|
|
MECBUREN DAVOS
Ergin
YILDIZOĞLU
Yine yılın, Davos'tan konuşmak
zorunda olduğumuz haftası geldi. On yıl önce, küreselleşiyoruz ''şamatası''
(Arapça anlamına sadık kalarak) içinde Davos, ''gösteri
toplumunda'' uluslararası mali sermayenin ''kaptanlarının''
kulübü ve onların hayranları için bir ''özdeşleşme
nesnesi'' olarak vitrine çıkarılırken, yazımı yazmaya,
sergilenen küstahlığa tepkiyle oturuyordum. Şimdi o günler geride
kaldı. Davos, artık, gittikçe büyüyen bir can sıkıntısı gibi
bir şey; içimden yazmak gelmiyor.
'Odak noktası yok'
Şu duruma bakar mısınız? Irak'ta
''seçimler'' oluyor. ABD uçakları İran'ın hava sahasını
koruma kapasitesini test eden uçuşlar düzenliyorlar. Filistin yerel
seçimlerinde Hamas büyük bir zafer kazanıyor. En önemlisi küresel
ısınmayla ilgili son veriler gezegenimizin ''son kullanma
tarihine'' gelmek üzere olduğumuzu gösteriyor. Ama biz ''yorumcular''
bu hafta, New York Times 'tan Alan Lowell 'in sözleriyle ''kapitalist
narsisizmin tapınağında'' yapılan ayin üzerine en az bir kez
yazmak zorundayız. Ben de ''Kaderimse çekerim'' diyerek çarşambadan
bu yana, dünya basınındaki yorumlardan biriktirmeye başladığım
malzeme bir de baktım ki cumartesi sabahı 80 A4 sayfasını geçmiş.
Bu 80 sayfalık laf salatası
denizinde uflaya puflaya yüzmeye çalışırken, çok sayıda yazarın,
benim Davos'un (Dünya Ekonomik Forumu) bu 2005 web sitesine baktığımda
edindiğim izlenimi paylaştığını gördüm: Bu yıl Davos toplantısının
bir odak noktası yok. Bu yüzden bu yıl ''her şeyi'' konuşmaya
karar vermişler. Örneğin, ''Bush yönetimiyle ilgili kaygılar
ne zaman yerlerini bir sonraki hükümetle ilgili kaygılara bırakacak?''
, ''Avrupa Birliği'nin genişleme sürecinin getirdiği sorunlar aşılabilir
mi?'' , ''Çin'deki büyüme ne zaman yavaşlar, bu yavaşlama
dünya ekonomisini nasıl etkiler?'' , ''Ortadoğu'da yeni bir 'Barış
Süreci' başlıyor mu?'' , ''Afrika'da 'açlık' konusunda
neler yapılabilir?'' ... Daha dar konulara gelince... ''Gündemde
bir dolar krizi var mı?'' , ''AIDS felaketine bir çare
bulunabilir mi?'' , ''Yoksulları kayıran daha adil bir küreselleşme
nasıl olabilir?'' , ''Küresel ısınma konusunda neler yapılabilir?''
vb...
Böyle her şeyi konuşmaya kalkınca
da toplantı konularını saptamanın sorun olması da kaçınılmaz.
National Review editörünün dalga geçtiği kadar var: ''Neden
zengin ülkeler mutluluk satın alamaz'' , ''Bizi insan yapan
nedir?'' , ''Küçük düşünmeyi öğren'' , ''Sanatçılar
hâlâ dünyayı değiştirebilirler mi?'' vb... Bilmesem, bir
hippi komününün eğitim toplantısı sanacağım. Tüm bu ''toplumsal
girişimcilik'' (Bu yıl Davos'a sokulmaya çalışılan bir
deyim) eli reçel kavanozunda yakalanan çocuğun, gülerek, büyük
bir yüzsüzlükle şirinliğe sığınmasına benzemiyor mu? Belli ki
artık Davos, üzerinde odaklaşacak konu bulmakta zorlanan bir
kalabalığın, birkaç günlüğüne ''küresel aydın taklidi''
yaparak eğlendikleri bir yere dönüştü. Ah! Az daha unutuyordum. Eğlenceden
söz açılınca hatırladım: Bu yıl Davos'ta sosyal işlev üstlenmeye
karar vermiş sanatçılar da vardı. Angelina - Lara Croft - Joli,
Richard - American Gigolo - Geer, Bono ve bir de... bu konuda yazan tüm
erkek (bazen de kadın) yorumcuların kale mini ve yüreğini hoplatan
Sharon - Basic Instinct- Stone. Bir toplantıda erkekleri (bu kez
oturduğu yerden kalkınca) heyecanlandırarak bir gecede 1 milyon
dolar toplamış. Biz erkekler adam olmayız, sarışınlar ve iktidar
söz konusu olduğunda... İktidar deyince de bu kez aklıma Brezilya
Devlet Başkanı Lula geldi. İktidar adamı ne hale getirmiş
sonunda. Kendi ülkesinde toplanan Dünya Sosyal Forumu 'nda konuşurken
dinleyicilerin tacizine uğramış, Arjantin Devlet Başkanı'nın adını
yanlış söylemiş. Buna karşılık Davos'ta ''yeni dostları''
arasında itibarı yüksek, keyfi yerindeymiş.
Gerileme devri
Çok sayıda yorumcunun arasında,
Davos'ta çok iyi vakit geçirmekten memnun olmalarına karşın bu ''tılsımlı''
ortamın artık eski önemini, dolayısıyla da ''tılsımını''
kaybetmekte olduğuna ilişkin ''hüzünlü'' bir konsensüsün
oluşması da dikkat çekiciydi.
Davos aslında bir Anglosakson (ABD-İngiltere)
platformu, onun hegemonyasının bir yüzü. Davos, küreselleşme
furyası sırasında, Clinton döneminde, ABD yönetimi burayı
kullanmaya karar verince hızla yükseldi. ''Davos Man'' kavramını
anımsarsınız. Elinde bilgisayarı, cebinde telefonu ve ''Business
Class'' uçak bileti, bugün Londra, yarın Hong Kong, sonra Rio,
Meksiko, New York Cape Town... Tümüyle küresel, ''topraktan
kopmuş sermayenin'' yüzü; geleceği temsil eden bir devrimci.
Önce 1997 Asya krizi gidilmesi gereken yer sayısını azalttı.
Dikkatler yeniden New York, Londra borsalarına yönelmişti. ''11
Eylül'' , uçakla seyahat etme, ''exotic'' piyasalarda
dolaşma isteğini azalttı. Ne de olsa fabrika almaya giderken tutsak
olmak da vardı işin içinde, bir gece kulübünde patlamak da... ''Davos
Man'' in küreselleşmeci hevesini azaltan bir etken daha vardı:
ABD askeri makinesi saldırganlaştıkça dünyada ABD karşıtı
tepkiler artıyor, ''Davos Man'' e kapılarını açan
konuksever ''yerlilerin'' sayısı hızla azalıyordu.
Özetle, Anklosakson hegemonyasının
gerilemesi Davos'a da yansıdı. Bu yıl konular ne olursa olsun
ilginin hemen Çin'e (Asya'ya) ve Avrupa'ya kaydığı, ABD'dense hep
küresel sorunlar bağlamında söz edildiği anlaşılıyor. Ekonomik
düzeyde, Çin ve Hindistan dünya ekonomisinin iki önemli motoru
olarak yükselirken ABD gittikçe kriz kaynağı olarak öne çıkıyor.
Siyasi düzlemde, Avrupa genişlerken, militarist küreselleşmeye karşı,
diplomatik, daha kapsayıcı ve barışçı bir odak olarak algılanırken
ABD giderek herkesi tehdit eden saldırgan bir kimliğe bürünüyor.
Bu gelişmeler Davos'a gösterilen
ilgiye de yansıyor. ABD, Davos'a üst düzeyde temsilci göndermezken
Asyalıların da fazla ilgi göstermediği görülüyor. ABD artık
derdini anlatmaya zahmet etmiyor, Asya'da da Davos'a alternatif bir
forum kurma çabaları olduğundan da söz ediliyor.
Büyük şirketlerin ''toplum şuuru''
sergileme çabaları, bu yıl Davos'a sokulmaya çalışılan ''toplumsal
girişimci'' kavramı, bu gerileme trendini geri çevirmeye
yetmez. Anglosakson medyanın muhafazakâr yazarlarında bile bir bıkkınlık,
hatta küçümseme var ''Davos Man'' e karşı. The Times 'tan
Anatol Kaletksy Blair 'in ''Davos Man'' in mükemmel bir
arketipi olduğunu vurguladıktan sonra, ''Davos Man'' için
''O olağanüstü ayrıcalıklara sahip, ama bunların doğal güçlerin
bir sonucu olduğuna inanan, bu yüzden, insanlığa yapabileceği en
büyük katkısının, kendi ayrıcalıklarını arttırmak olduğuna
inanan eski Kalvinci kapitalistlere benziyor'' diyerek bu ruh halini
çok güzel dile getiriyor.
|
|
|