BİRLEŞİK METAL-İŞ GENEL KURULU
Dr.Özgür MÜFTUOĞLU
İnsanlığın çok büyük bölümü, kapitalist sistemin egemen
olduğu diğer yıllar gibi, 2003 yılını acı ve sefalet içerisinde
geçirdi. Ayrıca 2003 yılında, önümüzdeki onlarca yıl sürecek olan
acılar için de yeni tohumlar atıldı. Irak’ın işgali, Filistin’de,
Afganistan’da sürmekte olan vahşet bunların dünya genelindeki en
açık örnekleri.
Türkiye’de de 2003, emeğin sömürüsünü en üst düzeye
çıkartacak ve bu sömürünün sürekliliğini sağlayacak birçok
uygulamanın yasal olarak yaşama geçirildiği bir yıl oldu. Türkiye
emekçilerinin kazanılmış haklarını, 1980 darbesinden bu yana bu
denli geri götüren bir başka yıl daha olmamıştı.
Emekçilerin, kendilerini daha fazla sömüren, daha fazla
yoksulluğa, açlığa iten uygulamalara karşı koyamamalarının, en
önemli nedenlerinden bir tanesi elbette ki artık olağanlaşmış olan
“baskı”lardır. Ancak, bu durumun ortaya çıkmasında ki diğer önemli
bir etken ise emekçilerin kendi içerisindeki dağınıklık ve emekçi
örgütleri olan sendikaların izledikleri hatalı tutumdur.
Sendikalardan kaynaklanan hataların başında, sınıf
perspektifinden uzaklaşmaları ve mücadeleci sendika anlayışını terk
etmeleri gelmektedir. Özellikle, yeni liberal politikaların
dayatılmaya başlandığı 1980’li yıllarla birlikte sendikalar,
sermayenin “aynı gemideyiz” masalını kabullenmiş ve uzlaşmacı bir
anlayışı benimsemişlerdir.
Sadece Türkiye’de değil, dünyanın bir çok ülkesinde de
sendikalar ve uluslararası üst örgütler, yeni liberal uygulamalara
karşı “uzlaşmacı” bir tavır benimsemişlerdir. Bu “uzlaşmacı” tavır
sayesindedir ki, yeni liberal politikalar ciddi bir direnişle
karşılaşmadan yaşama geçirilebilmiştir. Ve böylece, bir taraftan
sosyal devlet anlayışı ortadan kalkmış, diğer taraftan ise, üretim
sistemleri, emeğin daha fazla sömürülmesine ve kendi içinde
tabakalaşmasına neden olacak biçimde yeniden düzenlenmiştir. Bunun
sonu olarak da, emekçilerin bir arada örgütlenmeleri ve etkin
biçimde mücadele edebilmelerinin koşulları zayıflamıştır. Bu yapı
sendikaları da küçültmüş ve kapitalist sistemin içinde işlevsiz
kurumlar haline getirmiştir.
Sendikaların altını oyan ve varlık koşullarını ortadan
kaldıran bu gelişmelere karşın, sendikacılıktan kişisel rant elde
etmeye alıştırılmış bir avuç sendika bürokratı, bu yapıyı sürdürmek
için ellerinden geleni yapmaya devam etmektedir. Türk-İş ve Hak-İş
genel kurulları, bu yapıyı en açık biçimde ortaya koyan
örneklerdir.
Tüm bu karamsar tablo karşısında, 2003’ün son günlerinde
Türkiye işçi sınıfı hareketi için “umut” olabilecek bir gelişme
olmuştur. DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası’nın Genel
Kurulunda, uzun yıllardır karşılaşmadığımız bir biçimde, sınıf
sendikacılığı, mücadeleci sendikal anlayış talepleri dile
getirilmiştir. Bu talepler, genel kurul sonuçlarına da yansımış ve
delegeler, 1980 öncesinin Maden-İş Sendikasının geleneğine yakışır
biçimde, “sınıf sendikacılığı”, “kitle sendikacılığı” ve “mücadeleci
sendikacılığı” öne çıkartan kadroyu yönetime getirmiştir.
Birleşik Metal-İş’te ortaya çıkan bu sonuç, Türkiye
emekçilerinin üzerlerindeki “ölü toprağı”nı atmaya başladıklarını
göstermesi bakımından son derece “umut” vericidir. Önümüzdeki
günlerde gerçekleştirilecek olan Genel-İş ve DİSK Genel
Kurullarından çıkacak sonuçlarla da bu umudun yeşertilmesi gerekir.
2004 yılının tüm okurlara mutluluk, dünyaya barış ve
emekçilere özgürlük getirmesini dilerim...
|