MEDYAMIZ POWELL’ A HAKSIZLIK YAPTI
Özgen ACAR
Yakın ve
Ortadoğu'da tek ''laik'' ve ''demokratik'' ülke
Türkiye''dir. Yunanistan ile İsrail ''demokratik'' olmakla
birlikte ''laik'' değillerdir. Yunan anayasasının 1. maddesi
devletin ''Ortodoks Cumhuriyet'' olduğunu öngörür. İsrail
' 'de Yahudilik inançları öne çıkar. Dünyadaki tüm İslam
ülkeleri içinde tek ''laik, demokratik olan ve cumhuriyet ile
yönetilen'' ülke yine Türkiye''dir. Kimilerinde krallar egemen,
tümünde şeriat yasaları geçerlidir. ''Demokrasi'' ise
tartışma götürür.
Türkiye
Cumhuriyeti'nin 81 yıllık yapısının temelinde, ''aydınlanma''
, ''çağdaşlaşma'' dan nasibini almış Mustafa Kemal Atatürk ve
arkadaşlarının Türk halkına layık gördükleri devrim yasaları yatar.
Bunlardan biri de ''kılık-kıyafet'' yasasıdır.
İzmir-Denizli'de komutanların valilere gönderdikleri yazılar, bu
yasaları anımsatmaya yöneliktir.
Türkiye çeşitli
ülkelerden devlet ve hükümet başkanlarının ziyaretlerine sahne
olmakta, bizim yöneticilerimiz de çeşitli ülkelere gitmektedirler.
Yabancı ülkelerden gelen konukların eşlerini çoğunlukla Batı ya da
''ulusal'' giysileri ile görüyoruz. ''İslami cumhuriyet''
olan Pakistan ya da Bangladeş gibi ülkelerin lider eşlerini
''ulusal'' sarileri içinde -dinsel değil- tanıyoruz. Kara
Afrika'nın Müslüman lider eşlerinde bile sıkmabaş görmüyoruz.
Türkiye'nin
komşularından başlayıp Kuzey Afrika ülkelerinden Okyanusya'ya değin
tüm İslam ülkelerinde Cumhurbaşkanı, kral, başbakan eşleri için
arşivi taradık. Ortadoğu'nun ''çokeşli'' kral ve emir
eşlerinin fotoğraflarına ulaşamadık. ''Eşarplı'' Libya Devlet
Başkanının eşi dışında, tüm İslam ülkelerde lider eşlerinin başları
açıktı. Bu resimlerden bir daha anladık ki şeriat yasalarının
geçerli olduğu, laik ya da demokratik olmayan, hatta krallığın
egemen olduğu ülkelerin hiçbirinde ''kadının başını örtmesi gibi
dinsel bir zorunluluk'' yoktu, hele ''tesettürlü sıkmabaşlı''
bir siyasal uyduruk giyiniş biçimi hiç yoktu.
Aydın bir
öğretmen olan Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer 'in eşi Semra Hanım
ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 'ın eşi Emine Hanım'ın tesettürlü
sıkmabaşı kıyaslanıyordu. Son aylarda İslam ülkelerinden gelen bayan
konuklardan sonra bu kıyaslamanın çapı genişledi. Emine Hanım'ın
giysileri ''ulusal'' değildi. İslam ülkelerinin yönetici
eşlerinin giysileri ise ''dinsel'' değildi. Laik, demokratik,
cumhuriyetle yönetilen bir ülke başbakanının eşinin ne idüğü
belirsiz giysileri, iç burukluğu ve üzüntüyle konuşmalara yansır
oldu.
Başta Cumhuriyet
gazetesi yazarları olmak üzere medyamızda ABD Dışişleri Bakanı Colin
Powell 'ın ''Büyük Ortadoğu'' planını ve ''ılımlı İslam''
kavramını tezgâhlarken yaptığı konuşma tepki çekti: ''Türkiye ve
Pakistan'da olduğu gibi, bir ülkede İslami cumhuriyet olabilir.
Anayasal düzen içinde kalma koşulu ile şeriat yasası, Kuran yasası
uygulanabilir. İslamiyet ile demokrasinin birlikte yaşamamaları için
hiçbir neden yok. Neden bir İslam ülkesi, demokratik Türkiye gibi
demokratik, İslami Türkiye gibi, bir İslam ülkesi olmasın.''
Bence
yazarlarımız tepkileri ile Powell'e haksızlık yaptılar!
Anımsarsınız! Beyaz Saray'da Bayan Bush , Emine Hanım'a çay ikram
ederken, bir ara Başkan George W. Bush, beraberindeki birkaç kişi
ile çay içilen odaya girerek, Çankaya'da kabul görmeyen Emine
Hanım'a ''hoşgeldiniz'' demişti. Washington sakinleri Emine
Hanım'ın çizdiği ''İslam cumhuriyeti imajı'' nı görmüşlerdi.
Belleğine kazınan bu imajın dışına çıkıp farklı konuşmasını
Powell'dan nasıl bekleyebilirsiniz? Bu konuya girerseniz ''şeyine
şey ettiğimin şeyi'' sözleri ile ağzınızın payını alırsınız.
Annan planı çeviri
seferberliği
Kadim dostum
Fikret Otyam geçenlerde Kıbrıs konusundaki yazısında, ''Sayın
Başbakan Erdoğan ! Annan Planı'nın tümünü okuduğunuza
Allahınız, peygamberiniz, Kuranınız, namusunuz, şerefiniz üzerine
yemin eder misiniz?'' diye soruyordu. Otyam'ı dikkatli bilirdim.
İngilizce bilmeyen Erdoğan planı nasıl okusun ki? Kaldı ki 42 yıldır
tanıdığım usta Otyam biraz sabırsızdır. Bak Otyam! Kıbrıs'ta halk
oylamasına dört gün kaldı. Şu anda Dışişleri Bakanlığı 9 bin
sayfalık planı, fasikül fasikül olarak yabancı ülkelerdeki Türk
büyükelçiliklerine gönderdi. Bir dost diplomat, gönderdiği bir
iletide, yurtdışındaki diplomatların işi gücü bırakıp planı Türkçeye
çevirdiklerini
yazmış. Hele o
çeviriler bir bitsin, halkoylaması yapılsın, kazıklar KKTC ve TC'ye
girsin ondan sonra Başbakanımız becerisini tarih sayfalarında okur!
Taşra kafa, dar
kafa, boş kafa
|