Amerika’da 20 bin dolar, Avrupa Birliği’nde 8 bin dolar ve ülkemizde 230 dolardır. Hektar başına ise Amerika’da 94 dolar, Avrupa Birliği’nde 501 dolar, ülkemizde ise 36 dolardır. Ülkemizde, tarıma yapılan desteğin çok yetersiz olduğunu rakamlar da açıkça anlatmaktadır.

            Türkiye IMF baskısıyla tarımsal ürün fiyatlarını dünya fiyatları düzeyine çekti. Ama oluşan üretici kayıplarını doğrudan ödemeler ile karşılayan ”noksanlık ödemeleri sistemi”ne geçmedi. Noksanlık ödemeleri gelişmiş ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de uygulamaya konulmalıdır.

            Bu çerçevede uygulanacak noksanlık ödemeleri (telafi edici ödemeler) sistemi ile:

·        Yerel fiyatlar dünya fiyatları düzeyine çekilmeli,

·         Üretim yılından önce açıklanacak hedef fiyat ile üretim yönlendirilmeye çalışılmalı,

·        Hedef fiyat ile piyasa fiyatı arasındaki fark üreticiye gelir yardımı olarak ödenmeli,

·        Belirlenecek müdahale fiyatının altındaki fiyat oluşumlarında devlet alım yapmalı,

·        Devletin tarıma desteği arttırılarak sürdürülmeli, diyoruz!...

Değerli arkadaşlar!…

1 haziran 2000’de Hükümet, “Tarım Satış Kooperatif ve Birlikleri Hakkındaki Kanun”u meclisten geçirmiştir. Buna göre kooperatif ve birlikler sözde özerkleştirme adı altında birer ticari şirkete dönüştürülmüş, köylülerin hem fiyat ve alım, hem de kredi sağlama yoluyla desteklenmesinin önü kapanmıştır. Asıl önemlisi de kooperatiflerin ürün işleme tesislerinin de ayrılarak birer anonim şirket olması hükmü getirilmiştir. Böylece bu tesislerin özelleştirilmesi için hazırlık başlamıştır. Bu yasa özelleştirmeyi engelleyecek ve birliklerin tepesindeki yeniden yapılandırma kurullarını kaldıracak şekilde yeniden düzenlenmelidir. 

Günümüzde tarımını geliştirmiş ülkeler, geçmişte bizim yaşadığımız sorunların hepsini yaşamışlar, ancak aldıkları üretim ve kaliteyi teşvik edici desteklemeler ve organizasyonlarla üretim fazlasına ulaşmışlardır. Ve günümüzde bu fazlalıkları eritebilmek ve bizim gibi ülkelerde üretimi azaltabilmek amacıyla yeni düzenlemelere gitmişlerdir. Bugün hala birçok sorunlarımız var. Zaten yeterli miktarda üretemiyoruz. Verim düşüklüğümüz devam ediyorken, gelişmiş ülkelerin dayattığı kuralları uygulamak tarımımızın sonu olacaktır. Bunu ret ediyoruz.

1994’te pamukta Türk Lirası bazında teşvik primi uygulanmıştı. 1998’de dolar bazında 10 cent verildi. 1999’da 12 cent, 2000’de 9 cent verildi. Ama 2001 de birtakım alicengiz oyunları ile, dalavereleri ile teşvik primi iptal edilmeye çalışıldı. Şimdi Ziraat Bankası’nın desteği kalkmış, gübre desteği kalkmış. Zaten zararına satan üreticiler olarak bizler iyiden iyiye zarar edeceğimiz için bırakın rekabet etmeyi maalesef artık pamuk ekemeyeceğiz. Bize de  Yunanistan’da olduğu gibi kiloda 26 cent verirseniz o zaman pamuğu 500-600 bin liraya değil de bizde tekstilciye, iplikçiye 300 bin liraya satarız. Bize devlet 25 cent verdiği zaman zaten bu para 400 bin lira yapıyor. 300 bin liraya da pamuğumu satarsam , 700 bin lira bu rakam bizi kurtarır. Ama hem maliyetinin karşılığını vermezsen, hem de destekleme ve teşvik primini 9-10 ay sonra veriyorsan yok o zaman bana vermediğin parayı yabancı çiftçileri vermiş olursun. Böyle bir şey olmaz!  Şartları diğer ülkelerle eşitleyelim ondan sonra rekabet edelim. Devlet diğer ülkelerin desteklediği gibi desteği sürdürmeli. Kendi pamuğumuzu kendimiz üretelim.

Değerli dostlar!…

·        Biz üreticiler her şeyden önce, aşırı maliyetten dolayı pamuktan kaçıyoruz. Son üç yılda pamuğun girdi fiyatı 7-8 kat arttı. Buna karşın pamuğa verilen fiyat  2.5 kat arttı. Bu yıl üreticilerin 700 bin liraya mal ettiği pamuğun kilogramını tüccar 550-560 bin liradan satın alıyor. Bu tablo bizlerin ölüm fermanıdır. Oysa, üreticilerin kar edebilmesi için pamuğu en az 700-800 bin liradan satması gerekir. Pamuk alım fiyatları maliyetlerin üzerinde belirlenmelidir.

·        Türkiye hem pamuk, hem de ham yağ için yabancılara milyonlarca dolar ödemektedir. Yeterli prim verilmediği taktirde döviz kaybı astronomik rakamlara ulaşacak ve bizden esirgenen para yabancı büyük yağ şirketlerine ve yabancı büyük çiftçilere verilmiş olacaktır. Prim sistemi devam etmeli. Çünkü pirim sistemi devam ederse devlet bir verip 3 alacak. Kayıt dışı ekonomi kayıt altına alınacak. Devletin ekonomiyi kayıt altına alması sonucu elde edeceği katma değerle üreticinin primini fazlası ile ödeyecek. Ancak, devlet bu primleri her yıl olduğu gibi 1 yada 1,5 yıl sonra değil, derhal ödemeli .

·        Türkiye’de tarım reformu adı altında uygulanan tarımımızı yok etme politikalarından bizde diğer üretici arkadaşlarımız gibi olumsuz etkileniyoruz. Dış kökenli-dayatma olan bu politikaların ilacını da biliyoruz. İlaç örgütlenmektir. Pamuk üreticileri sendikamızı kurarak kurulu kooperatiflere ve diğer tarımsal örgütlere örgütlü müdahalede bulunabileceğimize inanıyoruz.

Eğer diğer üretici arkadaşlarla da ortak mücadeleyi tesis  edersek başaracağımıza inanıyor, hepinize pamuk üreticileri adına saygılar sunuyoruz!...

 

 
sayfa başına dön