Emekçilerin 
Kurtuluşu
Kendi
Eserleri
Olacaktır.

                 
K. MARKS

TÜRKÇEMİZ…SES BAYRAĞIMIZ

 Mustafa BALBAY 

Dün Kızılay'da, hükümetin gündeminden düşürmediği YÖK Yasası'ndaki değişiklik girişimlerini protesto eden gençlere, gaz bombasıyla karşılık verildi!

İktidarlar ne yazık ki, üniversiteleri bilim kurumu olarak değil de ele geçirilmesi gereken kadrolaşma alanı olarak görüyor. Durum böyle olunca da siyaset kurumu ile eğitim kurumu arasındaki makas giderek açılıyor ve iki kurum kendi alanlarında ülkeye hizmet edecekleri yerde sık sık karşı karşıya geliyor!

Burada temel sorun, vurguladığımız gibi iktidarların üniversiteleri ''arka bahçeleri'' yapmak isteme hastalığı...

11 Mart Perşembe günü üniversitelerin işlevine uygun adımlar atmasıyla nelerin başarılabileceğini ortaya koyan birkaç saat yaşadım... Çağdaş Türk Dili dergisiyle Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nin ortaklaşa düzenlediği ''Yaratıcılık ve Türkçe'' konulu açıkoturumu, öğrencilerin koltuklardan taşıp yerlerde oturarak dikkatle izlemesi güzeldi. Konuşmacılardan sonra soru sormak üzere 15-20 parmağın birden kalkması ayrıca güzeldi ve çok değişik konulara parmak basıldığını gösteriyordu.

Prof. Cengiz Ertem 'in yönettiği açıkoturumda, Prof. Doğan Aksan , Türkçenin sanattan bilime her alanda yaratıcı biçimde kullanılabilecek zengin bir dil olduğunu örnekleriyle anlattı...

Adnan Turani , yaratıcılığı zorlu bir doğuma ve sonrasındaki güzelliklere benzeterek sanattan da örnekler verdi...

Dinçer Sümer, Melih Cevdet Anday 'dan başlayıp son yıllarda kaybettiğimiz yazarların oyunlarını görememekten yakındı...

Burhan Günel , Türkçenin başta İngilizce olmak üzere yabancı dillerin saldırısı altında olduğunu, kimilerinin dilimize düşmanca baktığını anlattı. Bunun yanında kendi deneyimlerini de paylaşarak Türkçede daha nelerin yapılabileceğini sıraladı...

Ben de bir gazeteci olarak gözlemlerimi-yaşadıklarımı paylaştıktan sonra şunu önerdim:

Yabancı dil eğitimine evet, yabancı dilde eğitime hayır!

Güçlü olmak istersen...

Öğrencilerin yönelttiği soruların başında şunlar geliyordu:

- Türkçeyi kirlenmeden nasıl kurtarırız?

- Yeni sözcüklerin üretimi neden yavaşladı?

- Dilimize giren yabancı sözcükleri nasıl ayıklayabiliriz?

Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nden bir grup öğrenci kendi içinde bir karar almış:

- Üzerinde yabancı dilde yazı olan giysiler almayalım... Adı yabancı olan yerlerde yemek yemeyelim...

Öğrencilerin çoğu zayıftı, Türkçe adlı yer bulamadıkları için mi bilmiyorum ama aldıkları kararı kutladım.

Hacettepe Üniversitesi'nden bir grup öğrenci de Türkçe Topluluğu kurmuş, ardından sormuş:

- Başka üniversitelerde de benzer topluluklar kurulmasını sağlayıp birlikte çalışabilir miyiz?

6 üniversiteye ulaşmışlar... Yüzde 10'a yaklaşmışlar, fena başlangıç değil...

Dil, bir ülkenin ses bayrağıdır. Ulusal bilincin en ortak paylaşımıdır. Dünyada da kurtuluş savaşı verip, kuruluş savaşında başarılı olamamış ülkelerin başlıca eksikliği, dilde ortak paydayı bulamamasıdır. Elbette yerel ağızlar, değişik yerel diller olacak ama, ülkenin ortak dili üzerinde anlaşılamazsa, o devletin bayrağı yok demektir...

Öğrencilerin heyecanı beni ayrıca sevindirdi, dil bayrağımızı içimde tatlı tatlı dalgalandırdı...

Noktayı, Talat Halman 'ın Türkçemize kazandırdığı 5 bin yıllık Mısır şiiri ile koyalım:

Güçlü olmak istersen söz ustası ol./Dil, yiğit elindeki kılıç gibidir./İyi konuşan daha merttir iyi dövüşenden./İyilikle, adaletle hüküm sürer/Atalar dilini iyi konuşan.

 

.

sayfa başına dön