Patronlar Son Barutu Kullanırsa
En bir büyük patronlar.. Rahmi Koç.. Sakıp Sabancı.. Mehmet Emin Karamehmet.. Bülent Eczacıbaşı.. Tuncay Özilhan.. Refik Baydur.. Hüsamettin Kavi.. Ömer Dinçkök.. Coşkun Ulusoy.. Ömer Sabancı.. Ferit Şahenk.. Tuğrul Kutatgobilik.. Ali Sabancı.. Mehmet Ali Yalçındağ.. Rıfat Hisarcıklıoğlu.. Aydın Doğan'ın çağrısıyla geçtiğimiz Cuma günü, Doğan Holding'in Nakkaştepe'deki merkezinde bir araya gelmişler.
Fısıltıya göre, eylem koyacak.. Sivil itaatsizliğe kalkışacaklarmış.
Aman ne güzel !..
Paraperestlerin yüce tanrıları sonunda sokaklara fırlayacak.
Sol örgütlerin bir avuç militanla yaptığı gösterileri dağıtmakta deneyimli çevik kuvvet onları da sopadan geçirip gözaltına aldı mı, gel keyfim gel !..
Polis karşısında bütün yurttaşlar eşittir.
Sonunda ya hizaya gelir.. Ya sol örgüt militanı olur çıkar, umana nanik !..
Sevgili patronlarımız hiç öyle şey yaparlar mı ?
Onlar saman altından su yürütmenin ustasıdırlar.
Önce büyük mağazalarını kapatırlar.
Kendileri keş paradan olur, demeyin. İlk ağızda üreticiler eli hamur, karnı aç.. Çalışanlar işsiz kalır!.. Eylemi onlar yapar, sopayı onlar yer.
Ama sonra aç doyup çıplak örtüneceğine göre ; Uzun vadeyle ucuza alıp peşin parayla pahalıya sattıkları ürünler pazarlara dökülür. Bakkal, manav, kasap ve işportacılarla, kıran kırana pazarlık meraklıları göbek atar.
Hükümet yine mi kesenin ağzını açmadı ?
Patronlar son elli yılda çok barut istifledi.
Bankalarını kapatırlar.
Eh, mal onların... Alacakları borçlarını karşılıyorsa, neden yapmasınlar ? Sorusu iyi değil. Çalışanlar açıkta kalır... Mevduat sahipleri birikimlerinin peşine düşer. Kendileri de içinde kimse kredi alamaz. Ekonomi kilitlenir.
Herkes sokaklara dökülür.
Ya da bakarsınız, döviz, faiz, borsa oyunları bitmiş. Herkes ürettiği kadar tüketmeye başlamış. Kamu sektörü planlı programlı yatırım ve üretime geçmiş.. Kalkınma hızlanmış. Hortumcular, komisyoncular, rüşvetçiler elini çekince, iç ve dış borç azalmış.. Ulusal gelirden kişi başına düşen 3-5-10 bin doları bulmuş.
Hangi hükümet böyle bir madeni ağyâra sunar ?
Ama halâ barutları tükenmemiştir.
Sıra fabrikalarını kapatmaya gelir.
İşsizlere yeni işsizler katılır. Sendikalar meydanlara dökülür. Grevler... Mitingler... Direnişler alır başını gider. Kargaşa büyüdükçe büyür... Biri düdüğü çalar... Birileri bir yerlere tıkılır... Hazinenin kapıları açılır... Ülkenin bütün birikimi beylerle ağalara peşkeş çekilir.
Biz bu dönme dolaba çok bindik. Ama dönmekten başımız döndü mü diyorsunuz? Öyleyse goygoyculuk ve fısıltılardan ahkâm çıkarmaktan vazgeçin. Yenilenen Anayasamıza göre her yurttaş önceden izin almadan eylem yapabilir.
Bırakınız yapsınlar... Bırakınız geçsinler.
Sanığın Cinliği, Yargıcın Hinliği
Alın size kıssalı hisseli bir güncel öykü.
Adam mahallenin dilberine takmış.. Milletvekillerimizin "kıyağa" taktığı gibi. Mutlaka hakkından gelecek.
Her fırsatta bir hamle eyliyor. Her kezinde de tâcizden yakalanıp hafif cezalarla sıyırtıyormuş. Ama gönlü dilberden bir türlü soğumuyormuş.
Sonunda sorunu kökten çözmeye karar vermiş.
Cerbezeli avukatının anılarından işi evinde bitirirse nefs-i müdafa savıyla, başarıya ulaşacağını anlamış.
Başlamış fırsat kollamaya.
Görkemli bir şölen vermesi gerekmiş. Anayasa değişikliği gibi...
Mahalleliyi toplamış. Uyum ve kıvanç içinde güzel bir gece geçirmişler. Şölenin sonunda herkesi uğurlarken dilberi yakalamış... Kapıyı iyice sürgüleyip bütün iştahıyla dilbere yumulmuş. Ama şehvet ve ihtirastan yargıcın henüz
git-mediğini farkedememiş.
Ve mahalleli davacı olunca cerbezeli avukatıyla birlikte başlamış kurt masalı okumaya. Efendim asıl saldırıya uğrayan oymuş. Herkes gittikten sonra, boynuna sarılıveren konuğuymuş. Ama, mahalleli kıskançlıktan şikâyet etmiş !..
Tanığı yargıç olan bir suç, ne kadar tevil edilebilir ?
Hiç mi ?
Öyleyse kıssanın sonraki hissesi herkese armağan olsun.
Çiller'i Allah Söyletiyor
Bir Amerikalı için Amerika'nın dünya olması doğaldır.
Hele sadakat andı içerek yurtseverliğini kanıtlamış biriyse.
Eh başkan Bush da dünyası Amerika olan için dünyanın başkanıdır. Ve o merkez soldaysa, dünya soldan sağa... Merkez sağdaysa, sağdan sola döner.
Bu kendini ülkesiyle... Ülkesini dünyayla bütün sayan yurttaşlığın... Hatta ilkel yurtseverliğin en doğal anlayışıdır.
Ama Tansu Çiller hanımefendi, Türkiye Cumhuriyeti'nin yurttaşı... Daha da önemlisi, Fazilet Partisinin kapanması... Cin mollalarının eşekten düşmüş karpuz misali ikiye ayrılmasıyla Anamuhalefet partisinin başkanıdır.
Olası bir seçimde, ortakların son yılda ağzına çaldığı bala kanmayan seçmen milliyetçi, muhafazakâr ve ilerici DYPne oy verirse iktidardır !..
Böyle biri, neredeyse bütün dünyada sol partiler iktidardayken, rüzgârın merkez sağdan estiğini söyleyebilir.
Kendi merkez sağdadır. Üfürüğü kuvvetlidir... Borazanı iyi öter.
Ama Türkiye Cumhuriyeti'nin yurttaşı... Ve TBMM.nde Anamuhalefet lideri ise ; " Bütün dünya, Bush, merkez sağda, " diyebilir mi ?
Dedi ve yalanlanmadıysa, dünyası hayırlı olsun.
Türk seçmenine ne kadar hayırlı olacağına ise, Amerikan yurttaşlarını denemiş seçmen karar verecek.
Hele bir seçim olsun.
Koç'un Sevinci Kursağında Kaldı
Herşey ne kadar iyiydi.
İstikrar önlemleri, insanları ekmek derdine düşürmüş... Lüks tüketim azalmış... Otomotiv pazarı daraldıkça daralmış... Kâr iştahıyla sektöre girenler ayıklanmış... Rakiplerden en büyüğü Sakıp ağa da, yandım Allah diye havlu atmış... Pazar Koç ve Oyak'la ortaklarına kalmıştı.
Artık işler biraz açılır açılmaz, lüks tüketim yeniden canlanır. Otomotiv pazarının tamamı önlerine açılırdı.
Biraz önlem... Biraz sabır... Ucuz dolarla getirilen parçaları birleştirip pahalı dolarla satmanın keyfine kavuştururdu.
Ama hükümet, yeni yıl bütçesinde gözünü o tatlı kârlara dikti.
Taşıt alım vergisini yeniden yükseltmişti.
Üstüne ekleseler, pazarı açmak olasız. Cepten verseler, düşünü gördükleri tatlı kârlar pamuk ellerine değmeden hazineye uçacak.
Siz siz olun da rakibinize havlu attırırken desteklediğiniz bu hükümeti yine destekleyin de görelim.
Korku ve Ecel
Korku salgındır.
Hele bir de vicdanda suçluluk duygusu... Yürekte ölüm kaygısı varsa telâş ana sütü kadar hak.
ABD.nin Afganistan saldırısıyla birlikte Usâme Bin Lâdin tehdit etti... Anglo-Amerika umursamadan bombardımanı sürdürdü... Amerika'da birkaç kişi hastalanıp öldü... Efendilerde biyolojik savaş korkusu başladı ya !..
Dünyanın pek çok yerinde bir telâş, bir telâş sormayın gitsin.
Kimi haksız terörü alkışladığı... Kimi haksız savaşı körüklediği... Kimi de efendi hapşırınca nezle olan kıraldan çok kıralcılar ölüp ölüp dirilmekteler.
Fırın önünden geçen.. Pudra şekeri banan.. Mektubu tozlanan.. Apartman kapısında zarf bulan... Et yiyen... Ot yolan dehşetlere düşmekte. Karantinalara girmekte... Dezenfekte olmakta.
Bu gidişle çok kişi şarbondan değil ama, soğukalgınlığından ölecek.
Korkunun ecele yararı olmadığı anlaşılır mı dediniz ?
Mümkün değil. Anlaşılsaydı, yeryüzünde sevgi egemen olurdu.
Siz öyle bir yer biliyor musunuz ?
Sefahatten Sefalete
Firavun düşü yorumlayan Yusuf'tan beri, bolluğun ardından kıtlık... Pid Pâ, Ezop ya da La Fontaine'den beri de sefahattan sonra sefaletin geldiği bilinir.
Ama bizim akıldanelerin bilgiyle alışverişi yoktur.
Dergâha sığınmış Bektaşi babası gibi ; Dün dünde kaldı canım... Yarın yarına ait. Gün bugündür imanım, ne edebilirsen et, diye ya baba, ya patron göl-gesinde vur patlasın, çal oynasın yaşarlar.
Sonra baba borçlu ölür... Patron iflâs eder. Değirmenin suyu kesilir.
Reddi mirasla borçtan sıyrılıp alacaklara konar.. Sığınacak yeni bir patron bulurlarsa kekâ. Hayat bütün güzelliğiyle devam eder.
Sıyıramadı, bulamadı mı, gelsin sefalet.
Çünkü günü yaşayanın öğrenebildiği tek şey tüketimdir.
Oysa şu kavanoz dipli dünya üretmeyeni yaşatmayan bir acımasızdır.
Kesenin dibi delik... Hazinen tamtakırsa, hoşgeldi sefa getirdi sefalet. Ya sürüne sürüne ölecek... Ya hemen üreteceksin ki, yaşayabilesin.
Yok bir avucun dilenci pençesi gibi sadaka avında... Diğeri peri sopası benzeri ulûfe dağıtımında ise, yeni dünya düzeninde yerin sefaletin esferesâfesi.
Artık sen istediğin kadar bütçene bakarak sefaletin felsefesini yap. Mutla-ka biri çıkar, felsefenin sefaletini yüzüne çalıverir.
Devlet İflâs Eder mi ?
Dünyanın ilk 100'üne giren ekonomi bilginlerimiz var ama, üretici olduk-larından tüketici medyanın dikkatini çekmiyor.
Ama ekonomi bilimini icra iflâs yargıçlığı sananlar, ekrandan ekrana şeamet tellâllığına koşturuyor.Bunların son yavesi, dehşetli bir durgunluğa giren yüzde 10'a bakarak devletin iflâs ettiği.
Bilim haşmetle açıklar ki, sınırları sağlam... Yurttaşları tutsaklığını kabûl etmişse, devletler iflâs etmez.
Borcu boyunu aşmaz.. Hazinesi tamtakır.. Hükümeti kuru bakır kalmaz... Ekonomisi bunalımdan bunalıma yuvarlanmaz mı ?
Kalıp yuvarlanmasa Türkiye Cumhuriyetinin bu günleri olur mu ?
Eee !.. Bu iflâs değil mi ?
Değil !.. Çünkü sınırları sağlam. Yurttaşları sessiz ve sakin.
Yatırımları durdurur... Durdurdu. Vergi üstüne vergi salar... Salıyor. Yine de saltanatına yetmezse, ekonominin yüzde 90'ını... Yâni bütün gözlerinizi dört açabilirsiniz... Kamu İktisadi Teşekküllerini üç vardiya çalıştırıverir.
Yapmıyorsa, yapamadığından değil.
Yeri ve sırası geldiğinde Türkiye devletiyle halkı için, hiçbir başka devlet ya da yabancı örgüt veya kurumun kıymet-i harbiyesi olmaz.
Öyleyse neden yapmıyor ?
Devleti yönetenler halâ dilenciliği meslek edinmiş işadamlarının yatırım yapmasını umuyor da ondan. Hele onlar umudu kessin. KİT'lere emri versin. Bırakın üç vardiyayı, tek vardiya ürettikleri zaman bile neler olur dersiniz ?
Sorumuz size televole iktisatçıları.
Neler olur ?
Konsolidasyon Paniği
Biz yinelemekten bıktık. Onlar bir türlü bıkmadılar.
Büyük para sahibi olanın, bu kadar ahmak olmaya hakkı var mı ?
Bakanın biri çok borçlandık, bunları düzene sokmalı diyor. Manüplasyon ustası birileri, konsolidasyon geliyor yaygarasına başlıyor.
Borsa tepetaklak... Döviz arş-ı âlâ... Faiz şöyle böyle.
Üç saat sonra yanlış anlaşıldı, deniyor. Borsa füze gibi.. Döviz çalkantıda. Faizler birkaç puan aşağı.
Bu dolap nerdeyse hergün dönüyor. Ved milyar milyar liralar, ahmakların cebinden, her kezinde açıkgözlerin cebine akıyor.
Yahu eşek bile diline batan dikeni iki kez yemez.
Her kezinde dolaba başka ahmaklar mı biniyor ? Öyleyse söğüşleyip sömürene helâl olsun. Bu kadar ahmak ve bu kadar parası çok olan yerde, adam gibi iş kurup yatırım yapmanın anlamı ne ?
Uydurursun bir masal, keseni doldurursun.
Patronlar Son Barutu Kullanırsa
En bir büyük patronlar.. Rahmi Koç.. Sakıp Sabancı.. Mehmet Emin Karamehmet.. Bülent Eczacıbaşı.. Tuncay Özilhan.. Refik Baydur.. Hüsamettin Kavi.. Ömer Dinçkök.. Coşkun Ulusoy.. Ömer Sabancı.. Ferit Şahenk.. Tuğrul Kutatgobilik.. Ali Sabancı.. Mehmet Ali Yalçındağ.. Rıfat Hisarcıklıoğlu.. Aydın Doğan'ın çağrısıyla geçtiğimiz Cuma günü, Doğan Holding'in Nakkaştepe'deki merkezinde bir araya gelmişler.
Fısıltıya göre, eylem koyacak.. Sivil itaatsizliğe kalkışacaklarmış.
Aman ne güzel !..
Paraperestlerin yüce tanrıları sonunda sokaklara fırlayacak.
Sol örgütlerin bir avuç militanla yaptığı gösterileri dağıtmakta deneyimli çevik kuvvet onları da sopadan geçirip gözaltına aldı mı, gel keyfim gel !..
Polis karşısında bütün yurttaşlar eşittir.
Sonunda ya hizaya gelir.. Ya sol örgüt militanı olur çıkar, umana nanik !..
Sevgili patronlarımız hiç öyle şey yaparlar mı ?
Onlar saman altından su yürütmenin ustasıdırlar.
Önce büyük mağazalarını kapatırlar.
Kendileri keş paradan olur, demeyin. İlk ağızda üreticiler eli hamur, karnı aç.. Çalışanlar işsiz kalır!.. Eylemi onlar yapar, sopayı onlar yer.
Ama sonra aç doyup çıplak örtüneceğine göre ; Uzun vadeyle ucuza alıp peşin parayla pahalıya sattıkları ürünler pazarlara dökülür. Bakkal, manav, kasap ve işportacılarla, kıran kırana pazarlık meraklıları göbek atar.
Hükümet yine mi kesenin ağzını açmadı ?
Patronlar son elli yılda çok barut istifledi.
Bankalarını kapatırlar.
Eh, mal onların... Alacakları borçlarını karşılıyorsa, neden yapmasınlar ? Sorusu iyi değil. Çalışanlar açıkta kalır... Mevduat sahipleri birikimlerinin peşine düşer. Kendileri de içinde kimse kredi alamaz. Ekonomi kilitlenir.
Herkes sokaklara dökülür.
Ya da bakarsınız, döviz, faiz, borsa oyunları bitmiş. Herkes ürettiği kadar tüketmeye başlamış. Kamu sektörü planlı programlı yatırım ve üretime geçmiş.. Kalkınma hızlanmış. Hortumcular, komisyoncular, rüşvetçiler elini çekince, iç ve dış borç azalmış.. Ulusal gelirden kişi başına düşen 3-5-10 bin doları bulmuş.
Hangi hükümet böyle bir madeni ağyâra sunar ?
Ama halâ barutları tükenmemiştir.
Sıra fabrikalarını kapatmaya gelir.
İşsizlere yeni işsizler katılır. Sendikalar meydanlara dökülür. Grevler... Mitingler... Direnişler alır başını gider. Kargaşa büyüdükçe büyür... Biri düdüğü çalar... Birileri bir yerlere tıkılır... Hazinenin kapıları açılır... Ülkenin bütün birikimi beylerle ağalara peşkeş çekilir.
Biz bu dönme dolaba çok bindik. Ama dönmekten başımız döndü mü diyorsunuz? Öyleyse goygoyculuk ve fısıltılardan ahkâm çıkarmaktan vazgeçin. Yenilenen Anayasamıza göre her yurttaş önceden izin almadan eylem yapabilir.
Bırakınız yapsınlar... Bırakınız geçsinler.
|