Emekçilerin 
Kurtuluşu
Kendi
Eserleri
Olacaktır.

                 K.MARKS

 

Avrupa Birliği'nden medet umanlar 

Cem SOMEL

"Türkiye sancılı bir süreçten geçiyor. Avrupa Birliği'ne üye olmak için girişim yapıldığı günden bu yana ülkede adeta bir 'yarılma' yaşanıyor. Yarılmanın bir tarafında demokratikleşmeden, insan haklarından, gelişim, değişim ve barıştan yana olanlar bulunuyor. Diğer tarafta ise Türkiye'de mevcut antidemokratik devlet ve hukuk düzeninin, baskıcı ve otoriter yönetim anlayışının devam etmesini isteyenler yer alıyor. Yarılmanın Türkiye'nin geleceğini belirleyecek bir önemde olduğu görülmelidir. 

İlerici, demokrat, emekten ve barıştan yana güçlere bu çerçevede büyük görevler düşmektedir. Demokratik Türkiye'nin yaratılması, AB sürecinin bir "ev ödevi" olarak algılanmamasını gerektiriyor. Demokratik hakların korunması ve geliştirilmesinin "dışardan" yapılan zorlamalarla değil, ancak iç dinamiklerin istemesiyle kalıcılaşacağı göz ardı edilmemelidir." 
Yukardaki sözleri bir sendikanın genel kurulunda bir emekçi önderi söylemiştir. Bu yollu görüşler emek cephesinde yaygındır. Aktardığım sözler, Avrupa Birliği'ne tam üyelik taraftarlığını demokratikleşmeden, insan haklarından ve barıştan yana olmakla ilişkilendirmektedir. Son cümleler zımnen dış zorlamaların kalıcı olmamakla beraber demokratikleşmede etkili olabileceğini öne sürmektedir. 

Türkiye'de hakim sınıfın çoğunluğu ülkemizin AB'ye tam üyeliğini istemektedir. AB ise gayet açık siyasi, mali ve kültürel sebeplerle Türkiye'nin üyelik sürecini başlatmamaktadır, ve başlatmayacaktır. AB, süreci başlatmamak için demokratikleşme alanında şartlar, iktisadi şartlar ve stratejik-siyasi şartlar koşmaktadır. 

Avrupa Birliği'nin dayattığı demokratikleşme şartlarının bizim hakim sınıfa demokratikleşme baskısı teşkil ettiği doğrudur. İktidar ise bu baskılara direnmekte veya göstermelik reformlarla geçiştirmeye çalışmaktadır. İktidarın demokratikleşmede ayak sürümesinin sebebi, sadece kafalardaki baskıcı yönetim anlayışı değildir. İktidarın demokratikleşmekte isteksizliğinin asıl sebebi, küreselleşmeci iktisat politikalarının yol açtığı sınıflararası ve bölgelerarası gelir dağılımı bozulmasının, ekonominin dışa bağımının artmasının ve zayıflamasının yarattığı huzursuzluktur. Sosyal patlama ihtimalinin tartışıldığı bir ülkede devletin demokratikleşme ve özgürlükleri genişletme doğrultusundaki baskılara kolay kolay boyun eğmeyeceği açıktır. Ekonomiyi çökerten ve ülkeyi sosyal patlamaya doğru sürükleyen politikalar, AB'nin Türkiye'ye yönelttiği iktisadi talepler arasındadır. 
Avrupa Birliği'nin IMF, Dünya Bankası ve Dünya Ticaret Örgütü'nün talepleriyle örtüşen iktisat politikası dayatmaları, Türkiye'nin demokratikleşmesi bir yana, faşizme zemin hazırlamaktadır. Hakim sınıf AB hedefini göstererek sömürü ve baskıyı artırmaktadır. Buna karşılık emekçi önderlerinden bazıları AB'nin iktisadi taleplerini görmezden gelerek, sanki AB'nin şartları demokratikleşmeden ibaretmiş gibi, AB'ye üyelik hedefini desteklemeyi savunmaktadır ve karşı çıkanları baskıcı devlet yanlısı olmakla suçlamaktadır. 

AB'ye üyelikte hakim sınıfın ısrarı karşısında, AB ülkeleri giderek ağırlaşan siyasi-stratejik talepler öne sürmektedir. Mesela 1915 Ermeni tehcirinin soykırım olduğu konusunda AB devletlerinin aldığı resmi kararları iktidar, AB ile ilişkileri bozma korkusu ile, cılız tepkilerle, yarım ağızla protestolarla geçiştirmektedir. Oysa bugün sadece tarihi bir gerçeği saptar ve kınar görünen bu kararlar, gelecekte tazminat talebine ve baskılarına dönüşebilir. Emek hareketi bu ihtimale karşı kayıtsız kalamaz. Türkiye'de emekçi halkın iktidarı kurulduğunda AB ve ABD'nin Ermenilerin tazminat taleplerini bu iktidarı hırpalamak için kullanması çok muhtemeldir. Hatta emekçi iktidarı kurulduğunda emperyalistlerin Ermeni meselesini toprak talebine dönüştürmesi olmayacak bir şey değildir. 

AB'nin kullandığı diğer bir siyasi-stratejik konu, Kıbrıs'tır. Emek hareketi, iktidarın AB üyeliği çerçevesinde Kıbrıs müzakerelerinde varacağı uzlaşmaları değerlendirirken, Kıbrıs halkının iradesinin yanı sıra meseleye Anadolu'da emekçi halk iktidarının açısından da bakmak zorundadır. Kıbrıs'ta İngiliz üssü vardır. Güney Kıbrıs AB'ye üye olacaktır ve AB ortak ordu kurmaktadır. Türkiye'de halkın iktidarı kurulduğunda AB'nin Anadolu'yu güneyden de kuşatmış olması önemli savunma sorunları yaratabilir. 
Bu gibi sorunlar "emeğin Avrupası" gibi hayal ürünü masallarla göz ardı edilemez. Avrupa'da emek değil, sermaye iktidardadır. Avrupalı emekçiler ricat halindedir. Geçmiş kazanımlarını ceste ceste kaybetmektedir. Bu durum az gelişmiş ülkelerin emekçileri ile Avrupa emekçileri arasında dayanışma imkanlarını genişletmekle beraber sağlam bir dayanışmanın temelleri henüz yoktur. Bunun olabilmesi için Avrupa'da emekçilerin sermaye ile yeniden uzlaşarak 1945-1980 döneminin sosyal demokrasisini ihya etme ümidini yitirmesi, milliyetçi ve ırkçı önyargılarını aşması ve az gelişmiş ülkelerde yeni dünyayı inşa edecek güçleri gözleri ile görmesi gerekir. 
Anadolu halkının ıstırabını dindirmek, halkın bağımsızlık, kalkınma ve sosyal eşitlik özlemlerini gerçekleştirmek için iktidara yönelen bir hareket, stratejisini hayallere, farazi gelişmelere göre belirlemez. Stratejisini somut gerçeklere göre belirler, kendini en olumsuz ihtimallere hazırlar ve ona göre eyler. 

AB üyeliği hayali ile ekonomide ve başka hayati konularda taviz üzerine taviz vermekte olan iktidarın bu siyasetini, "belki demokratikleşme şartlarına da uyarlar" hesabı ile emekçilerin desteklemesini istemek büyük bir basiretsizliktir. Kapitalist dünya sisteminin merkezlerine siyasi, iktisadi ve kültürel yakınlaşmanın az gelişmiş ülkeleri medenileştirdiğini iddia eden sömürgeci teorisini benimsemektir. Avrupa kapitalizminin kurumlarını "çağdaş demokrasi" diye niteleyerek kitlelere geri hedefler göstermektir. Anadolu'nun cefakeş halkı, Avrupa'da olandan daha özgür, daha demokratik ve daha adil bir düzene layıktır ve onu kendi kuracaktır. Evet, Türkiye'de bir temel görüş ayrılığı görülmektedir. O da halkın iktidarını kurma emeline tavır farkındadır.


Evrensel'den Alınmıştır

 
sayfa başına dön