.

 
...
...
Yararlı Linkler
E- Posta
Başvuru Kaynakları
Katkı 
Sunanlar
Arşiv

 

Sayı: 14                                     Ana Sayfa                                           09 Ekim 2001

.........

Söyleyenle Söyleten

Hükümet Meclis'ten yurtdışına asker gönderme yetkisi istemiş.
Anglo-Amerikan emperyalizmi, Usâme bin Lâdin ve Tâliban bahanesiyle Afga-nistan'a saldırıyor ya !.. Bizim mollalarda şafak atmış. 
Bu kararı yerden yere vuracaklar.

Saadet Partisi'nin sözcüsü, Oya Akgönenç Mashudi'nin, on parmağında on kına mı desek, on kara mı, siz karar verin. Amerikan yurttaşı... Profesör... Dindar ve başı açık bir kadın. Müslüman kardeşlere dokunuldu diye, yağıp gürlemekte.

Başbakan Bülent Ecevit'in canını yakmış olmalı.
Eleştirileri yanıtlarken, Saadet Partisi için Vasiyet Partisi deyiveriyor. 
Salon kahkahadan kırılıyor. 

Başbakan dil sürçmesinin tadını çıkardıktan sonra ; " O kadar çok parti kurulup kapanıyor ki, insan anımsamakta zorlanıyor, " demekten çekinmiyor.
Saadet Partisi gerçekten demokrat olsa, kabahatından büyük bu özürün üstüne ne kâşâneler kurardı. Mubarekler dut yemiş bülbül !..

Demek ki, Başbakanın zihnindeki değerlendirmeye uygunlar.
Uygundurlar da, vasiyeti uygulayacak vasinin kimliği karışık. Vasiyet Mehmet Zâhit Kotku'nunsa, vasi kim ? Balgat'ta nâfile namazına zorlanan Erbakan mı ? 
Yok Erbakan'ınsa, henüz berhayat olduğuna göre Saadet Partisi mi ? 
Anlasak da, öteki partileri değerlendirmesinde sayın Başbakan'a yardım etsek.
Alfebenin V harfinden çıkmadan bulduklarımıza ne dersiniz ?
DSP, vesayet... MHP, vukuat... ANAP, varidat... Anamuhalefet DYP, velâdet... Saadet'i bilmeyen kalmadı. AKP ise vüs'atat partileri olamazlar mı ?


Anasının Kuzusu

Olay eski... Kokukusu geçen hafta çıktı. 
Anglo-Amerikan uçaklarıyla füzeleri Afganistan'ı dövmeye hazırlanıyor.
Mehmet Ali Birand, CNN-Türk adına atlayıp Amerika'ya gitmiş. 
Güvenilir kaynağı amerikan generaliyle konuşmuş. Türkiye'den asker istenece-ğini... İstendiği kadar da verileceğini öğrenmiş. Gurubunun havuzuna geçmiş.

Doğrusu böyle bir haber balığı, havuza bakan herkesin iştahını açar. Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök'ün açmasın olası mı ?
Balığı tutmuş. Ama yutmadan önce, kendi güvenilir kaynağına doğrulatmak istemiş. Kaynağın elindeki belgede ne istek, ne kabûl var.
Mehmet Ali Birand, kaynağına güvenip balığı yutmuş... Yâni haberi yayınlamış. Ertuğrul Özkök kaynağına güvenip yayınlamamış
Aradan üç gün geçmiş.

Hükümet Meclis'ten yurtdışına asker gönderme yetkisi almış.
Yâni Ertuğrul Özkök, balığı kaçırmış. Mehmet Ali Birand yakalamış ve yutmuş.
Dışişleri Bakanı da, Başbakan da inkâr etmeyi sürdürüyorlarmış. Halâ da sürdürüyorlar. Ama asker gönderme yetkisi de, meclis tutanaklarında sallanıp duruyor.

Yâni Hükümet günlerdir içerde halka asker göndermiyeceğim derken, dışarda Amerikalılara emredin Afganistan'a gireyim, Taliban'ı târ-û-mâr edeyim demiş.
Ecevit, tilkilik mi etmiş ? İsmet Paşa'nın kafasında dolanırken kuyrukları birbirine değmeyen kırk tilkiyi mi devralmış tam anlaşılmadı. 
Çünkü Türkiyenin en beğenilen... En çok satan... En büyük gazetesinin, Antonio Banderas'tan sonra en yakışıklı Genel yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök, bu işin gizini bir türlü çözememiş.

Bu dervişlerin zikirleri de fikirleri gibi yalınkat.
Onlara göre, Türkiye'nin küreselliğin tanrısı, büyük ve güçlü müttefikimiz Amerika'nınkinden ayrı yaşamsal çıkarı olamaz ? 
Olamayacağına göre, Amerika istemese, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, neden asker gönderme yetkisi alsın. Türkiye'nin yaşamsal çıkarlarını düşünmek... Gerektire-bilir diye önlem almak ona mı düştü ? Buna hak ve yetkisi var mı ?

Örneğin Rusya kafkaslara, İsrail Filistin'e saldırsa. Barzani'yle Talâbani, fırsat-tan yararlanıp Kürt devleti ilân etse. Türkiye n'eyleyecek ?
Hiç !..
Güvenilir amerikalı generallere soracak.
Onlar istiyor, izin veriyorlarsa, ondan sonra onların emirlerini yerine getirecek. 
Sonra aradan kırk yıl geçecek. İşin içindekilerden biri anılarını yazacak. Eğer ömürleri vefa ederse bu ana kuzuları da, Kıbrıs'ın gizemini şıp diye öğrendikleri gibi, bugünleri de çözüverecekler.
Ne diyelim ?

En beğenilen... En çok satınalınan... En büyük gazetelerimizin patronlarına, devlet olmanın zamanında önlem almak olduğunu kırk yıl sonra öğrenen. Ama hemen unutan anakuzusu yayın yönetmenleri... Amerikan generaline kendi başbakanından daha çok güvenen habercileri helâl olsun. 

Yaşasın !.. Seçenek Demirel

Bu Meclis'te bu hükümete seçenek olmadığı kesinleşti.
Hazine soyguncularıyla, hortumcu ve goygoycuların tamamı bir ağızdan seçim istediğine göre, ortakların arasını bozmak da... İçlerinden birini çözerek toplumsal desteği azınlığa düşürmek hevesleri de yattı.
Gittikçe cüceleşen o doymaz takımın tek kozu kaldı. 
Çevremizde yangınlar saçan... Belki bizim de katılmak zorunda kalabileceğimiz savaş olasılığına karşın, seçimi toplumsal histeri haline getirmek.

Öyle ya Türkiye halkı, gözü açılmadık sığırcık yavrusu.
Her fırsatı, kendi ekmeğinden çalıp çırpmak, soyup hortumlamakta kullanmış kargaların kılavuzluğuna inanacak seçim yaygarasına girişecek. 
Aman ne güzel !..

Bildiğimiz seçim kararını Meclis veriyor.
Elbette Meclis'i devre dışı bırakacak darbe marbe olmazsa.
Ve bu Meclis'in çoğunluğu, elini taşın altına sokmuş. Onu kaldırmadan seçime giderse, yerle bir olacağını herkesten iyi biliyor.
Öyleyse taş kalkmadan seçim beklemek hayal.
Ama taşın altında yerle bir olduklarına inandırılırsa, kekâ !.. 
Hazır IX. Cumhurbaşkanı sayın Süleyman Demirel, aile fotoğrafının orası bura-sı yırtılınca hem kızmış... Hem emeklilikten sıkıldığı için kızışmış. 
Fareli köyün kavalcılığına başlamak için gün sayıyor.
Meclis çoğunluğu seçim kararı alır... Demirel hüsran içindeki sağı toparlar... İnönü ve başkaları merkez solu yeniden, yeniden bölerse... İktidar torbada keklik.

Yaşasın, seçeneğiniz var !..
İbn-i Sinâ boşuna mı ; " Sınanmış, sınanmamışa yeğlenir, " buyurmakta.
Haydi vurguncu sağın amigoları !..
Bir nalı buldunuz. Sıra üç nalla atı bulmaya geldi.
Bulun da, baba sizi kurtarsın !..


Savaş Karşıtlığı

Anglo-Amerikan emperyalizmi, 11 Eylül terörünü Asya'da yitirdiği mevzileri ele geçirme fırsatı saydı. İki haftadır Afganistan'ı bombalıyor.
Füzelerinin çoğu hedef şaşırıp yanlışlıkla sivilleri vuruyor.
Taliban zulmüne de... Anglo-Amerikan emperyalizminin mermilerine karşı savunmasız kadın ve çocuklar, kitle halinde öldürülüyor.
Güvenli ülkelerle, polis sopasından başka tehlikenin olmadığı yalıtılmış alanlar-da fırtınalar estiren, savaş ve küreselleşme karşıtları alışkanlıklarını sürdürüyor.
Alışmış, bildiğini okuyacak.
Mitingini yapacak. Sıcacık odalarında, yumuşak koltuklarına oturup yazılar ya-zacak... Bildiriler yayınlayacak.
Bizim de yürekten alkışladığımız nice girişimde bulunacak.
Ama Nobel kazanmış... Dünya düşüncesine yeni renk ve tadlar eklemiş... Ülkesinin insanlığa aykırı girişimlerini kınamak için küsüp uzaklara gitmekte sakınca görmemiş Günther Grass gibi bir sanat erinin bildiri yayınlamasını anlamak zor.
Çünkü eğer haksızsa, savaş Afganistan'da.
Günther Gras, bildiri yayınlayacağına, savaş ve küresellik karşıtlarıyla Kabil'de bir miting düzenlese... Üçyüz, beşyüz bin kişiyi toplamakla övünen sivil toplum örgüt-lerinin eylemci aydınları orada toplansa... 
N'olur dersiniz ?
Gereğinden fazla mı hayale kapıldık ?
Bağışlayın, savaş goygoycuları başta akıl mı bırakıyor ki, gerçekçi olalım.


Dolar Kumarı

Bilmeyiz dikkatinizi çekti mi ?
Dolar dönme dolaba binmiş gibi.
Bir yükseliyor... Bir iniyor. 
Bizim bildiğimiz para, metaların dolaşım aracıdır. Bizzat kendisi meta olmaz. Ama mubarek Amerikan doları işporta malı. 
Rekabet kızışınca iniyor. Alıcı kızıştırılınca çıkıyor.
Ve çok ilginç, hemen her kezinde, yabancı bankalarla, adamları suçlanıyor... Ve hiçbir yaptırımda bulunulmuyor.
Bu işe sizin aklınız eriyor mu ?
Paraya aklımız erse, bizim de olurdu demeyin. 
Biz işin gizini soruyoruz. Çünkü bazen adamın aklı kumara erer de, büyüğün resti karşısında, kaybetmeye koşulacağını bilir. 
Bu bizim para sahipleri ya her kezinde dolaba girecek kadar ahmak... Ya kumar hastalığından halâs bulmayacak ölçüde müptelâ.
Yahu para bu !..
Zor kazanılıp zor harcanan bir dolaşım aracı.
Biraz dikkat edilse, dövizle borçlanılacağı zaman tavan... Borçlar ödeneceğinde taban yaptığı hemen anlaşılır.
Ama kolay kazanıldı... Ruletin ilk dönüşünde, kasa önüne döküldüyse, tatmıştır gâvurun danası... Vazgeçebilir mi ?
Varsın sürdürsün. 
Para onun... Akıl onun... İstediği dolaba girmekte özgür.
Zenginin parası bizim gibi züğürtlerin çenesini yoracak değil a !..


En Bir Büyük Türkiye

Şimdi şu olup bitenle, bizim goygoycuların senaryolarına bakarak, en bir büyük Türkiye, diye dünyaya meydan okumaz mısınız ?
Sizde de terör vardı.
Ne var yâni ? 
İngiltere... İspanya... Rusya... İsrail... Hatta Fransa'da bile var, diyen haklı. 
Var... Başa çıkamadıkları için, yüz yıllarını geride bırakarak bugün bile var.
Sizdeki bitti.
Amerika'nınki yeni başladı.
Ve oraların deneyimiyle, anında bütün dünyadan yardım istedi. 
Haklısınız... Aldı da !.. 
Türkiye'nin destek olmayın... Yardım etmeyin, dışında bir girişimi var mı, biz bilmiyoruz. Bilenler açıklasın.
Tersini savlayarak, inadına yardım ve destekte bulundu diyenler de dilediğince kostaklansın. Bizim dikkat çekmek istediğimiz nokta başka.
Evet yaklaşık yirmi yıl uğraştı. 
Yaklaşık 50 bin canını yitirdi. 
Yaklaşık 150-200 milyar dolar ekonomik zarara uğradı.
Ama terörünün hakkından tek başına geldi, değil mi ?
Gel de gırtlağını yırtıncaya kadar, " En bir büyük Türkiye, " diyeni haksız bul.



İ

N

A

D

I

N

A