Emekçilerin 
Kurtuluşu
Kendi
Eserleri
Olacaktır.

                 
K. MARKS

 

İMPARATORLUK SANATI – I

Ergin YILDIZOĞLU

Sun Tzu 'nun Savaş Sanatı 'nda anlatılan stratejik ve taktik doktrin, sahte bir görüntü sunma ve düşmanı yanıltma üzerine inşa edilmişti. Bu prensipleri ''imparatorluk inşa etme sanatına'' da uygulayabiliriz sanırım. İmparatorluk inşa etmeye kalkanlar, daha başlangıçta kendi vatandaşlarını ve müttefiklerini bu projenin başarılı olacağına inandırmalıdır. Bu, imparator adayının zaafları gizlenerek, gücü abartılarak başarılabilir.

Görüntü ve gerçek

Bush yönetimi başından beri bu stratejiyi izliyor. Ekonomik planda, ABD Merkez Bankası (FED) ve Bush, uzun dönemli riskleri göze alarak, ne pahasına olursa olsun, ABD ekonomisinin 1990'lardaki ''parlak imajını'' sürdürmeye çalışıyorlar. Askeri -siyasi alanda ABD kimseye gereksinimi olmadan iki ülkede, hem de kolayca rejim değişikliği gerçekleştirebileceğini gösterdi. Gerçekteyse, FED, sonra Bush yönetimi ABD ekonomisinde başlayan resesyona müdahale ederken, bunun arkasındaki aşırı üretim/ fazla kapasite sorununu hafifletememiş, yalnızca ertelemişti. Afganistan'da ve Irak'ta rejimleri kolaylıkla deviren ABD, sıra devrilen rejimlerin yerine yenilerinin inşa edilmesine gelince, özellikle Irak'ta tam anlamıyla iflas etmişti.

Geçen hafta, bir taraftan, ABD'de, FED Başkanı Alan Greenspan 'ın artık düşük faiz döneminin bittiğini vurgulayan konuşmasıyla başlayan tartışmalar, diğer taraftan Irak'ta sömürge yönetiminin, güvenlik sağlayabilmek için de Baas kadrolarını geri getirmeyi düşündüğüne ilişkin açıklamaları, ABD'nin ekonomik, siyasi ve askeri zaaflarını gözler önüne serdi. Karşımızda, artık ömrünün son baharına gelmiş, ama bunu da makyajla gizlemeye çalışan iktidarsız bir imparatorluk heveslisi vardı o kadar.

Bir tuhaf ekonomik toparlanma

Hatırlayacaksınız, 2000 sonunda ABD ekonomisi 1929'u anımsatan bir görüntü sergiliyordu. Borsalar geriliyor, ekonomi yavaşlıyor, fiyatlar düşüyordu; 1930'lardan bu yana ilk kez bir depresyon gündeme geliyordu. Bu belirtiler, 1990'larda mali genişleme (küreselleşme) stratejisiyle ertelenerek, aşırı üretim krizinin daha da ağırlaşan dışavurumlarıydı. Öyleyse borsalardaki köpükler sönmeli, verimsiz işletmeler kapanarak kapasite fazlası tasfiye edilmeliydi. Ancak bunlar ulusal ve uluslararası planda, siyasi olarak çok riskli olasılıklardı. Artan işsizlik ve iflaslar içeride toplumsal istikrarı bozarken, dünyanın lider ülkesinin böyle bir yıkımı kabul etmesi, dışarıda, ekonomik modelinin iflası olarak algılanabilirdi.

ABD Merkez Bankası (FED) ve Bush hükümeti pisliği halının altına süpürmeyi seçtiler. FED kısa sürede, faizleri 550 puan indirerek %1'e çekti. Böylece mali piyasalar sönerken kaçan enerji ev piyasasına yönelerek burada, tüketimi destekleyici yeni bir köpük inşa etmeye başladı. Bush yönetiminin vergi indirimleri tüketime ikinci bir motor ekledi. Bu tüketimin sürmesi, dünyanın başka bölgelerindeki aşırı üretimi emmesi, ABD'nin küresel liderliği açısından da çok önemliydi. Böylece ekonomi gerekli temizliği yaşamadan, yeniden büyümeye başladı. Ama bu büyüme sırasında tüm yeni iş olanaklarının, inşaat, eğlence, perakende eşya, mali hizmetler sektörlerinde yoğunlaşıyor olması, daha düşük faizle yenilenen ev ve kredi kartlarına biriken tüketici borçlarına dayalı bir kredi (üçte birinden fazlası dış kaynaklı) köpüğünün oluşmaya başladığının da kanıtıydı. Gerçekten de 1991 durgunluğu sırasında yalnızca 188 milyar dolar artan kredilerde (federal krediler hariç), 2000 yılında 1.148 milyar dolarlık bir patlama yaşanmıştı. 1999-2004 döneminde ABD ekonomisi toplam %10 civarında bir büyüme gerçekleştirirken, hane halkı borçları %40 artmıştı.

Bu arada imalat sanayii 2000-2004 döneminde yaklaşık 3 milyon iş kaybetti. The Economist 'in işaret ettiği gibi. Mallar (nihai satışlar, envanter artışları ve net ihracat) sektöründeki GSMH büyümesi ile sanayi sektöründeki GSMH büyüme oranları geleneksel olarak birbirlerini izlerken, 2001'den bu yana ayrılmaya başlamışlardı. Birincisinin büyüme hızı 2003'ün dördüncü döneminde yıllık %8 olurken, çok daha güvenilir bir oran olan ikincisinin büyüme hızı %1.4'te kalmıştı (07/04). Bu iki zaman serisinin ayrılmaya başlaması da bence, 2001'de başlayan çarpılmanın bir başka göstergesiydi. Diğer taraftan, aslında ekonominin halkın yaşamı açısından büyük öneme sahip işsizlik, gelirler ve üretim gibi kalemlerinde sefil bir manzara var ( Prudentbear 20/04). Kısacası, ABD ekonomisinin geçen üç yıldaki ''başarılı performansı'' aslında sorunların sürekli ertelendiği çürük bir temele dayanıyordu.

Ve ötesi...

Greenspan'ın faizleri arttırmayı planladığı bir dönemde, tüketiciye ve ev sahiplerine, sabit faizden değişken faize geçmeyi önererek, adeta bankalar lehine dolandırmaya kalkması da şimdi sorunların artık ertelenemeyeceği bir noktaya çok yakınlaştığımızı gösteriyor. Öyle ya, tüm ekonomi düşük faize alışmışken, ancak böyle ayakta durabiliyorken, faizler artmaya başlarsa ne olacak? Bankaların elinde trilyonlarca dolarlık sabit faizli ipotek (alacak) kâğıdı var. Greenspan'ın aklına uyup da son yıllarda kısa dönemli düşük faizlerden borçlanıp uzun dönemli bonolara yatırım yapan finans kurumları da büyük bir tehlikeyle karşı karşıya. Specialty Financial Group analistlerinden Richard Benson 'a göre tüm sektör kocaman bir ''Long-Term Capital Management'' (1998'de batarken ABD ekonomisini büyük bir krizin eşiğine getiren ve FED tarafından kurtarılan yatırım fonu) gibi ( Financial Times , 23/04).

Tüm şatafatına, faizlerdeki artışın enflasyonist bir basınçtan dolayı gündeme gelmiş olmasına rağmen, ABD ekonomisi yine tehlikeli bir eşikte. Çünkü, bu basıncın içinde yüksek petrol ve hammadde fiyatları da var. Dolayısıyla şirketlerin üretim maliyetleri artmaya başladı. Faizler yükselmeye başlayınca, finansman maliyetleri de artmaya başlayacak. Faizlerdeki yükselme hem tüketicinin borçlanma arzusunu hem de ipotek yenilenmelerinden elde edilen ek harcama kapasitesini geriletecek. Bu ise önce ev piyasasındaki köpüğün delinmesini, otomotiv sektöründe satışların düşmesini, hatta bu sektör satışlar kadar satış finansmanından da para kazandığı için büyük mali sarsıntıları gündeme getirecek. İnşaat sektörüne hizmet veren sektörlerin yanı sıra hâlâ büyük bir kapasite fazlası sorunundan mustarip kimya, kâğıtçılık vb. sektörlerle havacılık sektörü de gelmekte olan yüksek faiz dalgasını korkuyla bekliyor.

Geçen yıllarda ABD'nin dünya ekonomisindeki büyüme hızına katkısı %80'i geçmişti. Boşuna mı IMF, ABD cari ve mali açığının artık dünya ekonomisini tehdit etmeye başladığını söylüyor. Siz, geçen hafta küresel ekonomik büyümenin geleceği üzerine yazılan tozpembe senaryolara çok güvenmeyin, bu yıl olmasa bile gelecek yıl çok riskli... (Çarşamba günü devam edeceğim.)

 

sayfa başına dön