Emekçilerin 
Kurtuluşu
Kendi
Eserleri
Olacaktır.

                 K.MARKS

 


ÇİMDİK

Şaron'un Ettiği İş

 İsrail'in eski Genelkurmay Başkanı ve Başbakanı Ehud Barak, olması gerekeni yapmak... Filistin sorunu sona ermek üzereydi.

Filistin Devleti kurulacak. Ayrı dinden iki halk, ayrı devletlerin uyruğu olarak, yanyana barış içinde yaşayacaklardı.

 Ortadoğunun ünlü teröristlerinden emekli general Şaron, bu genel uzlaşmayı dinamitlemek için, yobazların başını çekti.

Muhalefet lideri olarak, meydan okudu. Ve bir Cuma, namaz zamanı cemaatiyle birlikte Mescied-i Aksa'ya girdi.

İsrail'de de Filistin'de de kıyamet koptu.

Ehud Barak devrildi. Yasser Arafat ipin ucunu kaçırdı.

İsrail'de seçimler yenilendi. Barış yanlıları azınlığa düştü.

Şaron'un başını çektiği savaş yanlıları çoğunluğu kazandı.

Ve baskı ve terör kısır döngüsü yeniden başladı.

Aradan 16 ay geçti. Her iki taraftan da yüzlerce insan öldü. İsrail'in binaları, kahveleri, düğün salonları... Filistin'in köy, kasaba ve kentleri yerle bir oldu.

Ne kesin bir abluka altındaki Arafat'a... Ne kesin bir koruma altındaki Şaron'a bir şey oldu. Ama Hükümetin bir kanadı koptu.

Şaron'un elindeki fanatik kozlardan biri uçtu.

Barışçı İşçi Partisi'nin desteğine muhtaç hale düştü.

Ve üstelik Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ilk kez Filistin Devleti'nden söz etti. Avrupa Birliği ilk kez kesin bir dille bu devlet bir an önce kurulmalı diye bildiri yayınladı.

Şaron davul zurnayla,Mescid-i Aksa'ya giderken bugün gelinen noktayı Cebel-i Lübnan'ın ardına atacağını sanıyordu.

Oysa ya paşa paşa leşi öldürene sürütüp anlaşmayı ona imzalatacaklar... Ya da çok yakında barış yanlısı İsrail halkının kuyruğuna teneke bağlamasını sağlayacaklar.

O da ettiği iş, ürküttüğü kurbağaya değmeyenlerin o buruk yürek sızısıyla tarih çöplüğünün yolunu tutacak.

 

Cem Yılmaz ve Kombinezon

 

Genco Erkal'a bir kez daha bravo !..

Şaklabanların tamamında şafak attırmış.

Onların isteyip de yapamadığını, onlardan çok daha güzel yapmanın keyfini ne kadar sürse hakkı !..

Besbelli hepsini koyu koyu düşünceye salmış.

Nerden mi biliyoruz ?

Geçen hafta medya ve renkli gazetelerde zamanımızın komik-i şehri Cem Yılmaz'la söyleşiler vardı.

Hepsinde de lâfı döndürüp dolaştırıyor. "Kombinezonla sahneye çıkmadığına, " getiriyordu.

Genco hem işinin ustası, hem bilge biri olduğundan, bu tür acemi karasıyla, cühela safsatasına yanıt vermez.

Bağışlarsa, onun yerine biz çimdikleyelim.

Adam bunca yıldır sahnede.

Gerekiyorsa kombinezonla... Gerekiyorsa çırılçıplak çıkmanın sanatın dayatması olduğunu öğrenememiş.

Hadi her akıldane sanattan anlayacak değil.

Hap yapar, ün ve para kapar.

Veren memnunsa, canı sağolsun !..

Ama besbelli ağzından çıkanı kulağı duymuyor.

Duysaydı bunca zamandır yaptığının kombinezonlara değil... Ancak hijyenik kolej keneflerinin klozetine sığacağını anlardı.

Ne var ki, gençtir !..

Antikanın yeniden... Ustanın acemiden... Sanatın şarlatanlıktan değerli olduğunu o da bir gün öğrenir.

 

Topçular Copçular

Avrupa Birliği aday ve üyelerinin devlet ve hükümet başkanları dönem başkanı İspanya'nın Barselona kentinde toplandı.

Elbette küresellik karşıtları da !..

İnsan Hakları !.. Helsinki kriterleri !.. Avrupa demokrasisi !.. Ve Franko falanjizmi konusunda çok deneyimli İspanyol polisi... Birinci ve ikinci gün toplantı salonunun önündeki protestoculara ne ağız, ne de göz ne de pankart açtırdı.

Kodamanlar rahat rahat toplantılarını yaptılar.

Uzaktan gelen uğultularla çığlıkları alkış ve sevgi gösterisi niyetine yutarak keyiflendiler.

Ne var ki, küresellik karşıtları işin ucunu bırakmadı.

İkinci gün Barselona stadında UEFA maçlarından biri vardı.

Protestocular en elverişli sahayı seçmekte gecikmediler.

Bir anda Barselona stadına daldılar. Yeşil Barışçıların ünlü ve etkin girişimini tekrarlayarak, kendilerini kale direklerine kilitlediler.

Avrupa mavrupa !..

Devlet her yerde devlet. Polis her yerde polis.

Ve emir her yerde emir.

Oysa onca medeni ülkenin, bunca deneyimli yönetiminde, biraz estetik anlayışı, biraz mizah zekâsı olsa, ne renkli bir maç olurdu ?

İnsanlar hazır kale direği olmuş.

Sal sahaya topçuları !..

Protestocular bir yandan bağırsın. UEFA gözlemcisi... Hakem... Kulüp Başkanları, teknik yöneticilerle topçular öte yandan.

Olmadı kale direklerine isabetli toplar atsınlar !..

Hem pek şenlikli bir maç olur.Hem stat dışında sorun çıkmazdı.

Ama olur mu efendim !..

Zekâ ve hoşgörü devlet ciddiyetine yakışır mı ?

Salarsın topçuların yerine copçuları...

Seyreylersin gümbürtüyü.

 

Musluklar Açılırken

 Haydi gözünüz aydın !..

Yeniden tüketimin hava delikleri açılıyor.

Geçtiğimiz hafta yürürlüğe giren bir kararname 70 bin yüksek memurun maaşlarında 250 - 450 milyon lira arasında artış sağladı.

Haziranda bir alt kademedeki 700 bin memura, 100-250 milyon lira artış sağlanır. Eylül'de belki 7 milyona... Aralıkta tamamına. Emeklilerle birlikte devletten maaş alanların 17-20 milyon arasında olduğu düşünülür... Bunların aldıkları zamlarla çarşı pazara koşacağı varsayılırsa, 2003 yılının esnaf ve ücretliler bakımından seçime hazır olacağı kolay görülür.

Buna bir de ucuz kazma kürek projeleri... Ve seçim sürecinde vadedilen gökteki ayı ekleyin.

Sandığa giden, araştırma kurumlarının anket iktidarlarına mı ?

O günün koşullarında cebini doldurmasa da, umudunu şişirene mi oy verir ? Karar sizindir.

 

 

Vah Vah Vaah !..

 

Furuko'cular kendi aralarında kavga etmişler...

Vah vah vah !..

Babası kızlarına çok kızmış !..

Vah vah vah !..

Kızlar babalarına darılmış !..

Vah vah vah !..

Melih bey o öfkeyle geçen yıl 350 milyon dolar değer biçilen Fruko'yu 100 milyon dolara şişelemecisi olduğu Pepsi'ye satmış.

Vah vah vah !..

Peki geçen yıl 350 milyon doları kim vermiş ?

Orasını bilen yokmuş. Ama değeri buymuş.

Vah vah vah !..

Kârlı, değerli, güzelim Türk şirketleri yok pahasına yabancıların eline geçiyormuş.

Vah vah vah !..

Zenginin parası, züğürdün çenesini yoruyormuş.

Oh oh oh !..

 


 
sayfa başına dön