Emekçilerin 
Kurtuluşu
Kendi
Eserleri
Olacaktır.

                 K.MARKS

 



Aciz tedavi

MİNE G. KIRIKKANAT

Türkiye'nin 'Başbakanı' hastalanınca, Türkiye'nin 'başkakanı' naçiz yazarınız da başladığı mini iznini yarıda kesip, işbaşı yapmak zorunda kaldı.Eğer Başbakan hastalanmasaydı, bu satırlar schopenhauer üstüne olacaktı.Ama Başbakan hastalanınca,Schopenhauer alta düştü.Ölüsü kocaman bir Alman feylezofuyla,dirisi tüy siklet bir Türk politikacısı arasında nasıl bir alaka olabilir ki, diyeceksiniz şimdi.Valla işte o alakasızlığın laklakasını yapmak için karşınızdayım.


Schopenhauer, genelinde bir kadın düşmanıydı.Bu düşmanlığın felsefesini yaptı. Kötü niyetli ve haksız olsa bile; fikirleri kadınlara hizmet etti,çünkü onlara her birini tek tek çürütmek, yanlış çıkarmak,kısacası eşitlik için mücadele etmek olanağını verdi.Ecevit'in ise kadınları sevip sevmediği asla öğrenilemedi.Çünkü Başbakanımız yalnızca Rahşan hanımı sevdi.Birbirlerine aşkın ötesinde bir düşkünlükle bağlı bu örnek çift,iyi niyetle ve haklılıklarına inanarak..gözümüzü oydular,anamızı ağlattılar.Schopenhauer'in kadın düşmanlığının,kadınlara hiçbir zararı dokunmadı.
Ecevit'in Rahşan düşkünlüğü, Türkiye'yi batırdı.

Örneğin bugün,Rahşan olmasa,Ecevit bir hastane odasından ülkeyi yönetmekte direnebilir miydi?

Örneğin dün,Rahşan' sız bir Bülent Ecevit başbakan olabilir ya da kalabilir miydi?
Ne geldiyse başımıza,iki ihtiyar insanın, aşklarından aldıkları sanal güçle kendilerini yaşama bağlayan iktidar hırsı yüzünden gelmedi mi?

Tabloda görkemli,dudak uçuklatan bir büyüklük var.Bütünleşen kadın ve erkeğin,zamanın,mekanın,maddenin ötesine geçen direnişleri.
Eğer Rahşan ve Bülent Ecevit, bu büyük aşkın zamana,mekana,maddeye direnişini kendi iki kişilik dünyalarında yaşasalardı,amenna,saygıyla karışık bir hayranlıkla seyretmek gerekirdi.

Ama onlar, aşkın gözleriyle görmedikleri acı gerçekleri yalnız Türkiye'ye değil dünyaya seyrettiriyor,seyrettirmekle kalsalar yine iyi,oluşturdukları hazin tablonun bilançosunu birlikte yaşamaya zorluyorlar bizi.

Ecevit çiftinin aşkın gözleriyle görmedikleri acı gerçekler nedir?
Türkiye günlerdir. 'Başbakan ne kadar hasta'yı tartışıyor.Başbakan hasta değil. Başbakan,artık gövdesinin tüm enerjisi kendi varlığını sürdürmeye harcayan bir ihtiyar adam.Hastalık ihtiyarlık değildir.İhtiyarlık,başlıbaşına bir hastalıktır.
Bülent Ecevit yarın hastaneden çıksa ihtiyarlıktan iyileşmiş olacak mı? Bugün dünyada böylesine yaşlı aciz başka hükümet başkanı var mı?
Bülent Ecevit 'sağlamken 'patlamadı mı son kriz?
Titrek sesiyle 'Anayasa' yı Kafama attı deyince çökmedi mi piyasa?
Kaburgasını kırınca 20 bin, hastaneye yatınca 40 bin fırlıyorsa dolar,Türkiye'nin hasta ekonomisi daha ne kadar ARTIK HİÇ iyileşmeyecek,çünkü ömrünün son aşaması,uzun sürmesini dilediğimiz 'ihtiyarlık' sürecine girmiş bir insana bağlı kalabilir?

Kendisi ayağa kalkamayan bir başbakandan,Türkiye' yi ayağa kaldırmasını beklemek hem budalalık,hem de acımasızlık değil midir?
Eğer bu koalisyon hükümeti,ülkeyi bu krizden çıkarmaya niyetliyse,koalisyon ortaklarının Bülent Ecevit 'konsesüs' ünde ısrar etmek yerine toplanıp,aralarında radikal bir karara varmaları zamanıdır.

Bir babayiğit çıkıp,Rahşan Ecevit çiftine ,Başbakanın artık güzellikle,kendiliğinden çekilmesi gerektiğini anlatmalıdır.En önemlisi Başta DSP, koalisyon ortakları 'kimsenin yeri doldurulmaz olmadığını' kanıtlamalı ve başka bir 'konsesüs' çevresinde anlaşmalıdırlar.

Eğer bunu yapamazlarsa,ağır hasta Türkiye'yi ağır ihtiyar bir başbakanın serumuna bağlğyan aczden bu koalisyonun kurtaramayacağı kesinleşecektir. 

 

Radikal'den alınmıştır

 



 
sayfa başına dön