|
|
Magazin Demokrasisi
Erol TOY
Bildiğim doğru.
Ama yine bir sağlama yapalım.
DSP 1999 seçimlerinde, yüzde 21 oy aldı.
Ve bu yüzde 21 sayın Bülent Ecevit'in Başkan, Rahşan Ecevit'- in yardımcısı olduğu siyasal kuruluşu, seçimin birinci partisi yaptı.
Bir de aşağıdan yukarı bakalım.
Seçmenin yüzde 79'u DSP, ya da yıllardır yaygınlaşan deyimle Ecevit'lere oy vermedi. Ama bu olumsuz bakışla yüzde 80'i MHP.ne.. 85'i Fazilet'e... 87'si DYP ile ANAP'a oy vermedi.
Bu da tamamsa, yeni hesaba geçebiliriz.
Anayasa gereği (Meclis üyesi birini,) Başbakan atamaya tek yetkili Cumhurbaşkanı sayın Süleyman Demirel, DSP başkanını atadı.
O da ikinci MHP ve dördüncü ANAP'la uzlaştı.
Seçim sonucuna göre toplumsal desteği yüzde 54... Seçim ya da baraj cilvesi Meclis'te muhalefeti yüzde 30'luk bir Hükümet kurdu.
Ve bu Hükümet geçtiğimiz hafta 3. yılını geride bıraktı.
Bu arada seçimde 3. ve Meclis'te Anamuhalefet olmayı başaran Fazilet Partisi, Anayasal olmayı beceremediğinden kapatıldı. Üç kez nerdeyse hiç firesiz gerçekleştirdiği kendini yeniden üretme yeteneğini yitirmiş ki... Bu kez şakından ikiye bölündü.
Ve seçmen desteği en az parti anamuhalefet oldu.
Bu olgu hükümetin toplumsal desteğine, Meclisteki muhalefetin dağınıklığını... Hatta kendi arasında rekabetini ekledi. Ve Meclis dışı da içinde muhalefeti topyekûn acze düşürdü.
Bu sağlama da doğru mu ?
Öyleyse, bir an özel ve öznel muhalefetimiz kalsın. Geçtiğimiz 3 yıl öncesine nesnel bir gözle bakalım. Gördüğümüz ne ?
Ülke ve toplum geleceğini hazırlamakla yükümlü her boy, renk, cins ve türden politika... Sanayi, ticaret, yüklenim, banka... Yönetim... Yürütme... Güvenlik... Medya, bilim, kültür ve sanat erbabının o geleceği rehnederek daldıkları, akla hayale sığmaz sefahat.
Deprem gibi ulusal felâketleri bile özel çıkar aracına dönüştüren yolsuzluk, yüzsüzlük ve duyarsızlık.
Çete gururunun iflâsa sürüklediği yoz bir yapı... Mı ?
Bu berbat yapının bağımlılarını üretimden geç, salt düşüncesine yönlendirmek... Cennette, ehline, cehenneme odun taşıtmak değil mi ?
Ama deniz bittiyse, ister melek, ister zebani olsun taşıtacak.
İyi de, deniz IMF'nin ilk "stand by"ıyla bitmedi miydi ?
Hadi leşi öldüren sürüsün !..
Pisliği, sorumluları Demirel'le Ecevit temizlesin.
Bu yapılacak değişimin zorluğunu değiştirir mi ?
Üstelik sayın Demirel emeklilik pijamalarını giymişken.
Yoksa siz onları devrimci mi sanıyordunuz ?
Buyrun bir sağlama daha.
Çok değil 2 yıl önceyi bir düşünelim.
Devleti... Toplumu... Ve ülkenin geleceğini... Çok tuhaftır ama kendi evini soyan ahmak hırsız misâli, bankasını hortumlayan saltanat heveslileri işbilir, becerikli, saygın gözdeler değil miydi ?
Birazcık akılları olsa, pisliklerini gizlerlerdi.
Oysa felâketlerin bile birkaç gün gündemden düşürdüğü tele-vole yaşamı, vur patlasın, çal oynasın sürdü. Ve anlaşıldı ki, bu cahil mirasyedilerin aklı, ellerine kelepçe geçirilip damdaki adembabaların insafına terkeylenmeden başlarına gelmeyecek.
Toptancılığımızı biliyorum. Tek tek her yolsuz ve haksızın hesap verdiğini görmeden içinizin rahat etmeyeceğini de...
Ama zalimin ödlekliğini de siz biliyorsunuz.
Çünkü saltanat kayığı huriyle doluyken seyirtenlerin, zebânileri görünce nasıl kaçıştığını yaşayarak öğrendik.
Bu yüzden, gözdelerden birinin bile yanması, ötekilere ders olur
Galiba oldu...
Haramzadelerin eli kamu malından çekildiği an, denizi bitti.
Ve o an mirasyedi düzeysizliği ayyuka çıktı.
Bir sağlama daha !.. Anayasa apaçık. Parlamentarizmin olmazsa olmazı belli. Başbakan hükümet demek.
Ekran fetvacılarına bakmayın. 1-15 günlük dış görev dışında onun vekâleti mekâleti yok.
Ölür ya da çekilirse, hükümet düşer.
Ve onun sonucu seçim süreci başlamışsa, vekâlet falan değil, düpedüz Geçici Bakanlar Kurulu kurulur.
Sözüm seçmenin yüzde 46'sından dışarı !.. Daha işin başında bu hükümet partilerine oy vermemiş. Beyzadelerle borazanlarının en ahmağından en cinfikirlisine bu temel kuralı bilmesin yazılı mı ?
Kararlar alınıyor... Yasalar konuluyor... Ödevler belirleniyor... Görevler yapılıyor... Yürütme yürüyebiliyorsa, Başbakan hastalığı, bir iki ziyaretin ertelenmesinden ibaret.
Gitse ya da gelseler, altın mı dökülecek ?
Öyleyse bu "çekilsin" vâveylası... Kargaşada son kamu malı... Ya da limanını kaçırma telâşı olmasın ?
|
|
|