Emekçilerin 
Kurtuluşu
Kendi
Eserleri
Olacaktır.

                 
K. MARKS

 

AVRUPA SOL PARTİ KURULDU
"Bu sadece bir başlangıç"

 Süleyman Can KOÇ

 

(Bu konuda daha geniş bilgiler geldiğinde değerlendirmemizi yapacağız . Ancak ,ilk bakışta bu kuruluşun Marksizm’le Sosyalizmle ilgisinin olmadığı görülüyor , olsa , olsa Negri’nin sınıf gerçeğini reddeden görüşünün egemen olduğu gözleniyor.)

Kuruluş çağrısı 11 Ocak 2004 tarihinde Berlin’de 11 sosyalist/komünist parti tarafından yapılan Avrupa Sol Parti (ASP), nihayet Roma`da 8-9 Mayıs 2004 tarihlerinde "bu sadece bir başlangıç" adıyla düzenlenen kuruluş kongresiyle oluşturuldu.

Estonya Sosyal Demokrat İşçi Partisi, Fransız Komünist Partisi, Sol Koalisyon (SYNASPISMOS-Yunanistan), Komünist Yeniden Kuruluş Partisi (PRC-İtalya), SOL (Luxemburg), Avusturya Komünist Partisi, Slovakya Komünist Partisi, Birleşik Sol (İspanya), Çek Cumhuriyeti Demokratik Sosyalizm, Partisi, Demokratik Sosyalizm Partisi (PDS-Almanya), Romanya Komünist Partisi, Macaristan Komünist Partisi, Çek Cumhuriyeti Sosyalist Partisi gibi  sosyalist ve komünist partilerden delegelerin katılımıyla kurulan ASP`nin su anda 500 binin üzerinde üyesi var. ASP`nin ilk sınavı da 13 Haziran’da yapılacak Avrupa Parlamentosu seçimleri olacak. Ayrıca Roma’da yapılan kuruluş kongresine 10 Partiden temsilcilerde gözlemci olarak katıldılar.

Ayni zamanda Komünist Yeniden Kuruluş Partisi Genel Sekreteri de olan, sendikal kökenli Fausto Bertinotti, delegeler tarafından ASP`nin ilk Genel Başkanlığına seçildi.

"Ya Sosyalizm ya barbarlık"

ASP Genel Başkanı Fausto Berinotti Kongrede yaptığı açılış konuşmasında şunları vurguladı:

"Bu partiyi karakterize eden üç ana öğe var:

  • Savaşa karşı ve barisin tarafında olan radikal kararımız,
  • Neo liberalizme karşı alternatif bir politika ve emeği ve çevreyi eşit ölçülerde savunan yeni bir ekonomik ve sosyal politika oluşturma isteğimiz,
  • Demokrasi ve katilim yönündeki kararımız.

Şimdiye kadar eksikliğini hissettiğimiz değiştirici politik güçtür, marjinal bir güç değil. Bu da toplumu değiştirmek için çalışan bir politik örgütlenmedir. Bu Kapitalizm bütün insanlık için bir tehlike oluşturmaktadır. Günümüzde sadece bir tane alternatif vardır: Ya Sosyalizm ya da barbarlık. Ve barbarlık da hali hazırda gözlerimizin önünde yaşanmaktadır. Şimdi artık Avrupa devrimi sorununu yeniden ortaya koyabiliriz."

Avrupa Parlamentosunun İtalyan milletvekili Peppino Di Lello’da yaptığı konuşmada Genel Sekreteri`ne destek verdi: " Bizler Avrupa Parlamentosunda  tek tek partilerin ve böylelikle de tek tek ülkelerin üzerinde yükselecek tek bir politik muhatap olamadığımız için bazen kendimizi aciz ve güçsüz hissediyoruz. Sadece Avrupa Parlamentosundaki ortak çalışma yetmiyor. Bizim ortak  bir politik oluşuma ihtiyacımız var ve bu da bugün burada oluşturulacak."

"Yeni Avrupa aşağıdan yükseliyor"

ASP`nin önemli bileşenlerinden birisi Demokratik Sosyalizm Partisi (PDS-Almanya) Genel Başkanı Lothar Bisky ise yaptığı konuşmada şunları söyledi: "Eski Avrupa yukarıdan oluşturuldu. Yeni Avrupa ise aşağıdan yükseliyor. Simdi başka bir Avrupa’yı mümkün kılacak yeni bir politik güce ihtiyaç var. Tek başına değil. Barış ve sosyal adalet için hareketlerle birlikte. Avrupa Parlamentosundaki başka parti ve fraksiyonlarla birlikte."

ASP`yönelik eleştiriler, itirazlar, çekinceler.

ASP elbette ki sorunsuz bir oluşum değil. İçeriden ve dışarıdan yöneltilen, bazılarını benim de paylaştığım bir çok eleştiriye daha şimdiden  maruz kalıyor.

Öncelikle partinin  kurulusunun aşağıdan yukarıya bir tartışma ve mücadele sürecine dayanmaması önemli bir handikap oluşturuyor. Bu nedenle de üyeler arasında bir sahiplenme, heyecan ve umut yarattığı söylenemez. ASP adeta sessiz sedasız "yukarılardan" yaşanan tartışmalar sonucunda kuruldu. Ve sosyalist bazı günlük gazeteler (Almanya`da Neues Deutschland -Yeni Almanya- ve Junge Welt -Genc Dünya-) dışında medyada da çok az yer aldı. Oysa ASP`yi oluşturan partilerin 500 bini aşkın üyeleri var. Kurulusun kendisi ayni oranda iddialı ve ses çıkaran bir biçimde olmalıydı. Her nedense bu yapılmadı.

ASP’yi oluşturan partiler arasında ortak ve bütünlüklü bir tartışma süreci yaşanmadı. Amaç ve hedefler, mücadele ve örgütlenme anlayışı gibi temel konularda Kongrede`de ortaya çıkan ve basına da yansıyan ciddi denilebilecek farklılıklar mevcut: Bertinotti devrimden bahsederken PDS Başkanı Lothar Bisky ise konuşmasında daha fazla özel ve kamusal yatırım talep etti. Sosyal Demokratlara bakışta da önemli farklılıklar göze çarptı. Örneğin Kongrede en çok üzerinde tartışılan geçmişe bakış, yaşanan sosyalizm deneylerini değerlendirme konusunda da pek ortaklaşılmış değil. Nitekim ASP`yi oluşturan partilerin çoğunluğu Stalinizmi red ve mahkum ederlerken, kuruluş çağrısında imzası bulunan Bohemya ve Mahren Komünist Partisi (Çek Cumhuriyeti) "Stalinizm söylendiği gibi sadece suçlu olarak görülmemelidir. Stalinizm ayni zamanda faşizmin Kızıl Ordu tarafından yenilgiye uğratılmasıdır." diyerek, kuruluştan geri çekildi. Gerçi "bu bir başlangıç" denilerek ASP kuruldu. Fakat atılan bu adim Avrupa çapında bir mücadele örgütü ortaya çıkarabilecek mi? Bunu da elbette ki zaman gösterecek.

Partiler içinde de yeni oluşuma mesafeli bakan üye sayısı oldukça fazla. Bazı partilerin iç çatışmaları ve sorunları ASP`ye de taşınacak gibi.  Özellikle Fransız Komünist Partisi ve Komünist Yeniden Kuruluş Partisi (PRC-İtalya) bu noktada ciddi iç sorunlar yaşıyorlar. PRC’nin Şubat ayında yapılan kongresinde parti üyelerinin ancak yüzde 55`i Avrupa Sol Parti kurulusu konusunda parti lideri Berinotti`nin arkasında yer almıştı. Fakat önemli bir kesim ise ASP`nin kurulusuna itiraz ediyor, hatta karşı çıkıyor . Hatta Roma’da barış hareketinin sloganından esinlenerek "Berti-not my name" ("Berti-benim adıma değil") adli bir pankart açtıkları da basına yansıdı. Yani partinin "sol kanadı" ve "geleneksel komünist kanat" ASP’ye pek de sıcak bakmıyorlar. Partinin sekreterya üyesi Claudio Grasii Roma`ya delege olarak gelmeyi red etti. Yaptığı açıklamada da ASP`nin net olmayan politik platformunun ve sosyalizmden ve üretim ilişkilerinden çok az bahsedilmesini eleştirdi. ASP`nin Avrupa’daki solu birleştirmesi bir yana daha çok böleceğinden korktuğunu belirtti. Ve devamla şunları söyledi: " Avrupa`da yaklaşık 60 tane komünist, sol ve alternatif parti var. Roma’daki sayı ise gerek kurucular, gerekse de gözlemciler bağlamında 20`yi bulmadı. Gerçi bunun bir başlangıç olduğu ve dışarıda kalan herkese açık olunacağı söyleniyor, ancak ben bunu bir illüzyon olarak görüyorum."

Kadın delegelerde, kuruluş çağrı ve deklarasyonunda kendisini "feminist" olarak da adlandıran bir partinin kuruluş kongresinin önemli  konuşmalarının hemen hepsinin erkekler tarafından yapılmasının önemli bir eksiklik olduğu yönünde eleştirilerde bulundular. Belki de kadın delegelerin ortak düşüncesine Avusturya delegesi su sözlerle tercüman oluyordu: "Bir parti ya feministtir ya da sol değildir. Mesele bu kadar basit."

Yine ASP`nin önemli bileşenlerinden Demokratik Sosyalizm Partisi`nin (PDS-Almanya) Almanya Sosyal Demokrat Parti`si (SPD) ile birlikte hükümet olduğu yerlerde, özellikle de başkent Berlin`de neoliberal politikaları uygulamaktan kaçınmaması ve bu nedenle de beslenmesi gerekli sosyal hareketlerle karsı karsıya gelmesi önemli bir sorun oluşturuyor. Bu açıdan İtalya’daki sosyal hareketlerle ve barış hareketiyle çok iyi ilişkileri bulunan, "hareketlerin hareketi" olabilecek bir parti anlayışına sahip olan Komünist Yeniden Kuruluş Partisi ile, eğer bu tutumları değişmezse önemli bir sorunlar yasayabilirler.

Yeri gelmişken bizzat tanığı olduğum bir örneği belirmek istiyorum: Berlin’de Berlin Sosyal Forumu (BSF) çalışma gruplarının dışında her ayin ilk Pazartesi günleri düzenli  genel toplantılarını yapıyor. BSF`nin bütün eylem ve etkinliklerinde yer almaya çalışıyorum. Bu aylık düzenli toplantılarına ise, zaman zaman  katılıyorum. Son toplantılarına da, ayni zamanda Özgürlük ve Dayanışma Almanya meclisi üyesi de olan Ahmet Beyazkaya arkadaşla birlikte gittik. Gündem maddelerinden birisi de Berlin`de oluşturmayı hedefledikleri "Sosyal Merkez" di. Berlin`de belediyelerin elinde yüzlerce bina bos durumda. BSF olarak bir "Sosyal Merkez" kurmak için bu binalardan birisini işgal ediyorlar. İşgal ettikleri bina PDS`in elinde bulunan Friedrichshain-Kreuzberg Belediyesi`ne ait. İşgalden sonra Belediye`ye ve PDS`e giderek projelerinin anlatıyorlar ve bina bos duracağına binayı kiralamak istediklerini söylüyorlar. Fakat Belediye ve PDS buna yanaşmıyor. Yaklaşık 2 yıldır bu durum devam ediyor. Yani birbirini desteklemesi gereken iki güç BSF ve PDS karşı karşıya geliyorlar. BSF içerisinde PDS`e yönelik ciddi eleştiri ve suçlamalar var. Hatta Ekim ayında Londra`da yapılacak III. Avrupa Sosyal Forumunda konuyu gündeme getireceklerini ve PDS`i protesto etmeyi önereceklerini söylüyorlar.

ASP sol güçler açısından önemli bir deneyim

Evet bütün eksikliklerine, itirazlara ve eleştirilere rağmen Avrupa Sol Parti Avrupa’daki sosyalist/komünist güçler açısından önemli bir adım olacaktır. Dahası kurucularında vurguladıkları gibi "bu bir başlangıçtır.." Her başlangıç eksikleri de içerir. Önemli olan bu adimi attıktan sonra gelişime, genişlemeye, yenilenmeye, tamamlanmaya, eleştiriye her zaman açık olmaktır. Gerçi Avrupa zemininde sosyal hareketler (Avrupa Sosyal Forumu, Attac) ve savaş karşıtı hareketler çoktandır birlikte hareket ediyorlar ve ulusal sınırları aşmış durumdalar, fakat politik partiler zemininde bu bir ilk adimdir. Bu elbette ki tek adımda olmayacaktır. Avrupa´da yaklaşık 60 tane sosyalist/komünist parti var. Bütün bu partileri tek bir Avrupa Sol Partisi çatısı altında toplamak mümkün olmadığı gibi , belki de gerekli de değildir. Bundan sonra başka partileşme süreçlerine de tanık olmamız kuvvetle muhtemeldir. Ulusal sınırları asan böylesi oluşumların yaratılması küresel saldırıya karşı direnişin, mücadelenin, umudun küreselleşmesi için, başka bir dünya mücadelesi için artık olmazsa olmaz bir gerekliliktir. 

 

 

sayfa başına dön