Emekçilerin 
Kurtuluşu
Kendi
Eserleri
Olacaktır.

                 
K. MARKS

SENDİKALARIN ÖNEMİ VEYA İŞLEVİ SORUNU ...?

 Doğan T.KAYA

 Sendikalar temel anlamda sınıf örgütlenmeleri olarak emekçinin kendi bilinç düzeyini yakaladığı ve geliştirdiği hak alıcı ,bilinç taşıyıcı kurumlar olarak  önem taşımaktadır. Her emekçinin bulunduğun yaşam koşullarını ve bilinç düzeyini geliştirmek için örgütlenme arayışı sonuçta –farklı arayışları olsa da- bir örgütlülük içinde bulunmasını zorlar. Günümüzde bu durum yasal prosedürlerin sınırlarını belirlediği sendikalar olarak karşımıza çıkmakta.

Sendikalara bazen olduğundan daha fazla bir anlam ,görev verme gibi bir yanılgı içerisine düşmek toplumda yaygın bir durumdur. Sendikaları siyasal bir parti veya yan organı ya da devrimin öncü partisi gibi görme eğilimleri emekçiler arasındaki abartılı yaklaşımın görüntüsü olarak karşımıza sık sık çıkmakta.

 Sendikalar, bu emekçilerin bilincindeki belirgin olmayan  ya da yanlış bilinen işleviyle sanki devrimin bir öncüsü partisiymiş gibi bir yerde görünür. Oysa sendikalar temel anlamda bir  amaç değil sonuçta bir araçtır. Bulundukları yer olarak kapitalist toplum içerisinde bir tamamlayıcı işleve de sahiptirler.yani kapitalizmin deyim yerindeyse bir bileşeni olarak ta görülebilirler.

 Sendikalar sistem içi sistemin bileşenlerinden birisidir.Bu anlamda sendikaları sistem karşıtı alternatif örgütler olarak görmek çoğu zaman muhalif bilinçli emekçileri hayal kırıklığına uğratma riskiyle karşı karşıya bırakmakta. Bu duruma İngiliz işçi sendikalarının 19. yüzyılda siyaset yaparak haklarını daha kararlı bir şekilde elde etmek için İşçi Partisini kurmalarını iyi örneklemekte. Günümüzde yeni sosyal demokrasinin modeli sayılan bu parti işçi düşmanı politikaları ve emperyalist hedefleriyle emekçilere siyaset yapmanın veya hak alıcı politikalar için örgütlenme amaçlarının bazen nereye savrulacağını iyi örneklemekte.

 Sendikaları sistem içerisinde bir yere koyduktan sonra reddetmek olasımı bunu tartışalım ...

Doğal olarak örgütlenmek kapitalist sistem içerisinde bir ihtiyaçtır. Emekçiler içinde bunun en uygun aracı sendikalardır. Gerek ekonomik gerek sosyal gerekse de siyasal birtakım hakların kazanımı için sınıf dinamiğiyle ve öncüsüyle donanmış bir örgütlülük emekçiler için vazgeçilmez bir araçtır. Mevcut konumlarını daha iyiye sürükleyecek dayanışma ruhunu körükleyecek bir sendika emekçiler için bir çekim merkezi olabilecektir.

 Her sendika kuruluşunun ilk döneminde birtakım kararlı ve radikal taleplerle ortaya çıkarak emekçileri örgütleme çabası içerisine girerek varlığını ortaya koyma çabası içerisine girer.(işveren destekli kurulan işbirlikçi sendikalar bunun dışındadır). Fakat zamanla bu amacın yerini ; sınıf bilinçli emekçilerin sendika içerisinde etkisizleştirilmeleri ve yerlerine bürokratik mekanizmaların yerleştirilmesi sonucunu taşıma riskini hep taşımakta. Belirli bir aidat ve  sonuçta ekonomik birikimin yığılması sendika yönetimlerinin cazibe merkezi olmasını sağlamakta.yönetimler bir kere emekçilerin inisiyatifinin ya da  yanılgılarının sonucu bürokratikleşme mekanizması içerisine girerse kurtuluşları pek mümkün olmamakta. Özellikle toplumsal muhalefetin zayıfladığı dönemlerde sendikaların işlevleri dışında  birer Sivil Toplum Örgütü(STÖ) konumuna savrulmaları olasıdır

.Günümüzde dünya geneli ve ülkemiz özelinde değerlendirdiğimizde sendikalar sınıf hareketini temsilden uzaktırlar. Bunun en temel sebeplerinden birisinin genel ideoloji yetersizliği ve buna bağlı olarak toplumsal muhalefetin oluşamamasıdır. Ülkemizdeki sendikaların genel yapısına baktığımızda sağdan sola doğru bir çoğu birbirine benzemeye başlamalarının en temel sebebi ,bu ayrışmayı sağlayacak toplumsal muhalefetin oluşamamasıdır.

 Genel olarak sendikalarla ilgili tartışmalarda hep sendikal bürokrasiden şikayet edilmekte ,fakat tek başına sınıf bilinçli emekçilerin sendikalarda hak alıcı ,devrimci bir oluşum yarattıkları durumlarda nasıl ayakta kalabileceği konusunda pek düşünülmemektedir.Sendikalar toplumsal muhalefetin sadece bir ayağıdır.önemlidirler, ama tek başlarına var olmaları bir anlam ifade etmez. Esas tartışılması gereken noktanın sendikaların niye bürokrasiye takıldıkları değil de toplumsal muhalefet dinamiklerinin niye gelişemediği sorusu olması gerekirken, sondan başlamak hep tartışmaları bir kısırdöngüye taşımaktadır. Sonuçlar üzerinde tartışmak sebepleri ortadan kaldırmaz . Önemli olan sonuçları ortaya çıkaracak olan koşulların nasıl gerçekleşeceği üzerinde durmaktır.

Günümüz koşullarında sendikaları reddetmek olası dışıdır.Yani sendikalar sınıf örgütlenmesinin temel dinamiği olarak yerlerini korumaktadırlar. Fakat istediğimiz kadar yeni devrimci bir sendikal anlayışın çerçevesini çizelim. Toplumsal muhalefetin yetersiz ya da güdük kaldığı bir süreçte sendikaların doğal olarak devrimci bir doğrultu da gelişimleri zor olmaktan öte imkansız gibidir.

 Sendikalar her zaman için sınıfın temel dinamiklerinden birisi olarak kalacaktır. Fakat sınıf hareketi içerisinde kimi sendika yönetimlerini ele geçirmek veya sendikalarda egemen olmak ,emekçileri sınırlı ve geçici bir sürecin aktörleri olmanın dışına götürmeyecektir. Önemli olan sürecin gerçekçi bir tanımını yapmak ve bunu toplumsal muhalefetin bir sıçrama tahtası olacak politikalarla ileriye taşıyabilmektir. Koşullar olgunlaştığında Sendikalar zaten bu sürecin tamamlayıcısı olarak  kendini şekillendirme zorunluluğunu ortaya koyacaklardır

.

sayfa başına dön