Emekçilerin 
Kurtuluşu
Kendi
Eserleri
Olacaktır.

                 
K. MARKS

 

DEĞİŞİM ?
CETVEL KAFA ?
VE VS....

Alev ATEŞ

Her ne kadar sosyalizm kategorik olarak aynı isim altında farklı biçimlere sokulmak  istense de temel değerleri Komünist Manifesto ile belirlenmiştir. Sosyalizme değgin o döneme dek söylenegelmiş diğer tüm kategoriler teker teker ele alınarak kısaca incelenmiş ve üzerlerinden aşılarak dönemin yetkin bir ilkeler bütünü hazırlanmıştır. Yıllar sonra Engels’ in dediği gibi; “geçen zaman içinde elbette eskiyen geri kalan yerleri olmuştur ve olacaktır. Ancak tarihi bir belge olarak artık değiştirilemez, virgülüne bile dokunulamaz.”  

O belgenin eskimeyen en önemli yanı “tarihe kendine özgü bir yaklaşımda bulunup,  gününü; somut olarak görmesi,  açımlaması ve çözümün sınıfsal olduğunu göstermesidir.”

Kısaca, temel ilke ve  tarihe yaklaşımı açısından Marksizm tektir ve ilkeleri ve metodu bellidir. Kimse kendi meşrebine uygun olarak bunları kategorize edemez.  Öte yandan zaten ‘diyalektik’ mantıkla düşünmeyi  öngören yapısı onun çağdaş yorumlamalarına yol vermektedir. Gene bu tartışmacı  yapısı yoluyla günün gerçeğini ve onun içinde yer alan insan ediminin etkisini kullanarak teorinin eylemle olan birlikteliğini doğru çizgi üzerine oturtabilirliği, onun, bilimsel  omurgasını oluşturur.. Bu  sadece bir yöntem sorunu olmayıp, bilgi ve eylem yoluyla dünyayı önce yorumlamak sonra değiştirmek sorunudur. Yani insan beyninin en üst kapasitede kullanımı gerekir ki bu da cetvel kafalı bürokratların beceremeyeceği bir iştir. O nedenle yolların ayrıldığı yer  bu noktadır. Ama bu noktaya gelişteki açmaz da Marksist yöntemi doğru-dürüst bilmemektir; bir, aydınlarımızın ‘cetvel kafalı’ kalmayı dirençli olmak sanmalarıdır; iki. Bunu aşabilmenin ilk kuralı da Marksizmin bir bilimsel disiplin olup dogma haline getirilemeyeceği gibi varlıkbilim olarak  çevrimini tamamlanmış ve formülleşmiş olmadığını da bilmekten geçer.

Devlet eliyle kurulan “Bilim Kurullarının” devleti kollayan ve koruyan, seçilmiş ve emredilmiş ve değişmez sabit sayılar haline getirdikleri sosyolojik değerlendirmelere dönüşmüş  yorumları, yorum olmayıp, dayatma ve cezalandırmayı kapsayan itaat odakları yaratmaya çalışırken, bilimselliğin doğasına aykırı bu gidiş,  “duvar çökerten” yanlışların da yapılmasına yol açmıştır. İşin daha da kötüsü bu durumun mucitleri ve ardılları ya mafyalaşarak ya da köşe yazarı olarak kendi mecralarını bulmuşlarken tüm bireysel ruh pespayeliklerini  ortalığa “kuramın işe yaramazlığı”  olarak yaymaya devam etmektedirler. Daha saf bazıları ise  kendi düşünce tembelliklerini küçük özür dilemelerle başkalarının sırtına yüklemeye ya da kendi beceriksizlik ve yetersizliklerini teorinin geçersizliğine yüklemeyi sürdürmekte. 

Aslında, 1922’ den beri kurama yapılan budur. Ayrışıma doğrudan insani zaaflarla malul aparatçiklerin doğmasına yol açan sorunlardır. Sorunların üzerinden atlamaya kalkanların vardıkları nokta,  ya “döneklik” diye adlandırılan  kişilik zaafı ya da “Ortodoks direnç” denilen Stalinist, kör köylü cehaletidir.

Hazırlanmış reçeteleri dünyaya sürmek için planlanmış Bilim Kurulları sözüm ona tüm tartışmaları keserek, gidişatı meşrulaştıran gerekçenin adını koymuştur;  Reel Politik.  Reel Politik kavramının arkasın sığınılarak üretilen toplumsal yönetimler, bütün ideolojik ‘ütopyayı’ yok sayarak yol almaya çalıştığından  sonuç vahim bir hüsran olmuştur. 

Daha Lenin ölmeden önce ortaya çıkan zayıflıklar;   ölümüne çok yakınken Lenin’in dehşetle gördüğü ve tüm arkadaşlarını adeta panik içinde uyarmaya çalıştığı tüm noktalardan büyük kırılmanın  nedeni olmuştur.  Yani tarihe baktığımız zaman Lenin’i kolayca bir kenara itemesek de, çok geç kaldığını ve esas mimarın kendisi olduğunu kendisinin de belirtmiş olmasına karşın,  bu parçalanmışlığın nedeninin;  yapısına içkin entrikalarla donanmış bürokrasinin sonradan kendini kitlelerin gözünde meşrulaştırmak için yaptığı Marx yorumları olduğunu görürüz.. Bu ayrışmanın temel nedenleri üzerinde istediğiniz kadar konuşabiliriz.

ll.

Ve elbette şimdiye kadar olduğu gibi hiçbir sonuca varamadan yeni parçalanmalara neden oluruz. Üstelik bu iş şimdi daha kolay. Zira daha önceleri kullandığımız gazete dergi vs. gibi düşüncelerimizi aktarmak için çıkarttığımız basılı organlara yazı yazarken, az da olsa geçen zaman içinde bazı şeyleri yeniden gözden geçirme hatta değiştirme olanağı bulabildiğimiz halde, sayısı bilinemeyecek kadar parçalandık. Oysa günümüzde bu ‘digital’  denilen ortam insanı kendi hızına ayak  uydurmaya adeta zorluyor. Teknoloji eski yaşama biçimleriyle  yetişilemeyecek denli hızlandı. Daha ağır ortamlarda bile yeterince düşünüce üretemeyen ‘cetvel kafalı’ eski liderlik kadroları bu hıza ayak uyduramadıkça çöküntüye uğradı. Kendilerinin  hala liderlik yapabilecek durumda olduğunu düşünenler ise kendilerinden başka herkesi, her şeyi suçlu ilan ederek beton bloklar ağırlığı ile yaşamayı yaşamak sanmaya başladılar. 12 Eylül sonrasında yaratılan kişiliksiz gençlik onlar için adeta en az burjuvazi kadar işe yarar görünüyordu. Kaldıkları yerden bu çocuklar eliyle kalkabileceklerini ve yürüyebileceklerini düşündüler. İtiraf etmeliyim ki bir kısmı da başardı. 

Birkaç yoldaşın birdenbire anlamsız bir “hıçkırık” yüzünden birbirine girdiğini görüyorsunuz. Digital ortamdaki tartışmalarda “jilet gibi keskin olunabiliyor” diye yazan bir sosyaliste hak vermemek olanaksız.  Kendi yazdığımız ama bir türlü ders almadığımız kendi tarihimiz  göstermiştir ki öncelikle ve ivedilikle örgüt anlayışımızı tümüyle değiştirecek ve demokratlaştıracak adımları atmalıyız. Eskilerden bize empoze edilmeye çalışılan tüm örgüt yapılarını yıkmak “sosyalist gençlerin ilk vazifesi olmalıdır ve bunun için gerekli olan donanım Marksizmin damarlarında mevcuttur.” Ama   bunun da ilk yolu elbette özgürce düşünebilen ve ifade edebilen demokratlar olmaktan geçer. “Demokrasi ve özgür birey” kavramları liberallere bırakılamayacak kadar önemlidir sosyalistler için.  

Ama hala daha kendini “jilet” sanan bazı eski tüfeklerin insanların elinizde patlayarak düşmanlara zarar vermekten çok size zarar vereceğini bilmeniz gerekmektedir.     

[Plastik cetvelleri bilirsiniz, bunları kaynar suya attığınız zaman eğrilip bükülür biçimsizleşirler. Bazı eski TKP ‘lilerin özeleştiri diyerek bu amorf durumlara girmeleri acı verici, zira bu kez de bu şekilsizleşmiş cetvel halleriyle etkili olmak için her yolu kullanıyorlar. Öte yandan bir zamanlar yapılan yanlışlardan geri durmanın ve yeniden düşünebilmenin yolunu arayanlara ise gene kendi içlerinden çok “hödükçe” yanıtlar verildiğini okudu Uğur Cankoçak bana. Söylenecek çok söz var ama bu da ayrı bir yazı olsun.]

 

 

sayfa başına dön