|
|
YENİ
EMPERYALİZMİN
EKONOMİSİ
TARTIŞILDI
Talin
SUCUYAN
Ercüment ÇELİK
(Çokmerkezlilik, tekmerkezlilik ve kolektif Emperyalizm,
metropol
ve periferi ilişkisindeki değişmeler,
küreselleşme yerine 'dünya entegrasyonu...
Amin,
Boratav, Yeldan, Yalman Hindistan'da tartıştılar... )
Yeni Delhi'ye
geleli henüz on gün olmasına rağmen, kaynayan bir kazanın içinde
olduğumuzu anlamamız pek uzun sürmedi. Almanya'nın serhad şehri
Freiburg'un ortaçağ güzellikleri ve Güney Afrika'nın
şehri tepeden izleyen Anglo - Sakson yapılı Natal Üniverstesi'nden
sonra JNU (Jawaharlal Nehru Üniversitesi) kampüsünün hararetli
ortamı bizleri gelir gelmez içine aldı.
Geldiğimiz ilk günler Mumbai'deki Dünya Sosyal Forumu
(DSF) başlamak üzereydi ve okuldan büyük bir kafile DSF'deki yerini
almak üzere Mumbai'ye hareket etti.
Erken gelen arkadaşlarımız günlerce sıra bekledikten sonra trenlerde
yer bulabilmişti ama bizlere bilet falan kalmamıştı.
Kayıttı, yurttu ıvırdı kıvırdı uğraşırken derslere girip, günlük
hayatın rutinine alışırız diye düşündük. Derken, öğrendik ki
üniversite öğretim elemanlarının grevi varmış.
BJP hükümetinin üniversitelerin maddi kaynaklarını tek bir havuza
toplama ve bu havuzdan kendi keyfince üniversitelere kaynak aktarma
politikasını reddetmek üzere bir günlük grev yapma kararı almışlar.
1 Mayıs'lara katılan dekanımız olamadığı gibi, greve giden hocamız
da olamamıştı bugüne kadar.
Uluslararası Konferans: Yeni Emperyalizmin Ekonomisi
Grev kararından hemen beş dakika sonra öğrendiğimiz bir diğer haber
de 22 - 24 Ocak günlerinde 'Yeni Emperyalizmin Ekonomisi'
başlıklı, IDEAs (International Development Economics Associates)
tarafından düzenlenen bir uluslararası konferansın hemen yan
binamızda yapılacağını duymamız oldu.
Hele bir de katılımcıları görünce! Samir Amin, Korkut
Boratav, Erinç Yeldan, Galip Yalman ve daha pek çok
konuşmacı. Sosyal Forum'a gidemememizin burukluğu yerini, bir
şeyleri kıyısından yakalamış olmanın keyfine bıraktı.
Kolektif
Emperyalizm
Konferans Samir Amin'le başladı. Amin, yeni emperyalizmin yeni
olmasının sebebinin aldığı şeklin kolektif bir emperyalizm
olmasından kaynaklandığını söyledi.
Kapitalist gelişimin önceki aşamalarında çokmerkezlilik
olduğunu belirten Amin 1980 sonrasında gelişen liberal kapitalizmin
sonunda merkezi bir 'triad' oluşturarak tek bir blok haline
geldiğine işaret etti.
Sermayenin en yüksek derecede merkezileşmesine rağmen Amin bugün
tekmerkezliliği de bir kenara bırakarak emperyalizmin
kolektifliğini vurguladı.
Amin, emperyalizmin kolektif sistemi içinde Amerika'nın hiçbir sonul
ekonomik avantajı olmadığının altını çizdi.
Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) bugün Antonio Gramsci'ci
anlamda hegemonik olmadığını belirten Amin, Amerika'nın
Hitler'inkine benzer, hegemoni olmadan hükmetme projesi yürüttüğünü
bunun da en açık kanıtının askeri kontrol ve müdahale olduğuna
işaret etti.
Amin, Dünya Bankası'nı G7'lerin Propaganda Bakanlığı
olarak tanımlarken, Uluslar arası Para Fonu'nu (IMF) da Kuzeyin
Güneye hükmetmek için kurduğu kolektif kolonyal para otoritesi
olarak değerlendirdi.
Avrupa'da
sol bir alternatif mümkün
Amin Avrupa ile ABD arasındaki temel ayrımın kapitallerin çıkar
çatışması olmadığını, bu ayrımın daha çok politik kültürlerde
görülebileceğine dikkat çekti.
Avrupalıların liberalizm oyununun 'dürüstçe' oynanamayacağını
görmeleri halinde bir çıkar yolun olabileceğini belirten Amin,
'Avrupa'da sol bir alternatif halen mümkün' dedi. Amin, demokrasi ve
haklar kavramının yeni bir yorumunun sonucu ancak teori ve pratik
içinde bir alternatif doğabileceğini söyledi.
Hintli sosyal bilimcilerden Aijaz Ahmad ulusal radikal
kuvvetlerin oluşturulmasına öncelik vererek emperyalizme karşı
direnişin değil bazı direniş formlarının çöktüğünü vurguladı.
Utsa Patnaik ise eski ve yeni emperyalizmin benzerliğini
ortaya koyarak sistemik deflasyon politikalarının empoze edilmesinin
her iki türün de ortak özelliği olduğunu belirtti.
Patnaik, bu politikaların en belirgin sonucunun bugün Üçüncü Dünyada
tarımın yok edilmesi ve sanayisizleşme olarak ortaya çıktığını
söyledi.
Metropol
ve periferi ilişkisindeki değişme
Prof. Korkut Boratav yaptığı konuşmada emperyalist sistemin
metropolleri ve periferisi arasındaki ilişkide son yıllarda meydana
gelen değişime vurgu yaptı.
Emperyalizmin tarihine baktığımızda net kaynak transferlerinin
metropollerden periferiye doğru gerçekleştiğini söyleyen Boratav,
bugünkü duruma baktığımızda net kaynak transferlerinin periferiden
metropollere doğru gerçekleştiğine dikkat çekti.
Bu tezi ABD'nin eksiye düşen net transfer göstergeleriyle açıkladı.
Bu durumun ortaya çıkardığı bir diğer sonuç da, periferinin
metropollere olan bağımlılığının gittikçe artması.
Sosyal
bilimcinin kılavuzu
Prof. Boratav kapanış günü yaptığı konuşmayla sosyal bilimcilerin
dikkatini çok hassas bir noktaya çekti. Sosyal bilimcilerin
kullandıkları terminolojinin safiyane olamayacağını söyleyen Boratav
bazı kavramların kullanımına dikkat edilmesi gerektiğini belirtti.
Bu kavramların başında 'küreselleşme' geliyordu. 'Küresel
çalışmalar' öğrencileri olarak bu duruma nasıl tepki verelim
bilemedik pek. Ama haklıydı, bir buçuk yıldır içini bin bir çeşit
tanımla doldurmaya çalıştığımız kavram tüm çabalarımıza rağmen bir
tarafından fire veriyordu, boşa koysak dolmuyor, doluya koysak
almıyordu.
Boratav da aynen buna göndermede bulunarak sosyal bilimcinin
tanımlanabilir terimlere ihtiyacı olduğunu 'küresel' kelimesinin ise
tanımlayıcı tek bir anlam taşımadığını söyledi.
Küreselleşme kavramını kullandığımız sürece dönüşü olmayan bir
sürecin varlığını kabul etmiş olacağımızı vurgulayan Boratav,
küresel kavramı yerine 'dünya entegrasyonu' (world
integration) kavramını önerdi.
Yolsuzluk
= Rüşvet
'Yolsuzluk'(corruption) kavramının da sosyal bilimlere Dünya Bankası
tarafından taşındığına dikkati çeken Boratav, yolsuzluğun az
gelişmiş ülkelerde sadece devlet kurumlarını ve siyasetçileri töhmet
altında bırakmak suretiyle, iş adamlarını 'baştan çıkartılan'
olarak göstermeye yaradığını söyledi.
Boratav, yolsuzluğun rüşvetle aynı anlama geldiğini ve kavramın,
hırsızın peşini bırakıp sokak bekçisini tutuklamak gibi bir mantığı
meşrulaştırdığına dikkati çekti.
Son yıllarda yapılan 'yoksulluk analizleri'nde de gelir
grupları üzerinden analiz yapılmasını eleştiren Boratav, gelir
gruplarının sosyal sınıfları temsil etmediğini belirtti.
Dünya Bankası'nın analizlerinde servetin insan kaynağı ve krediler
olarak ölçüldüğünü, toprağın ve sınıfların karşıt konumlarından hiç
bahsedilmediğini söyleyerek bu analizleri reddetmemiz gerektiğinin
altını çizdi.
Sonuç
Yerine
Konferans yeni emperyalizmin analizi üzerine farklı tezlerin
ortaya atılması anlamında üretken bir sürecin başlangıcı olurken, bu
emperyalizme karşı nasıl mücadele edileceği konusunda soruları
yanıtlayamadı.
IDEAs grubunda Türkiyeli akademisyenlerin ön sıralarda yer alması bu
tartışmaların Türkiye'de hem akademik hem siyasi çevrelerde devam
etmesi anlamında umut verici.
Buradan hareketle şu soruyu sorabiliriz: Türkiye sosyalistleri,
yeni emperyalizmin dünya haritasını yeniden şekillendirmeye
çalıştığı bir coğrafyada bu emperyalizme karşı bir duruş
sergileyebilecek mi ve bu tavrı içinde bulundukları hassas bölgeye
yansıtabilecek mi?
(bia’dan alınmıştır)
|
|
|