Emekçilerin 
Kurtuluşu
Kendi
Eserleri
Olacaktır.

                 
K. MARKS

BAŞBAKANIN KISKANÇLIĞI

Orhan BURSALI

Başbakanlık koltuğunda oturan Erdoğan 'ın ''kütüphanesi'' ni merak ettim. Üsküdar'daki ve şimdi Ankara'daki evinde bir çalışma odası var mıydı? Varsa, kitaplığını karıştırmak isterdim... Ne okumuş, başucu kitapları var mı, hiç oldu mu? Hangi kitaplarda nelerin altını kırmızı kalemle çizdi? En son ne zaman roman veya öykü okudu, okumaya fırsat bulduysa eğer...

En çok merak ettiğim, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş yılları, örneğin 1923-1938 (Birinci Cumhuriyet) dönemi tarihi üzerine bugüne kadar neler biriktirdi dağarcığında?

Bu merakımı, Başbakan'ın ''demiryolu takıntısı'' nın depreştirdiğini söylemeliyim.

Önce kızdım, sonra serin düşündüm ve Konya'daki mitingde, ''Demirağlarla ördük dediler. Ne ördünüz bugüne kadar laftan başka, ama bak biz örüyoruz'' sözlerinin, üç olasılığı gündeme getirdiğini bulup çıkardım:

a) Ya Başbakan Erdoğan zırcahil . Demirağlar marşında dile gelen içerik hakkında sıfır bilgisi var... Sadece bunu ''Kemalistlerin marşı'' olarak bellemiş...

b) Ya, 1997'den önceki, ne kadarından ''arındığını'' henüz bilemediğimiz ''Cumhuriyeti reddetme'' ideolojisinin etkisi altında, eski söylemi gerçek sanıyor...

c) Ya da, Erdoğan, Cumhuriyetin ilk 10 yılında başarılan, bir ulusun yoktan var edilmesinin kıskançlığında. Bu kıskançlığın temelinde de; 1) belki o koltukta daha 10 yıl bile otursa, nitelik ve nicelik olarak Cumhuriyetin ilk 10 yılında gerçekleştirilenlerin onda birine ulaşamayacağı düşüncesi (durum kötü!), 2) belki de Cumhuriyetin 10. yılında yapılanları kıskanarak daha büyük işler yapabileceği inancından ileri gelen küçümseme yatıyor...

Kendi hesabıma üçüncü şıkkın 2 no'sunun doğru olmasını dilerim!

***

10. Yıl Marşı, 1923-1933 yılları arasında, Cumhuriyetin 10 yılda aldığı mesafenin ardından, yeni ve büyük bir kalkınma atılımını başlatmak için yazıldı. Marştaki demiryolu ağları önemli değil (önemli olmaz olur mu!), o sadece bir simge.

Mustafa Kemal , 10. yılda büyük bir muhasebe yapıyor.

Nereden nereye geldik ve buradan nereye gideceğiz...

Yani tam bir, ''Ulusun ve ülkenin durumu'' hesabı...

Erdoğan, Mustafa Kemal'in bu ''10. Yıl Söylevi'' ni mutlaka okumalıdır (Nutuk'u da!)!

Yanı başında duran, ''önemli bir koltuğa'' yükselmesiyle İlhan Selçuk 'a mektup yazma ve Cumhuriyet'i kötüleme fırsatını nihayet ele geçirdiğini sanan müşavirbaşı, işverenine yaranmanın yanlış yolunu seçiyor. Patronunun masasına, Türkiye Cumhuriyeti tarihiyle ilgili bilgi ve belgeler koymayı minnacık akıl etse, bu ülkeye ve ulusa daha yararlı iş yapmış olmaz mı?

Ne de olsa, patronu Türkiye Cumhuriyeti'ni temsil ediyor!

1923'te Cumhuriyet ilan edildiğinde ülkede kaç mühendis olduğunu araştırsa (39 adet!), 1933'te ulaşılan sayıyı bulup çıkarsa örneğin!

1933'te Taksim Alanı'na gerilen pankarta yazılanları, Erdoğan'ın bilgisine sunsa:

'' 1923 : 140 fabrika, imalat 1.300.000 TL!''

'' 1933 : 2.317 fabrika, imalat 137.773.294 TL!''

Türkiye'nin çehresini değiştiren eğitim rakamlarını merak etse Erdoğan... Ve bunları istese... En bunalımlı yıllarda bile eğitimin bütçesinin kısılmadığını, tersine arttırıldığını öğrense...

Ülkenin nasıl bilime ve teknik öğrenime yönelerek değişmeye başladığının rakamsal tablosunu önüne alsa ve üzerinde düşünse!

Hangi araştırma enstitülerinin kurulduğunu bilse! Türkiye'nin yetiştirdiği en parlak bilim insanı Cahit Arf 'ın, bu büyük atılımın ürünü olduğunu birileri ona söylese!

Etibank'ın, Tekel'in, MTA'nın, Sümerbank'ın, şeker fabrikalarının, demiryollarının, kurulan bilgi üreten sistem üzerine başlatılan sanayileşmenin, tarımsal araştırma enstitülerinin ve envai çeşit okulun.. okulun ve okulun.. mantığını görse!

****

Yooo, bütün bunları Erdoğan'ın bildiğini biliyorum...

Basın müşavirliğini yapan zatın da bildiğini ve Başbakanını gözden kaçan bilgilerle sürekli doyurduğunu da... Ben bir zırcahilliği kabul edemem; kendime, ülkeme, Başbakanıma bunu yediremem! Hele, 1997 öncesinin, gerçeklerden kopuk dinci söylemini, o koltukta hâlâ sürdürebileceği olasılığına da, asla ve asla metelik vermem!

Ben, Erdoğan'ın, Cumhuriyetin 10. Yıl takıntısını, sadece ve sadece kıskançlığına yorarım.

Kıskançlığın, aslında yaşamın itici güçlerinden biri olduğunu, var olmanın ve büyük işler başarmanın da bir yolu olabileceğini düşünerek!

Ve bu kıskançlığın ve de küçümsemenin, Başbakan'ın, ilk 10 yılda başarılanların birkaç misli daha fazlasını gerçekleştirmesine kaynaklık edeceğini düşünürüm!

Kan kusarım kızılcık şerbeti içtim derim, ve yine böyle düşünürüm!

 

     

sayfa başına dön