Emekçilerin 
Kurtuluşu
Kendi
Eserleri
Olacaktır.

                 K.MARKS

 


Ödün Sırası TC.nde

Erol TOY


Haziran ne çabuk geldi !..
AB ile Türkiye'nin yeni, yeri daraldı.
Artık yolayrımındayız. Ve seçenek çok azaldı.
Kimimizde heyecan... Kiminin yüreği hazan. 
Yaygarayla, varvaranın pili bitti. Şu an gereken akılla, iz'ân.
Ve sanırım onun yolu da bir. 
Bırakın uzak geçmişi... Sadece bu Mayısta yaşananları alın.
Sanırım herkes... Hem evrensel... Hem ulusal boyutta herkes, bir şeye henüz tam güven duymasa da, inanmaya başladı. 
Türkiye egemenlik sınırlarının daralması...Değişimi... Tecavüzü benzeri ulusal sorunlarda, zerre kadar ödün vermez. 
Sorun ister dünkü gibi Doğu Trakya... Hatay... Ve Güneydoğu Anadolu olsun... İster bugünkü gibi Kıbrıs.
Gökteki Ay sunulsa, " çakıl taşından " vazgeçemez.
Savaşıp yendin. Askerini bekletebildiğin yer helâl-i hoş olsun !.. 
Diyalektik yatıp kalkıyoruz ya !..
Bir de öbür yandan bakalım.
Yenileceğini anladın, savaşamıyorsun. Ya da kalkışırsan, el kesesinden hovardalığın kabağı senin başında patlayacak. 
Neylersin ?
Mızıklanmak ananın ak sütü gibi hakkın !..
Mızıklanır ama, kuyruğunu kıstırır, oturursun.
İşte şu Haziran başında Kıbrıs sorunu tam bu noktada.
Hile de, gökteki ayın vaadi de sökmedi.
Top AB'nin kucağında kaldı.
Artık ya, iş başa düştü kararıyla sefer eyleyecek. Ve Haziran mı, Aralık mı ? Hangisi denk gelirse sonunda Kıbrıs'ı Türklerden zorla alıp Yunanistan'a verecek !.. 
Ya da Türkiye üyesi oluncaya Kıbrıs sorununa sünger çekecek !
Ne diyelim ? 
Bu çok özendiğimiz... Çok öykündüğümüz... Çok sevdiğimiz... Ve katılmak için can attığımız AB'nin sorunu.
Pek bir güzel çözdüğünü Haziran sonunda görürüz.
Elbette biz, kendi kucağımızdaki topu, tribünlere veya kalemize atmak yerine, kurallara uygun biçimde, sürebilirsek.
O nasıl olacak ?
Hele sabredin. Önce elmalarla armutları bir ayıralım.
Şu saptamada uzlaşıyor muyuz ?
Kıbrıs, görünümde sınırlarımızı olmasa da, egemenlik alanımızı tartışmaya açtığı için, tartışmasız ulusal sorundur. 
Dedik ki, ulusal sorunda ödün verilmez... Verilemez.
Hem doğru... Hem açık ve kesin mi ?
Öyleyse gelelim kucağımızdaki topa.
AB dayatıyor diye babalandığımız... Ama aslında bir hukuk sorunu olan idamla... Yurttaşın kimlik ve kişiliğine ilişkin demokratik sorun olan dil öyle mi ?
Yoo !..
İsbat mı istiyorsunuz ?
Hukuk ve demokrasi söylevleriyle başınızı şişirmeyeceğim.
İdam, gerçekte ceza yasasını ilgilendiren bir hukuk sorunu değil de, ulusal sorun olsaydı ? Türkiye'yi yönetenlerle yönlendirenler 17 yıldır uygulamıyoruz diye öğünebilirler miydi ? 
Hiç Kıbrıs'ı "verdim gitti..." Hadi onu ağzımızdan yel alsın !.. "Gerekeni uygulamıyorum," diyenine rastladınız mı ?
İdam ulusal sorun olsaydı, diyebilir miydi ?
Ya dile ne buyrulur ?
Gerçekten ulusal sorun olsaydı, kürtçeyi yasaklayıp... Arapça, japonca, çince de içinde, nerdeyse dünyanın bütün dilleri Milli Eğitim Bakanlığı okullarını da kapsayacak biçimde dayatılır mıydı ?
Kürdün Amerikan, İngiliz, Fransız, Alman, Arap gibi konuşup düşünmesi mubâh da... Kürt gibi düşünmesi mi yasak ?
Bu, demokrasiyi bırakın, insanlığa aykırı zûlüm... Ve zûlümle iktidar olunur, ama kalınamaz özdeyişi bizim değil mi ?
Demokrasiyi sindirmiş biri bırakınız et-tırnak Kürt kardeşinin, Kimliğinden onur duymasını sağlamayı.. Herhangi bir yerde, herhangi bir kişiyi kendi kökeninden caydıracak her tür alçaklığa karşı idamı göze almıyorsa insan sayılır mı ? 
İşte Türkiye'nin adam gibi süreceği top bu !..
Ve Haziran sonuna ya altın golü atacak... Ya lig dışı kalacak.
Hiç lâmı cimi yok !..
Zâlimlerin seçme zamanı geldi çattı.
Her hal-û-kârda devlet terörünün diyeti ödenmesi zorunlu suç olduğu Türkiye Cumhuriyeti yasalarına yazıldı. 
Zûlüm heveslileri bunu dış baskıyla öderse ucuz kurtulur. 
O ligden düşer... Yurttaş başını dikerse, yandı. 
Yasa ve yasakları kaldırmadığına pişman olur.

 
sayfa başına dön