|
|
NEDEN YENİ ARAYIŞLAR, NEDEN NATO?
Doç. Dr. Yıldız Sertel
NATO İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, Sovyetler Birliği'ne karşi kuruldu. ABD ve Bati Avrupa ülkeleri SSCB'nin Doğu Avrupa'da egemen olmasını; Çin, Vietnam ve Cezayir gibi ülkelerde bağımsızlık eylemlerinin başını komünistlerin çekmesini, dünya kapitalizmi için bir tehlike olarak görüyorlardı. 1991'de SSCB dağılıp Varşova Paktı da ortadan kalkınca NATO'nun varlığı için bir gerekçe aramak gerekti. Demokrasiyi korumak, biyolojik silahların yayılmasını veya aşırı milliyetçilerin barbarlığını önlemek gibi insancıl hedefler ileri sürüldü. Grenada'ya, Somali'ye çıkarmalar yapıldı; Libya'da, Sudan'da, Irak'ta, Bosna'da kentler bombalandı. NATO şemsiyesi altında ABD saldırıları için son gerekçe ise terördür. ABD ve onun komutasındaki NATO için sürekli bir düşman aranmaktadır. Neden bu arayış? Ve neden NATO?
Bu arayışın birbirine bağlı birkaç nedeni vardır. Bunlardan bir tanesi serbest piyasa ekonomisini bütün dünyaya yayarak Amerikan "emperyal doktrini"ni gerçekleştirmektir. Bu doktrine göre ABD direnişe geçen devletlere karşi koyacak, bunu yapmak için de itaatkârlari etrafina toplayacaktir. NATO bunu saglamak için bir araçtir (R. Haas, The Reluctant Cheriff, Diş Ilişkiler Konseyi N.Y 1997). Amerika, saldiriya ugradigini ispatladigi an diger NATO ülkelerini yaninda bulacaktir. Afganistan'a saldırıda olduğu gibi.
Neo liberal ekonomik düzen 1970'li yıllardan beri bunalım içindedir. Rant ekonomisine, yüksek mali sermaye birikimine dayanan bu düzen; yüksek boyutlarda işsizliğe ve sefalete yol açmıştır. Ezilen, toplumdan dışlanan yığınların bir bölümü çaresizlik içinde teröre, kökten dinciliğe, aşırı milliyetçiliğe yönelmiştir. Yani rejim kendi düşmanının yaratmıştır.
1990'lı yılların sonlarında ise başta ABD olmak üzere bütün gelişmiş kapitalist ülkeler sürekli bir durgunluğa girmiştir. Silah üretiminin artırılması ve savaşlar rejimin iç çelişkilerine ve bunalıma karşı bir önlem olarak görülmektedir. NATO'ya bağlı askeri güçlerin aynı techizatı kullanması, Amerikan savaş sanayiine büyük avantajlar sağlamıştır. Doğu Avrupa ülkelerinin NATO'ya katılmasıyla birlikte Boeing, Lockheed-Martin gibi Amerikan silah firmaları bu ülkelere milyarlarca dolarlık silah satmışlardır. Lockheed-Martin, Afgan savaşı başlar başlamaz 200-400 milyar dolar civarında bir ihale aldı. Silah üretimi arttıkça yeni iş alanları açılıyor, dünya ekonomisine egemen olma ümitleri artıyor.
NATO'nun ABD'nin ekonomik çıkarlarının korunmasında oynadığı rol göz ardı edilemez. Arizona Üniversitesi'nden siyasal bilimler profösörü D.N. Gibbs, ekonomik çıkarların korunmasında silah gücünün önemini şöyle anlatıyor: "Askeri sınayi kompleks önemli bir ekonomik aktördür; Avrupa'da ve dünyada Amerika'nın sürekli ekonomik egemenliğine hizmet eder. Bu nedenle ekonomik çıkar grupları askeri saldırganlıktan yanadır. Amerikan yatırımları küreselleşmektedir, bu yatırımların her zamankinden çok askeri korunmaya ihtiyaçları vardır, özellikle Ortadoğu ve Afrika gibi istikrarsız bölgelerde." Gibbs, New York Times gazetesi köşe yazari T. Friedman'dan da şu aktarmayi yapiyor: "Pazarın gizli eli, hiçbir zaman bir gizli yumruk olmadan yaşayamayacak. Mc Donalds, Mc Donalds-Douglas (F-15 tipi savaş uçaklarıı üreten firma) olmadan semiremez ki. Kısacası küreselleşme hiçbir zaman askeri müdahale fikrine düşman değildir. Tersine askeri maceralarla küreselleşme birbirine sıkı sıkıya bağlıdır." (Monthly Review, New-York, Eylül 2001)
Gibbs'in de belirttiği gibi, son on yıl içinde NATO Amerikan siyasetinin temel taşı olmuştur. Ancak silahlanma, müdahaleler ve savaşlar pahalıya mal olduğuna göre, varlık nedeninin izah etmek, işlenen insanlık suçlarını halka kabul ettirmek zorundadır.
Kaynaklar:
1) Yıldız Sertel, Savaş Rüzgarları, Belge yayınları, 1999.
2) David N. Gibbs, Washington'un Yeni Müdahaleleri: ABD Egemenliği ve Emperyalistler Arası Rekabet, Monthly Review.
v
|
|
|