Emekçilerin 
Kurtuluşu
Kendi
Eserleri
Olacaktır.

                 
K. MARKS

 

 

ÇÜRÜME VE İMPARATORLUK

Ergin YILDIZOĞLU

 Roma İmparatorluğu her gittiği yere, toplumsal, ekonomik düzen, yeni ve daha gelişkin bir kültür götürerek genişledi. İhtiraslı, ama akılsız diktatörlerin, açgözlü senatörlerin elinde çökmeye başlayana kadar...

Bush 'un Amerika'sı Roma değil. Aksine, o küresel hegemonyasının ekonomik, kültürel ve giderek de etik temelleri zayıflamaya başladığı için elindeki rakipsiz şiddet araçlarına dayanarak konumunu korumaya çalışan bir devlet. Bush-neocon ekibinin imparatorluk atılımı bir gelişmenin değil, çürümenin ürünü; üstelik, çok büyük bir olasılıkla başarısızlığa mahkûm, Michael Mann 'ın Incoherent Empire (2003) (iç tutarlılığı olmayan imparatorluk) başlıklı kitabında ileri sürdüğü gibi, kaba, bir militarizmden öteye geçemeyecek bir macera... Bu çürümenin pis kokusunu alabilmek için jeopolitik uzmanı olmak da gerekmiyor, günlük gazetelere şöyle, kabaca bir göz atmak yeterli.

'Zalim bir ay'

Ocak ''zalim bir ay'' oldu Bush yönetimi için. Muhafazakâr bir araştırma kurumu olan Carnegie Endowment for Peace 'in, yayımladığı ayrıntılı bir rapor, savaştan önce Saddam Hüseyin 'in acil bir tehlike oluşturmadığı sonucuna ulaştı. Bir başka, rapor da Washington Consensus'ın üçüncü sacayağı IMF'den geldi. IMF'ye göre ABD'de ''bir önceki 10 yılın tüm kazanımları kaybedilmiş, bunların yerini ne zaman kapanacağı belli olmayan bir bütçe açığı almıştı'' ... ve '' ABD'nin büyük mali açığı dünyanın geri kalanı için bir tehlike oluşturuyordu'' . IMF'e göre sorunların kaynağında savaş harcamalarının büyük payı vardı.

Bu ne biçim imparatorluk , ''hem sahtekâr, hem hazinesi tam takır'' diye düşünürken, Bush yönetiminin ilk Maliye Bakanı O'Neill 'in açıklamaları geldi. 11 Şubat'ta CBS televizyonundaki bir programda, O'Neill, kendi dönemindeki Milli Güvenlik Konseyi toplantılarında yaşadıklarına atıfla ''Bush daha 11 Eylül'den önce Irak'ı işgal etmeye kararlıydı, bir bahane arıyordu'' dedi. Böylece, ilk kez bu kadar içeriden, bu kadar üst düzey bir bürokrat ''Kitle İmha Silahları'' iddiasının aslında bahane olduğunu açıklamış oldu. Bu da yetmedi, Bizzat Bush yönetiminin savaştan sonra Irak'a ''Kitle İmha Silahlarını'' bulması için gönderdiği yaklaşık 3000 uzmanlık heyetin başkanı David Kay, ''Irak'ta kitle imha silahları olduğuna inanmadığını'' açıkladı (CNN) . Derken, 25 Ocak günü, Vietnam Savaşı 'nın mimarı olarak bilinen Robert MacNamara sessizliğini bozarak Kanada gazetesi Globe&Mail 'e Irak savaşı üzerine verdiği demeçte ''Etkimizi yanlış kullanıyoruz'' dedikten sonra ekledi, ''Yaptığımız yanlıştır. Ahlaki olarak, siyasi olarak, ekonomik olarak yanlıştır!''

Kan, tecavüz ve para..

Siyasi maceraların faturasını her zaman sıradan askerler öder. Katledilen 10.000'den fazla Iraklı bir yana, ABD askerlerine de aynı şey oluyor! Bu güne kadar 530 ABD, 100'e yakın koalisyon askeri öldü. Yaralıların sayısı 3000'e ulaştı. Üç asker kayıp. Bunlara ek olarak The Observer , yalnızca geçen ay, 600 ABD askerinin, psikolojik sorunlardan dolayı Irak'tan çekildiğini bildiriyor. Irak'taki ABD askerleri arasında intihar oranı da ordu ortalaması olan 100.000'de 10.5'ten, 13.5 yükselmiş. Üstelik bu intiharlar, 1 Mayıs'tan sonraki toplam ölü sayısının yüzde 7'sine ulaşıyor. Ve nihayet, Denver Post gazetesinin 25 Ocak'ta bildirdiğine göre, ordu içinde tecavüz olayları da yaşanıyor. Irak'ta 37 kadın asker, bu nedenle halen psikolojik tedavi altında. Silah arkadaşlarına tecavüz edenlerin, işgal ettiği halkın kadınlarına yapabileceklerini düşünmek bile kâbus.

Bu sırada gazeteler, Bush yönetiminin, bir Kuveyt firması (bu firma kitle imha silahları teknolojisi ticaret de yapıyormuş- The Moscow Times 23/01) aracılığıyla Irak'a fahiş fiyatla petrol getirerek 61 milyon dolar haksız kazanç sağlamakla suçlanan Halliburton 'a (Chaney'in firması) Irak'ta 1.2 milyar dolarlık yeni kontrat verdiğini yazıyordu ( Associated Press 16/01). Böylece kimileri ölüyor kimileri de milyarlarına yenilerini ekliyor, ABD hegemonyası çürümeye devam ediyor...

Michael Mann kitabının önsözünü ''Kılıçla yaşayanlar, kılıçla ölür'' özdeyişini anımsatarak bitiriyordu. Bundan benim de hiç şüphem yok, ama bu arada olacak olanlar beni korkutuyor...

 

 

 
sayfa başına dön