IRAKTA KÖRDÜĞÜM
Ergin YILDIZOĞLU
30 Ocak'ta yapılması
planlanan Irak seçimlerine az kaldı. Ama, Irak Geçici Yönetimi'nin web
sitesinde, seçim işlemleri sayfası hâlâ boş duruyor. Yönetimin
kendisinin de seçimleri gerçekleştirebileceğine inandığını söylemek zor.
Ama, sanırım şu öngörüde bulunmak olanaklı: Seçimler olsa da olmasa da
Irak'ın ufkunda bir iç savaş olasılığı giderek yükseliyor. Mezbaha gibi
bir şey...
Tüm dünyanın ilgisi,
tsunami felaketiyle, etrafında dönen jeopolitik manevralar üzerinde,
adeta Irak cephesi unutulmuş gibi ama, direniş yükselmeye devam ediyor.
Yaklaşık üç hafta önce Musul'da, direnişçiler ABD askerlerini kendi
üslerinde vurdu. 18 asker, kiralık asker ve üç Iraklı ''güvenlik
görevlisi'' öldü. Geçen salı, direnişçiler Bağdat Valisi Ali Haydari
'yi pusuya düşürüp savunmalarıyla birlikte öldürdüler. Bu iki olay hem
işgalcilere hem de kukla yönetime direnişçilerin kadroları tarafından
tümüyle nüfuz edildiğini gösteriyordu. Aynı gün polis komando
garnizonuna yönelik bir başka bombalı saldırı, 11 görevliyi öldürdü.
Çarşamba günü Irak Polis Akademisi'ne yönelik bombalı saldırıda 21 kişi
öldü. Perşembe günü Allavi , tüm Irak'ta ''olağanüstü hal'' ilan
ederken, Musul polisi, geçen ay bir ABD üssüne çalışmak için gelirken
yolda direniş tarafından infaz edilen 18 Iraklı Şii gencin cesetlerinin
bulunduğunu açıklıyordu.
Geçen hafta,
saldırılarda ölenlerin sayısı 100'ü, Başkan Bush Irak'ta savaşın sona
erdiğini açıkladığından bu yana da ABD'nin kayıpları 1300'ü ölü, 10 bin
yaralıyı geçmişti. Üstelik bu yaralıların yarısından fazlası tekrar
cepheye dönemeyecek durumdaydı ( Interpress , 06/01/05). Savaşın
maliyetiyse dakikada 110 bin dolar (evet dakikada) düzeyinde
seyrediyordu ( UPI , 05/01/05).
Direniş de giderek
güçleniyor. Irak Geçici Yönetimi'nin İstihbarat Örgütü Başkanı General
Abdullah Şahvani 'ye göre çekirdek gücü 15 bin-20 bin savaşçıya, düzenli
olmayan, savaşçı ve destekçilerinin sayısı 200 bine ulaşmıştı. Bir Suudi
gazetesine verdiği demecinde, Şahvani, ''Sanırım direniş, ABD
ordusundan daha büyük bir güce sahip'' diyordu ( Interpress ).
Zbigniew Brzezinski 'ye göre eğer ABD, Irak'ta denetimi gerçekten
sağlayacaksa, Irak'taki asker sayısını 500 bine, yıllık savaş bütçesini
200 milyar dolara yükseltmeli, ABD'de de zorunlu askerliği geri
getirmeliydi ( Los Angeles Times , 6/01). Bu, bugünkü siyasi ve ekonomik
koşularda olanaklı olmadığına göre... CIA'nın entelektüel kolu sayılan
RAND Corporation analistlerinden James Dobbins 'e göre, çözüm ararken,
işe önce şu gerçeği kabul ederek başlamak gerekiyor: ''Halen Irak'ta
sürmekte olan savaş, ABD'nin kazanabileceği türden bir savaş değil''
( Foreign Affaires ). Centre for Strategic and International Studies
direktörü ve ABD dış politika çevrelerinin en saygın Ortadoğu
uzmanlarından Anthony Cordesman da ''Çok açık ki, Irak bizim
kontrolümüzde değil. Ama yine çok açık ki, yenilmiş de değiliz... Ancak,
bizzat Irak yönetiminin güvenlik güçleri, ayaklanmanın karşısında
siyasi, askeri ve güvenlik sağlama açısından başarılı olamadıkları
takdirde biz ne yaparsak yapalım bir sonuç vermeyecektir'' (
Washington Post , 07/01) diyordu.
Rumsfeld 'in geçen,
hafta tüm Irak politikasını, özellikle Iraklı askerlerin eğitilmesi
bağlamında, gözden geçirmeye karar verdiğini bildiren haberler ise ( New
York Times 07/01), Iraklı güçlerin, efendilerinin kendilerinden
beklediklerini yerine getirmekte başarısız olmaya devam ettiğini
gösteriyordu. Kısacası ABD'nin Irak'ta başarılı olma şansının yakın
gelecekte artacağına ilişkin hâlâ hiçbir kanıt yok.
ABD ısrarlı ama...
Bu ortam, bir genel seçime gitmeye hiçbir biçimde uygun değil. Ama Bush
yönetimi seçimleri 31 Ocak'ta gerçekleştirmekte kararlı görünüyor. UPI 'nın
uluslararası ilişkiler editörüne göre bu ısrarın arkasında iki neden
var: Birincisi, ABD, seçimleri zamanında gerçekleştirmeyerek Ortadoğu'da
prestij yitirmek, direnişe manevi bir zafer hediye etmek istemiyor.
İkincisi, seçimler AB açısından, Irak'tan bir gün çekilebilmesi ya da
güçlerini azaltabilmesi açısından gerekli zemini yaratmak için gerekli.
ABD'nin, artık ne savaşın mali yükünü ne de can kaybını daha uzun süre
taşıması olanaklı...
Ancak, Sünni
liderlerin seçimleri boykot edeceklerini açıklamaları, bu seçimlerin
fiilen gerçekleştirilebilmesi bir yana, gerçekleşse bile hemen hiç bir
meşruiyete sahip olmayacağını gösteriyor. Bu yüzden Baba Bush'un
başkanlığı sırasında ulusal güvenlik danışmanlığını yapan Brent
Scowcroft , perşembe günü yaptığı bir konuşmada, ''seçimlerin umutla
beklenen dönüm noktası olmaktan daha çok, bir iç savaşın başlamasına
neden olacağını'' ileri sürdü. Scowcroft ile aynı paneli paylaşan
Zbigniew Brzezinski de seçimlerden umulan sonucun alınamayacağını
düşünüyor, en iyimser sonucun ''Şii egemenliği altında bir teokrasi,
doğal olarak adına demokrasi diyemeyeceğimiz bir yönetim olacağına''
inanıyor ( Washington Post ).
Seçimlerin
ertelenmesi düşüncesinin Irak Geçici Yönetimi içinde de yavaş yavas
gelişmekte olduğunu gösteren işaretler de var. Örneğin Al Ahram Weekly 'nin
aktardığına göre, Irak Savunma Bakanı Hazım El Şaalan , pazartesi günü
Kahire ziyareti sırasında gazetecilere, Mısır'ın, Sünnilerle yönetim
arasında arabuluculuk yapması halinde, seçimlerin ertelenebileceğini
söylemiş (12/01). Laik eğilimli Sünnilerden oluşan Bağımsız Demokratlar
Koalisyonu'nun lideri, ABD'ye ve Irak yönetimine yakın eski bir siyaset
adamı olan Adnan Paçacı da seçimlerin ertelenmesi gerektiğini söylüyor.
Diğer taraftan Irak
nüfusunun yüzde 60'ını oluşturan Şiiler, seçimlerin ertelenmesine kesin
olarak karşılar. Gözlemciler, seçimler ertelendiği takdirde, Ayetullah
Sistani liderliğindeki uzlaşmacı Şiilerin, Irak Geçici Yönetimi'ne
verdikleri siyasi krediyi geri çekerek yeniden muhalefet saflarına
katılabileceğini, otonom bir Şii bölgesi için bir iç savaşı göze
alabileceklerini söylüyorlar. Seçimlerin ertelenmesi halinde Kürtlerin
de otonomi taleplerinin güçlenmesi bekleniyor.
Kısacası seçimler
ertelenmezse, tam bir kaos içinde gerçekleştirilmeye çalışılacak, hiçbir
meşruiyet üretmeyecek, Sünniler sonuçları kabul etmeyecekler. Böylece
seçimlerle iktidara bir adım daha yaklaşan Şiilerle Sünniler arasında
bir iç savaşın tüm koşulları hazır olacak. Seçimler ertelenirse, bu kez
Şiiler iktidarı elden kaçırmanın kızgınlığıyla kendi yollarına gitmeye
kalkacak bu da hızla bir iç savaşa yol açabilecek. Görüldüğü gibi Irak
seçimleri ABD açısından tam bir kördüğüm oluşturuyor. Bu düğümü İskender
gibi bir kılıç darbesiyle çözecek gücün ise ABD'de olmadığı ise çok
acık. Acaba Dışişleri Bakanı Gül 'ün ''ABD ile ilişkiler her şeyin
üstündedir'' sözleriyle, ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Armitage' ın,
ani Türkiye ziyaretiyle, bu kördüğüm arasında bir ilişki olabilir mi?