.

 
...
...
Yararlı Linkler
E- Posta
Başvuru Kaynakları
Katkı 
Sunanlar
Arşiv

 

Sayı: 13                                      Ana Sayfa                                           02 Ekim 2001

.........

CAN ALICI NOKTALARDA GÜZEL BİR ÇAĞRI

Alev Ateş

30 Eylül 2001 tarihli Cumhuriyet gazetesinde Aydın Engin gözardı edilmemesi 
gereken sorularla dolu bir yazı yazdı. İnadı'nın editörü bu yazıyı mutlaka 
kendi dosyası içinde okuyucusuna sunmalı ve üzerinde tartışma açmalıdır. 
Bunu bir e -posta olarak göndermek yerine yazıda yer vermemin nedeni bu 
tartışmanın sosyalistler arasında mutlaka yapılması gerektiğine inandığım 
içindir. Bizim önümüzdeki canalıcı (ve sürekli kaçtığımız) noktalara 
yaklaşımımızı bu tartışma belirleyecektir kanısındayım. Özcesi A. Engin'nin 
dürüstçe ve açıklıkla ortaya koyduğu bu tartışma sürekli kan kaybında olan 
sosyalistlerin önünü açıcı nitelikte olacaktır.

Öte yandan kulislerde TKP 'liliği KGB ajanlığı ile özdeşleştirmeye 
çalışanların Bağımsız Türkiye Sosyalizmi görüşünden hareketle referans 
noktaları oluşturmaya kalktıklarını öğrendim. Şunun çok açıkça bilinmesini 
isteriz ; TKP, Türkiye Komünist zincirinin en kalın ve belirleyici 
halkasıdır. Çeşitli örgütlerde (kendiminki de dahil) birlikte ve birbirimize 
en şiddetle muhalefet ettiğimiz zamanlarda dahi (çoğu zaman belden aşağı 
yumruk atmalarına karşın) TKP 'liler önemsenmesi gereken yoldaşlar 
olmuşlardır. Hangi sistem içinde olursa olsun kulakları tırmalıyıcı "Ajan" 
sözcüğünü "Partizan" sözcüğünün yerine ikame etmek çabaları ise çirkin bir 
anti-komünizmdir. Yol ve yöntemlerini sürekli sorguladığımız bu görüşün 
Mustafa Suphi... den..... Behice Boran' a uzanan tarihi içinde bizce 
eleştirilecek çok noktalar vardır. Ama onların insanca olan tek düzen 
yolunda verdikleri "Partizan" ca mücadele ve bu nitelikleri tartışma 
götürmez. Böyle biline.

N'OLACAK BU FENERBAHÇE'NİN HALİ

Avrupa'da kaç takımla oynayacağımızı gene Galatasaray'ın maçları 
belirleyecekmiş. Fenerbahçe gene her şeyi eline yüzüne bulaştırıp hiç puan 
getiremeyince, Dünya sermayedarları önünde mahcup mahcup kafasını eğen, 
Kemal Derviş'e döndük.

Oysa her şey ne güzeldi.Dehşetli yakışıklı Kıyat Paşamızı yönetime getirmiş, 
sözcümüz yapmış, ufkumuzu sevgili Cengiz Çandar'ın dehşetli (bu övgüdür) 
vizyonu ile nurlu ufuklara dörtnala koşar olmuştuk. Yenildik mi Kıyat 
Paşamız hemen yakışıklı çalıştırıcımızı kolluyor ve "kellesini vermeyeceğiz" 
diye demeç patlatıyordu.Oysa biz kelle alıp kelle vermeyen, beslemeyip asan 
paşaların ardıllarıyız diye, paşamızın paşalığından ikircimlenirken neyse 
ki verilmeyecek tek kellenin Denizli'nin kellesi olduğunu, yoksa ulu 
menfaatlar uğruna Mustafa'nın kellesi kadar değerli olmayan birkaç bin 
kellenin lafı bile olmayacağını açıklayarak bizi rahatlattı. Hemen aynı 
gece çıktığı TV programlarında siyasilerimizin yeterli vizyonu 
gösteremediğini Türkiye'nin önündeki fırsatları değerlendirmediği 
saptamasını yapıyor, örneğin, "şimdi içinde bulunmakla övündüğümüz, gurur 
duyduğumuz NATO 'ya, Kore'de biraz şehit (kelle) vererek girdiğimizin" 
altını çizerek söylüyordu.Dikkat buyrun ; "içinde bulunmaktan onur ve gurur 
duyduğumuz NATO." Üstelik günümüze denk düşen bir yanı da var bu saptamanın. 

Türk Ordusu Güney Doğu Anadolu'da kazandığı deneyimlerini ABD ordusunun 
emrine sunabilirdi. Zaten vizyonu geniş Cengiz kardeşimiz gibi, Cengiz'in 
'ankırBOY' u Arman gibi ellerinde okları MUSUL, KERKÜK, BATUM, KABİL, 
aklınıza gelen, vizyonunuz ulaşabildiği her yere saplayarak stratejiyi de 
saptıyorlardı. Ama işte tam bu noktada aklımız karışıyordu. Gerçekten 
böylesine tüyler ürpertici vizyonları (bu sözcükler övgüdür) ile bu paşa ve 
akıl hocası,niye FB' yi de böyle güzel idare etmiyorlar da bizi başımız 
önde dolaştırıyorlar ?Örneğin Mustafa'nın kellesini vermeyince FB nasıl 
batmaktan kurtuluyorsa, birkaç bin askerimiz Afganistan dağlarında 
deneyimlerini (yani kellelerini) ABD 'ye sunarken ölür ve biz NATO'ya 
girdiğimiz gibi AB 'ye de hemen gireriz. Gördüğünüz gibi Kıyat Paşa gerçek 
bir kurmay deha. Galatasaray sayesinde FB'yi avrupa liglerine , dağlarda 
ölecek birkaç bin asker sayesinde de Türkiye'yi AB 'ye sokuveriyor. Sen çok 
yaşa KIYAT Paşa...


TÜRK BURJUVAZİSİNİN SINIFSAL OMURGASI YOK MU ?

TUSİAD son yaptığı toplantı ile esti gürledi ve hükümeti istifaya davet 
etti. Sanayicilerin siyasete girmesini önerdi. Finans kesiminin saldırısı 
karşısında enemik bir örgüte dönüşmüş durumda TUSİAD. Eskiden Bülent 
Ecevit'i iki gazete ilanı, bir yemeklik yağ yokluğu yaratımıyla yerle bir 
etmişti ve aslında TUSİAD o gün trenleri kaçırmıştı. Sınıfsal çıkarlarını 
iyi saptayamayan karakteristiğini bugün de muhafaza ediyor. Biz 
sosyalistler için sorun basit. Ancak bu belkemiksiz burjuvazi, bizim de, 
"tarihi köklere", 1910 'larda yapılmış vazgeçilmez "devlet Seçim, 
Parlamento" tanımlarımızı yerle bir ediyor. Bizim kalıplarımıza göre bir 
burjuvazi-parlamento özdeşliği eşyanın tabiatı gereğidir. Parlamentonun 
işleyişi hiç bir şekilde burjuvazinin çıkarlarına karşı olamaz. Finans 
sektörü ile reel sektörün arasındaki çelişki kendi aralarında, olmazsa 
parlamentoda o da olmazsa IMF'de DTÖ 'de çözümlenir.Oysa gerek kendileri 
gerekse bunların hizmetindeki onlarca ekonomist TV'lerde hergün ahkam 
kesiyor ama ipe sapa gelir hiçbir şey önermiyorlar. IMF' den , WTO' dan 
aldığı emirler doğrultusunda Finans sektöründen yana. Formül basit; önce 
finans sektörünü kurtar sonra sıra reel sektöre gelir. ABD' de de faizler 
düşüyor, çeşitli sektörlere devlet yardım ediyor, köylüye destek veriliyor 
ama bizde kurtuluş tam ters yolda öneriliyor. Ve yapılıyor. Elbette işler 
sürekli kötüye gidiyor. Günah keçisi olarak hepsinin birleştiği tek ortak 
nokta "parlamentonun saygınlığını yitirdiği" ve "halkın bu meclise 
güveninin kalmadığı güveninin kalmadığı" noktası oluyor. Bunun da 
nedenlerini açıklamıyorlar. Bu hükümet , Kemal Derviş yani IMF yani DTÖ ne 
isterse (yani siz ne istediyseniz) yaptı. Ecevit bu yaşta sizi kurtarmak 
için ne isterseniz, hangi kanun derseniz meclisten iki abus suratlı 
ortağıyla birlikte geçirdi. Halk desen zaten koyun gibi işsiz, bedava 
vardiyalar halinde üretmek için uğraşıyor gene de sesini çıkartmıyor. 
Hepimiz aynı gemideyiz diye yutturmacanızı gargara bile yapmadan yutuyor. 
Birazcık sesini çıkaran birkaç kişi de, bir göstericiye karşı beş polis 
önlemiyle karşılaşıyor (üçü elini ayağını saçını tutup sürükleyerek polus 
otosuna götürecek diğer iki polus tekme tokat cop bu göstericiyi yolda 
dövecek- bakınız TV görüntüleri, aynen böyle). Peki hala neden 
güvenmiyorsunuz bu hükümete. Açıkça söyleyin. Sade suya tirit, elindeki 
arabaları satmadı, vay falanca adam Laila'ya resmi arabayla giderek 
savurganlık yaptı gibi zevzekliklerle kimseyi oyalamayın. Hükümetten somut 
istediğiniz ne ? Devletten istediğiniz ne ? Halktan istediğiniz ne? Bu 
konularda tek somut öneri getirmiyorsunuz. Devlet bürokrasisi kalksın derken 
bile takiyye yapıyorsunuz. Zira tüm pislikleriniz bürokrasinin o çarkları 
içinde kaybediliyor. Hiçbir yolsuzluğun ortaya çıkarılamayışı bu karmaşık 
bürokrasi sayesinde değil mi? Halkın yapmasını istedikleriniz konusunda da 
somut tek öneriniz işsiz kal, sesini çıkartma,yastığının altındaki dolarları 
bana ver diyorsunuz ama bunun için bile doğru dürüst bir yol 
öneremiyorsunuz. 

Benim rastladığım tek somut öneri bir ekonomistinizden 
geldi. Bu yakışıklı ekonomist halka elinizdeki paralarınızı A tipi fonlara 
yatırın öğüdünü verdi. Ama başka birisi de birisi "bunca cari açık varken A 
tipi fon almayı önermeniz aldatmaca değil mi" diye bu yakışıklı ekonomiste 
sorunca, kendisinin bunu hala önerdiğini ama bu fonları elinde en az 5 sene 
tutabilecek olanların bu yatırımı yapması gerektiğini, kendisinin de böyle 
bir yatırım yaptığını belirtti. İşte gereksinimiz olan birikim için tek 
somut öneri bu. Eh, en seçkin ekonomistinin çapı bu kadar olunca, siz 
burjuvaların da neden iflah olmaz biçimde bocaladığını çözmek zor olmasa 
gerek. Ama onlar çuvalladıklarını anladıkları anda hiç olmazsa Hitit'lerdi, 
spordu, atletizmdi falan diyerek kendilerin entelektüel şemsiyenin altına 
atarak kurtuluyorlar. Ama siz TUSİAD 'lıların çapı buna da yetmiyor Çünkü 
klasik anlamı ile omurganız yok. Sınıfsal tavrınızı üzerine inşa edeceği 
omurganın ideolojik yapıcısını kendi içinizde bulamayınca yurt dışından adam 
getirip (Solow gibi) koyun gibi dinliyor ve şaşkın ördek gibi dalmaya 
başlıyorsunuz. Alışmışlar, çok sıkıştılar mı orduya gel diyorlar, al birkaç 
yılını ülkenin insanlarından ve bizi kurtar. Ordu geliyor, sizlere soldan 
strilize edilmiş,sağdan islami donatımı güçlenmiş sinik ve silik bir toplum 
armağan ediyor onu bile sürdüremiyorsunuz. Siz gerçekten dünya 
kapitalizminin yüz karası örneklerisiniz. Üstelik bir de anadolu kaplanları 
olanlarınız var. İslami olanlarınız var.

Peki bu çürümüşlük ve zavallılığına karşı, ideolojik ve entelektüel donatımı 
bunların oldukça üstünde olan sosyalistler ne haldeyiz ? Bilimsel omurgamız 
sonsuz sağlam ama donatılarımız 1917'lerden kaldığı için mi durumumuz pek 
parlak değil diyorsunuz ? Tartışalım.

İ

N

A

D

I

N

A