.

 
...
...
Yararlı Linkler
E- Posta
Başvuru Kaynakları
Katkı 
Sunanlar
Arşiv

 

Sayı: 13                                      Ana Sayfa                                           02 Ekim 2001

.........

     Apaçık

Din ve Bilim                                            

Erol Toy


Kapitalist bilgelerle yüce efendilerinin ya kafaları karışık. Ya da azgelişmiş kafaları karıştırmak istiyorlar.

Mubarekler Bizans papazlarından beter 
Onlar melek cinsiyetini ayrıştırmaya uğraşırken Bizansı yitirmişlerdi. Bunlar yüzyılı aşkın bir zamandır ekonomi-politiği ayırmaya uğraştılar. Ama politik dayatmalar sayesinde evrensel talan, zengini daha zengin, yoksulu daha yoksul edince nefesleri tükendi.

Kapitalizmin bilgelerinde oyun çok.
Madem ekonomi politikadan ayrışmıyor. Biz de ideolojiyle teolojiyi... Yâni, dinle bilimi birleştiririz diye tutturdular.
Yarım yüzyıldır uğraşıları bu.

Oysa din inanç... Bilim kuşku üzerine kuruludur. Dinde kuşku, bilimde inanç hemen çökertmese bile ilerlemeyi durdurur. 
Ne gam !..
Nasılsa herşeyin ılımlısı iyidir.
Yoksul İslâm diniyle, zengin Hristiyan bilimini birleştirdin mi, kekâ !..
Meydana gelen ılımlı bileşim sömürü çarkının dişlilerini gıcır gıcır yağlar. Yıkımların rantını kâr hanene yazıverirdin. 
Besbelli kapitalist bilgeler, tezi ortaya atarken, Martin Luther'le Calvin'in radikal cizvitler olduğunu... Protestanlığı, dinin özüne dönme... Yâni, Hristiyan kökdendinciliğiyle kurduklarını ya unuttular. Ya azgelişmiş İslâm şavalaklarının aklı, nasılsa Haçlının işine ermez inancıyla gözardı ettiler.
Ama -hangisi olursa olsun,-dinin doğası da doğması da bilgelerin bilimine uymaz. 
Çünkü Hristiyan dininin özünde haçlılık. İslâm dininin özünde cihat vardır. 
Öyle olduğu için de, uzlaşmazlığını en geri kökdendinciler eliyle... Üstelik kendi teknolojisini kullanarak, ılımlı İslâm diye yola çıkanların burnuna dayayıverdi.
Sonuç en bir bilimsel silâhlarla Afgan dağlarında şeytan taşlama hüsrânı. 
Ekonomi-politiğin ayrılamayacağına en taze örnekse bizim taşaron kapitalistler. 
Şubat bunalımına kadar keyifleri gıcırdı. Çünkü salt ekonomi ile bir yere gelindiğini inanmaları için geçmişleri yetiyordu. 
İşe başlarken, yolunu bulup arsayı... Binayı... Makine... Dışalım yasağı ve işletme sermayesini devletten koparmışlardı.
Hiç kuşku yok !.. 
Kredi adama, destek dâhice fikirlere verilir. Onlar da ilâmaşaallah adamlık ve fikir açısından pek üstün... Pek becerikliydiler !.. 
İçten dıştan aldıkları borçları devlete ödeterek fabrika, kredi, sigorta pirimi, vergi ve kârın üstüne oturmakta üstlerine yoktu.
Con Ahmedin bu devr-i daim makinası, para parayı çeker fetvasınca cici beyleri öyle zenginleştirdi ki, banka sahibi bile oldular. 
Yatırım ve üretim yerine, devletle halkın parasını, devletle halka borç vererek daha da zenginleşmenin yolunu buldular.
Sonunda Şubat bunalımı patladı.
Pasta bitmişti.
Siyasal irade, üstüne yıkılanın altından kalkabilmek için yabancı alacaklıların bütün koşullarını kabûl zorunda kaldı. Tepsinin tamtakır kuru bakır kalmaması borçların bir miktarının ödenmesine bağlandı. Küresel kapitalizmin ekonomi-politiği herkesin kendi çomağıyla oynamasını dayatmıştı. 
Anlı şanlı kapitalistlerimiz bir anda başladıkları noktanın gerisine düşmüşlerdi.
Ekonomiyle politika ayrı.Ben dümenime bakarım tafrasıyla gerinenlerde şafak attı.
Varlıkları borçlarını karşılamıyordu.
Pek çok kişinin ödünü koparan, pek çok koruma bir işe yaramıyordu. Onlar kapının dışında kalırken efendi süregelen saltanatın bedelini cezaevlerinde ödemek tehlikesiyle burun burunaydı.
Meğer ekonomi-politik bir bütünmüş !..
Tez günde birşeyler yapmalıydılar. 
Vakt-i zamanında... İster taşıma suyla değirmen döndürürken, deyin... İster işler istedikleri gibi giderken... Bir dernek kurup bir bildiriyle hükümet devirmişlerdi ya !.. 
Hemen akıllarına o geldi.
Hükümet çekip gitmeliydi.
Çekip gitmediği gibi küresel dayatmanın gereklerini uygulamaya koydu.
Sadece lokmasını yitirecek emekçileri atıp üretimi kıstılar. Ekonomi kilitlendi. 
Çomaklarının çelikten kısa... Pastanın bütünüyle gitmekte olduğunu geç anladılar.

Ağızları derhal değişti. 
Hükümet gitmesin bazı üyeleri değişsin, dediler. Yeni tellâklar belki eski hamama eski tasları koyar... Beylerimizle hanımlarımız eski âdet üzre göbektaşında oturak âlemi kurar... Vur patlasın, çal oynasın yaşarlardı. 
Bakanlar birer bahaneyle değişti ama, çomak aynı çomaktı. Kime dayı dedilerse, köprüden atmaya kalkıştı.

Bu kez ucuna fener takıp Diyojen misali adam aramaya çıktılar. Bulduk sandıkları da foslayınca, büsbütün dellendiler. 
Dönüp verdikleri oyla, sandıktan çıkana bakmadan külhanbey ağızları "seçim" lâfıyla mezarlıkta ıslık çalarken.. Kör dilenci ağızları " bizi idare eden var mı ? " yakarışıyla "Devlet Baba"yı aramakta. 
İyi mi ?
İyiyse ekonomi-politiği ayırmaya... Dinle bilimi birleştirmeye kimse kalkışmasın. 

İ

N

A

D

I

N

A