Emekçilerin 
Kurtuluşu
Kendi
Eserleri
Olacaktır.

                 
K. MARKS

 

BAŞKAN BUSH’A BALANS AYARI-I

Ergin YILDIZOĞLU

Bugün, hepimiz pazar günü yapılan yerel seçimlerin sonuçlarını konuşmak istiyoruz, ama geçen hafta Amerika'da, tüm dünya vatandaşlarının yaşamını etkileyecek yeni bir süreç başladı, bir göz atmakta fayda olabilir.

Bush yönetiminin 11 Eylül trajedisini kullanarak ABD dış politikasını ve dünyayı yepyeni bir koridora soktuğunu biliyoruz, bunun arkasından da ABD'nin Brzezinski, Baker, Eagelburger , hatta Kissinger gibi geleneksel dış politika duayenlerinin, bu yeni politikaların ABD'yi Avrupa'dan kopardığına, Ortadoğu'da, Şaron politikalarına bağımlı kalarak çözümü zorlaştırdığına ilişkin kaygıları dile getirmeye başladıklarını da... Bu bağlamda, Bush yönetiminin ABD'nin uzun dönemli çıkarları açısından sorun yarattığını, bir ''ince ayarın'' mutlaka gündeme geleceğini daha önce konuşmuştuk. Ancak, bu ''ince ayar'' , Richard Perle, Dick Cheney gibi etkin neo-conların tek tek hedef alınarak yıpratılmasıyla değil, yönetimin kendini en güçlü gördüğü kale yıkıldıktan sonra gerçekleştirilebilirdi. Seçim ortamına girildikten sonra bu süreç başladı, geçen hafta da büyük bir hız kazandı.

En güçlü yeri: Aşil topuğu...

Bush, 2004 başkanlık seçimlerine, en güçlü olduğuna inandığı noktayı öne çıkararak, 11 Eylül'ün hesabını soran ''terorizme karşı savaşın başkomutanı'' olarak girmeye karar verdi. Ancak 11 Eylül'ün hemen arkasından istihbarat ve güvenlik kuruluşlarında hiçbir üst düzey yöneticinin görevinden alınmamış olması, Bush'un 11 Eylül Soruşturma Komisyonu kurulmasına bu kadar direnmesi, bu ''güçlü noktanın'' aslında bir ''Aşil Topuğu'' olduğunu gösteriyordu. Eğer Bush'un terorizmi ciddiye almamış olduğu, 11 Eylül'ü engellemek için gerekenleri yapmadığı ortaya çıkar, ''başkomutan'', ''Irak fatihi'' imajı ''çizilirse'' neo-conların kalesinin düşmesini kimse engelleyemezdi.

İçeriden gelen sesler

Bush yönetiminin yarattığı Irak Savaşı politikalarının, ''vatanseverlik gereği'' sorgulanamazlığına ilişkin ''konsensüs'' ü ilk önce Demokratik Parti başkan aday adayı Howard Dean sarstı. Dean, Bush'un Irak politikasını, hatta Irak Savaşı'nın mantığını sorgulayan konuşmalarıyla ''çok aşırı gittiği için'' partisi ve medya tarafından ''harcandı'' , ama adeta bir ''kaybolan'' aracı işlevini üstlenerek Bush'un tılsımını da bozdu.

Bu arada, neo-conların kalesine ilk büyük salvo atışı, Bush yönetiminin eski Hazine Bakanı O'Neill tarafından yapıldı. O'Neill ocak ayında yayımladığı kitapta, Bush yönetiminin kadrolarının daha ilk günden Irak'ı işgal etmeyi planladıklarını, hemen hepsinin Clinton yönetiminin El Kaide'ye gereksiz yere ''kafayı taktığına'' inandıklarını ileri sürdü ve 11 Eylül'le Irak arasında hükümetin kurduğu bağlantıyı kırdı. Gerçi bu bağlantı, Irak'ta kitle imha silahları bulunamadığı için kopmuştu, ama Bush yönetimi ''Ne yapalım, elimizdeki istihbarat böyleydi'' diyerek işin içinden sıyrılmaya çalışıyordu. Halbuki, şimdi Bush hükümetinin, Ulusal Güvenlik Konseyi toplantılarına da katılan bir üyesi, yani yönetimin merkezinden biri olarak O'Neill, Bush yönetiminin Irak'a girmeye önceden karar vermiş olduğunu, 11 Eylül'ü istismar ettiğini ortaya koyuyordu. Birleşmiş Milletler silah denetçisi Hans Blix 'in O'Neill'inkinden az sonra yayımlanan kitabı da Bush ve Blair hükümetlerinin, işgalden önce Irak'ta silah bulmakla hiç ilgilenmediklerini ileri sürdü. Aynı günlerde Bush yönetiminin bizzat kendi silah denetçisi David Key de yönetime yönelik eleştirilerini yeniden dile getirdi. Başta CNN olmak üzere televizyon kanalları ve medya, bu eleştirilere giderek çok daha belirgin bir biçimde yer vermeye başladılar.

Bush yönetimi bu salvoların açtığı gedikleri kapatmaya çalışırken önceki hafta çok şiddetli bir salvo atışı kalenin içindekilerde tam anlamıyla panik yarattı. Çünkü bu kez eleştiriler, Reagan' dan bu yana, devletin ''terorizmle mücadele'' bürokrasisinin en üst kademelerinde yer almış, hem Clinton döneminde hem de Bush yönetiminde, 2002 yılının ortalarında istifa edene kadar ''terorizmle mücadelenin'' eşgüdümünden sorumlu olmuş Richard Clarke' tan geliyordu.

'Affedin, engelleyemedik...'

Clarke 30 yıllık devlet tecrübesinin yanı sıra o kadar güvenilir bir bürokrattı ki 11 Eylül olur olmaz, Bush'un Ulusal Güvenlik Danışmanı Condaleeza Rice , Clarke'ı ''büyük koltuğa'' oturtmuştu ve tüm güvenlik koordinasyonunu ona devretmişti. Clarke'ın önceki hafta yayımlanan ''Bütün Düşmanlara Karşı'' başlıklı kitabı (kitapla ilgili alıntıları ABD basınından topladım), Bush yönetiminin El Kaide'yi ciddiye almadığını, iktidara geldiklerinden beri hep Irak'la uğraştıklarını ileri sürüyordu. Clarke 12 Eylül sabahı harekât odasına döndüğünde, Rumsfeld ve Wolfowitz' in El Kaide, Afganistan yerine Irak'ı konuştuklarını görünce ''Şimdi bunlar 11 Eylül'ü kendi planları için kullanacaklar'' diyerek büyük bir düş kırıklığına uğramış. Clarke'a göre o toplantıda Rumsfeld, ''Afganistan'da iyi hedefler yok, halbuki Irak'ta var, orayı bombalayalım'' diyormuş. Kitabında Clarke, Bush yönetimini ''gereksiz, masraflı bir savaşa kalkışarak dünyanın her yerinde köktenciliği, radikal İslamcı terörü güçlendirmekle'' suçladı. Daha sonra 11 Eylül Komisyonu'na verdiği ifadede ''Askerlerimiz Irak'ta, 11 Eylül'ün intikamını aldıklarını düşünerek ölüyorlar'' diyecekti. Bush yönetiminin Clarke'ın kitabına tepkisi çok sert oldu. Ama tepkinin dağınık, zayıf ve birbiriyle çelişen ifadelerden oluşması bir panik havasını yansıtıyordu. Dick Cheney, Clarke için ''Bu işleri pek bilmez, devrede değildi'' derken Condaleeza Rice ''Hayır, bütün toplantılarda vardı'' diyordu. Slate dergisinde güvenlik ve savaş konularında yazan Kaplan , ''Clarke bizzat devrenin kendisiydi'' diye itiraz ederken bir başka yorumcu, ''Clarke devrede değilse bu devre hangisidir'' diye sordu. Clarke'ın geçen çarşamba 11 Eylül Komisyonu'nun halka açık ve CNN tarafından da yayımlanan seansında verdiği son derecede etkileyici ifade, bu paniğin üzerine geldi. Konuşmasına, halka hitaben ''Hükümetiniz güveninize layık olamadı, ben de olamadım. Çok çalıştık, ama bunun bir anlamı yok. Çünkü 11 Eylül'ü engelleyemedik, affedin'' sözleriyle başlayan Clarke, bir tabuyu daha yıktı: 11 Eylül engellenebilirdi, birileri hatalıydı.

Komisyona ifade veren Clinton ve Bush döneminde ulusal güvenlik danışmanları, dışişleri, savunma bakanları, CIA Direktörü, ama en önemlisi Clarke, çok ilginç bir durumu resmi ağızlardan gözler önüne serdiler: 2001 yazında, istihbarat verilerinde olağanüstü bir artış olmuş, büyük bir ''olay'' olasılığı artmış. Türk/ABD vatandaşı FBI eski çevirmeni Sibel Edmonds 'un komisyona söylediğine göre, FBI'da, uçakla yapılabilecek terörist eylem olasılıkları üzerine, 11 Eylül'den önce ayrıntılı bilgi varmış. Üstelik, ne Clarke'ın hazırladığı Delenda Planı ne de 11 Eylül'den bir hafta önce Rice'a ''Ya yüzlerce ABD vatandaşı ölürse ne yapacaksınız, bunu düşünmek gerekir'' uyarıları değerlendirilmiş!

 

 


     

sayfa başına dön