|
|
BUGÜN OLMADI.
MÜCADELEYE DEVAM
Prof. Dr. Serpil SANCAR
Son günlerde, kadınların fırsat eşitliğini sağlamak için Anayasanın
10.maddesinin yeniden düzenlenmesine ilişkin yoğun tartışmalar yaşadık.
Değişiklik önerisinin parlamentoda reddedilmesi, devletin kadın-erkek
eşitliğinin fiilen sağlanması için özel düzenlemeler yapmayı bir görev
olarak üstlenmeyi reddi anlamına geliyor.
Bu tartışmalar, Türkiye'de kadınların hak ve özgürlük taleplerine nasıl
bakıldığını gösteriyor ve varolan ağır muhafazakarlık ve kadın
sorunlarına ilişkin umursamazlık durumunu daha görünür hale getiriyor.
Türkiye'nin
kadın-erkek eşitliği politikası: Kadınları, erkeklerle eşit siyasal
yarışma koşullarında eğitmek gerek!
Kadınların siyasal temsilini sağlamak için önerilen olumlu ayrımcılık
politikalarını gereksiz ve yanlış bulan parlamento, büyük bir
çoğunlukla, kadınların erkekler ile aynı koşullar ve kurallara tabi
olarak siyasete katılmaları gereğine inandıklarını söylemiş oluyor.
Çoğunluğu erkek olan bu parlamenterler, eşit yarışma koşullarının
gereğine çok inanıyorlar ve bu koşulların kadınlar için bozulmasına
gönülleri elvermiyor. Eşit yarışma koşullarını bozacak devlet
müdahaleleri -örneğin siyasal partiler ve seçimlerle ilgili yasalara
aday listelerinde cinsiyet dengesinin gözetilmesini savunan yasal
düzenlemeler Türkiye'nin Anayasal düzeni için gerekli görülmüyor ve
demokrasi için de bozucu etkilere olabilecek bir tehlike olarak
değerlendiriliyor.
Ama, eşit yarışma "serbest piyasa" alanının bir kuralı değil mi,
kadınlar da "kutsal anneler ve eşler" olarak bütün piyasa mantığının
dışında "aile"nin serin ve güvenli dünyasında yaşamıyorlar mı? Kutsal
görülen kadınlara yarışma ve rekabet nasıl yakıştırılıyor, doğrusu
anlamak zor gibi görünüyor.
Kota,
seçilenlerin sayısını belirler, kalitesini değil!
Türkiye'de seçimlerde ve siyasal kararlara cinslerin eşit katılımı
bağlamında ne zaman kotalar tartışılsa seçilecek kadın politikacıların
kalitesiz olacağı korkusu dile getiriliyor.
Bu tartışmalarda anlamadığım şey, seçilecek kadın politikacıların
kalitesini belirleyen şey açıkça siyasal partilerin aday belirleme
süreçlerindeki seçicilerin kafası iken ve kotanın da seçimlerde
hangi adayların seçilmiş sayılacağını belirleyen bir teknik olduğu
bilinirken, nasıl olup da kadınların kalitesini düşürdüğüdür.
Bu tartışmaları ciddiye alma konusunda mı bir yanlış yapmaktayız yoksa
aslında başka şey söylenmek istenip de söylenemediğinden mi bu laflar
söylenmektedir, gerçekten anlamak çok güç.
Kadınların
siyasal temsilini sağlamak için seçim kotalarını gerçekten destekleyen
bir siyasal parti yok
Kadınların eksik siyasal temsil sorununu çözmek ve eşit siyasal
katılımlarını sağlamak için 1980'lerden itibaren yeni demokrasi
hareketleri içinde gelişen ve uluslararası hukukun bir kuralı (CEDAW
aracılığıyla) haline gelen cinsiyet temelli temsil kotaları dünyada
çok yaygın uygulanan bir teknik. Ama, bu tekniği uygulayabilmek için, bu
tekniğin yol açacağı değişikliklere politik ve kültürel olarak hazır
olmak gerekiyor.
Diğer deyişle, kadınların daha görünür ve güçlü hale gelmesini içine
sindirilebilecek erkekler gerekiyor. Türkiye toplumunun erkek
elitlerinin henüz bu konuda olumlu bir karar vermemiş oldukları ve
kadınların mevcut durumlarını değiştirecek gelişmelerden korktukları ya
da en azından umursamadıkları ortada.
Bu erkek elitlerin görünür kısımları siyasal partiler içinde ve
parlamentoda yer alıyor ve kadınların siyasal temsili sorununa bir çözüm
olarak önerilen kota politikalarını solda duruyorlarsa bilmez ve
umursamaz görünüyorlar; sağda duruyorlarsa ciddi bir korku ve öfke ile
laf kalabalığına getirerek reddediyorlar.
Kısacası, siyasal partileri yöneten erkek elitler kadınların siyasal
temsil oranını arttıracak kota politikalarına geçit vermiyor. Kendi
partilerinin kadın politikacılarına da ciddi baskılar yaparak onları da
kadınlardan yana tavır almakta zor duruma ve hatta hain duruma
düşürüyorlar. Şu andaki mevcut duruma göre siyasal yaşamda kadın -erkek
eşitliğini sağlamak için parlamentoda gerçek bir siyasal irade oluşmamış
durumda.
CHP'nin bu konuda olumlu imiş gibi gösterilen tavrı ise AKP'nin zaten
olumsuz olacağı bilinen tavrına zıtlık yaratarak, gündelik politik
manevraları idare etme alışkanlığından başka bir hassasiyet belirtisi
taşımıyor. Böylece kadınların eşit siyasal temsili için üretilmiş
bir çözüm daha derim erkek muhafazakarlığının kurbanı olarak rafa
kalkıyor; kadınların eşit vatandaşlar olma mücadeleleri bir kez daha
ağır yenilgiye uğruyor. Kadınlara düşen ise sivil, bağımsız ve kadın
yandaşı politik güçlenme çabalarına yılmadan devam etmek. Zaten
başka gidecek bir yol da görülmüyor.
BİANET’ten alınmıştır.
|
|
|