Emekçilerin 
Kurtuluşu
Kendi
Eserleri
Olacaktır.

                 
K. MARKS

 

 

KAYNAK AKTARIMI , BAĞIMLILIK , SÖMÜRÜ

Korkut BORATAV        

Halkımız 19. yüzyıldan günümüze bir özdeyiş taşımış: ''Asılacaksan İngiliz sicimiyle asıl.'' Bu özdeyişi yorumlayalım:

''İntihar etmek istiyorsanız, bu işi doğru dürüst yapın. Birincisi, girişiminizi sağlama bağlayın; sicim kopmasın. İkincisi, işi ucuza getirin; sicim pahalı olmasın.''

Peki, niçin Osmanlı değil de İngiliz sicimi? 19. yüzyıl sanayi devrimi sonrasından söz ediyoruz. Seri fabrika üretimi sayesinde yerli sicimlerden belki daha sağlam; ancak kesinlikle daha ucuz...

Osmanlı İmparatorluğu ile Britanya arasında imzalanan 1838 ticaret anlaşmasından sonra ne olmuş? Gümrüklerin indirilmesi ve dış ticaretin serbestleşmesi sayesinde sicim, iplik, kumaş gibi ithal edilen sanayi ürünleri, sanayi devriminin sağladığı teknolojik atılım sayesinde ucuzluyor. Osmanlı'nın ihraç ettiği tarım ürünlerinin fiyatları ile ithal ettiği sanayi ürünlerinin fiyatları arasındaki makas, tarım lehine açılmış. Fiyat makaslarında bu tür olumlu bir değişmeyi iktisatçılar ''dış ticaret hadlerinin düzelmesi'' diye adlandırırlar.

Dış ticaret hadlerinin 19. yüzyılın ilk yarısında Osmanlı lehine düzelmesi, aslında İngiltere'den Osmanlı ekonomisine net kaynak aktarımının gerçekleştiğini gösterir. Osmanlı İngiltere'ye eskisiyle aynı miktarda buğday ihraç ettiğinde, eskisinden daha çok kumaş, iplik veya sicim ithal edebilecektir. Emperyalist ülkelerden, Osmanlı İmparatorluğu'na farklı yöntemlerle de net kaynak aktarımı gerçekleşmiştir. Örneğin, Kırım savaşından sonra verilen krediler, bir süre için Osmanlı ekonomisinin dış ticaret açığını arttırabilmesine, ürettiğinden fazlasını tüketebilmesine imkân sağlamıştır.

Görülüyor ki emperyalizmin tarihi, sadece çıplak sömürü tarihi değildir. Yukarıdaki örneklerdeki gibi öyle dönemler olmuştur ki emperyalist metropollerden azgelişmiş ekonomilere net kaynak aktarımı da gerçekleşmiştir.

Ancak, bu süreçlerin hayırhah olmayan sonuçları da olmuştur. Sanayi ürünü (örneğin sicim) ithalatının ucuzlaması, Osmanlı'nın dış ticaret hadlerini düzeltmiştir, ama geleneksel sanayi üretimi de çöküntüye uğramıştır. Temel sanayi ürünleri bakımından mutlak bir dış bağımlılık getiren bu çöküntü tamamlandıktan sonra tablo değişiyor:

Sanayi-tarım fiyat ilişkileri giderek sanayinin lehine ve dış ticaret hadleri (ve ticarete bağlı kaynak aktarımı) Osmanlı aleyhine dönmeye başlıyor. Keza, dış borçlanmanın yarattığı rahatlığın dış bağımlılığa dönüştüğü anlaşılacak ve uluslararası finans kapitale ödenen faizler, net kaynak aktarımını tersine döndüren boyutlara ulaşacaktır. Böylece bu ikinci aşamada İngiltere-Osmanlı ekonomik ilişkilerine ticarî ve malî sermayenin sömürüsü damgasını vuracaktır.

****

Emperyalist sistemin kutupları arasındaki bağlantıların son elli yıllık gelişimi, 19. yüzyıl Osmanlı-Britanya ilişkilerini andıran özellikler içeriyor. 20. yüzyılın ortalarında başlayan 25 yıllık bir ''altın çağ'' içinde, emperyalist ekonomilerden, azgelişmiş çevre ülkelerine net kaynak aktarımı gerçekleştirildi. Bu, azgelişmiş ülkelerde hızlı büyümeyi mümkün kıldı; ancak büyüme kronikleşen cari işlem açıkları ile gerçekleşti. Kronik dış açıklar, bu ülkelerin metropol sermayesine bağımlılığının artmasına da yol açtı. Bu tür bir bağımlılığın aşılabilmesi için çevre ülkelerinin büyüme dönemlerinde de dış dünyaya karşı cari işlem fazlası gerçekleştirebilecek konuma yükselmeleri gerekirdi. Bu da belli bir anlamda, azgelişmişliğin son bulduğunu gösterirdi. Ne var ki sözü geçen dönemde çevre ülkelerinden hiçbiri bu eşiği aşamamıştır.

1980'den bu yana, net kaynak transferlerinin bir kez daha tersine dönmekte olduğunu gösteren belirtiler vardır.

1980-2000 yıllarını ve Asya, Afrika ve Latin Amerika'daki gelişmekte olan ekonomilerin en büyük 26'sının ödemeler dengesi tabloları incelendiğinde bu ülkeleri güç günlerin beklediği ortaya çıkmaktadır. Bulgularıma göre, 1980'li yılların tümü dikkate alındığında, kapsanan 26 ülkenin 15'ine dış dünyadan (yani, esas olarak emperyalist sistemin metropollerinden) net olarak kaynak aktarılmakta idi. 1995'i izleyen yıllara geldiğimizde bu dağılım tam tersine dönmekte, 26 ülkenin 15'i dış dünyaya (yani emperyalizme) net olarak kaynak transfer eden konuma gelmiş olmaktadır.

****

Belli dönemlerde emperyalizmin ''cömertleştiği'' izlenimi doğar. Bunlar, metropol ülkelerden azgelişmiş ülkelere net kaynak aktarımın gerçekleştiği yıllardır. Ancak, aynı dönemlerde kaynak aktarımından yararlanan ülkelerin emperyalizme bağımlılıkları artmış olur.

Bu yılları, kaynak aktarımının yön değiştirdiği ve emperyalist merkezlerle azgelişmiş ekonomiler arasında çıplak sömürü ilişkilerinin öne çıktığı dönemler izler. Dünya ekonomisinin bu ikinci döneme geçmekte olduğunu gösteren kanıtlar artmaktadır.

                                                                  

 
sayfa başına dön