.. |
Küresellesmenin Kisa Tarini
Gaye
YILMAZ
"Sayin Baskan,
Türkiye gibi anti-komünist hükümetlerin iktidarda bulundugu ülkelere yapilacak yardimlar ve açilacak krediler öncelikle askeri nitelikte olmalidir. OLTAYA YAKALANMIS BALIGIN YEME IHTIYACI YOKTUR. Gelistirilmis ekonomik yardim, Türkiye gibi ülkelerde bazi durumlarda düsünülenin tam tersi sonuç
verebilir, yani bagimsizlik egilimlerini arttirip; mevcut askeri planlarimizi zayiflatabiliriz. Bu tür ülkelere yapilacak yardim, bize bagli Hükümetleri iktidarda tutacak ve ABD'ne düsman unsurlari zararsiz hale getirecek biçim ve miktarda olmak zorundadir."
Evet, 1956 yilinda ABD Baskani Eisenhower'a gönderdigi mektupta o dönemde dünyanin en zengin adami olarak taninan Nelson Rockefeller aynen böyle diyordu. Söz konusu dönemde ABD'nin Türkiye'ye ekonomik yardimda bulunma planlarina yapilan bu müdahale, süreç içersinde yasamdaki yerini bulacakti. Ama daha önemlisi, dünyanin en güçlü birkaç Devletinden biri olan ABD'nin üstelik Baskanina böyle bir müdahalede bulunma cesaretini gösteren bu , Rockefeller kimdi ve bu gücü nereden aliyordu ?
Kapitalist sistemin bunalimli yapisindan kaynaklanan krizlere çözüm adi altinda hayata geçirilen ve pek çok kisinin yeni, neredeyse 15-20 yillik bir geçmisi oldugunu zannettigi Sirket evlilikleri ve birlesmelerin tarihine göz atildiginda, Rockefeller ismi ilk kez 1901'de J.D.Rockefeller ile J.P.Morgan sirketleri arasinda yasanan birlesmede karsimiza çikiyor. Birlesme sonunda ortaya çikan varlik öylesine muazzam ki ABD'nin güneyinde bulunan 13 eyaletin o dönemdeki varliklarinin toplaminin iki katindan bile daha fazla. Birlesmenin diger ismi Morgan ise o dönemde ve hatta günümüzde de Finans kapitalin kurucusu sayilan bir aile.
Evet, bu birlesme ile artik Amerikan ekonomisinin kalbi tek bir çati altina toplanmisti. Bu çati altindaki sektörler : Bankacilik, demir yollari, sehir tasimaciligi, iletisim, deniz tasimaciligi, sigortacilik, elektrik, kauçuk, kagit, seker rafinerisi, bakir ve sanayiinin diger tüm ana kollariydi. 1920'li yillara gelindiginde Amerikan ailelerinin sadece %1'i toplam zenginligin %59'unu kontrol eder durumdaydi.
Kapitalist sistemin elitleri arasinda fikir ve eylem birligi nasil olusuyor ?
1929 ekonomik buhran, ikinci dünya savasi derken 1941 yilinda henüz savasin bütün dehseti ile dünyayi kasip kavurdugu günlerde ABD'nde bir Komisyon kuruluyor : Dis Iliskiler Komisyonu (The Council of Foreign Relations). Konseyin amaci: "Amerikan finans ve sanayii sermayesinin ihtiyaci olan materyalleri
"mümkün olan en az stres ve zahmetle" elde edebilmek için gerekli ekonomik ve askeri hakimiyetin tüm dünyada kurulmasi " olarak belirleniyor. Fakat, yazili gerekçenin ardinda bir amaç daha var ki o da sermayenin özgürlesmesi yani liberalizasyon sürecinin bir takvime yayilarak baslatilmasi ve sermayenin birikim sürecinde yükselmesine izin verilecek olan sosyal standartlarin zaman içersinde yavas yavas terk edilmesinin saglanmasini saglayacak alt yapinin olusturulmasi. Kuskusuz bu süreçte -en azindan kapitalizmin kalesi sayilan ülkelerde- ulus devlet yapilarinin güçlü tutulmasi ve bunun üzerinden ulusal sermaye birikimlerinin yogunlastirilmasi da ihmal edilmiyordu. Kisacasi kapitalist sistemin önünde asilmasi
gereken, üstelik birbirini doguran, çeliskili bir sorunlar yumagi bulunuyordu. Iste tüm bu amaçlara hizmet edebilmesi için IMF-Uluslar arasi Para Fonu, Dünya Bankasinin kurulmasi ve GATT_Tarifeler ve Ticaret Genel Anlasmasinin yapilmasi ilk kez bu gizli Komisyonda karar altina aliniyor. Ancak, bu durumu mesrulastirabilmek için önce bir Konferans (Bretton Woods Konferansi) toplaniyor ve sanki yukarida adi geçen kurumlarin insasina bu Konferansta gerek duyulmus gibi de bir maskeleme yapiliyor. Bugün hala islerligini koruyan Dis Iliskiler Komisyonuna Amerika'nin en güçlü sirketlerinin sahipleri ile ABD'nin en üst düzey bürokratlari katiliyor, toplantilar aksam yemekleri esnasinda ve kayit disi, samimi bir havada yapiliyor. Böylece karsit görüslerin tartistirilmasi, liderler ve fikirler için kuvez diye tabir edilebilecek bir ortam yaratilmis oluyor. Komisyonun kurulus finansmani büyük ölçüde ve yine Rockefeller tarafindan karsilaniyor.
1954 yilina gelindiginde ise bu kez çok daha gizli faaliyetlerin planlandigi bir baska Komisyonun kurulmasina gerek duyuluyor: Bilderberg Komisyonu, digerine göre daha az bilinen, fakat çok güçlü, resmi bir niteligi olmayan ve üyelerinin isimlerinin açiklanmadigi bu ikinci Komisyon, Amerika ve Avrupa'nin önde gelen sanayii ve finans Sirketleri, Devlet Baskanlari, diger önde gelen politikacilar, çesitli konumlardan uzmanlar, diplomatlar ve bu grubun görüslerine olan sempatisini daha önce ortaya koymus, medyanin önde gelen isimlerini gizli oturumlarda bir araya getiriyor ve Avrupa'da ekonomik bir birlik (A.B.) kurulmasi fikri ilk kez Bilderberg Komisyonunda kararlastiriliyor. Komisyonun kurucusu, Joseph Retinger'in tanimlamasina göre, bu toplantilar rahat bir tartisma ortami saglayarak, resmi kuruluslarin yapamadigini yapabilmektedirler. Toplantilarda katilimci, Devlet Baskani veya herhangi bir Partinin Lideri veya herhangi bir uluslar arasi kurulusun basi dahi olsa, söyledikleri hiç bir sekilde devletini, partisini veya kurulusunu baglamaz. Ancak bu Komisyonda anlasma saglanamasa bile, kisiler degisik yaklasimlari duyarak ve degerlendirerek temel problemlere (?) ortak çözümler bulmaya çalisirlar. Toplantilar basina kapali oturumlar halinde yapilir ve sonuçlari da kesinlikle basina yansitilamaz.
Bilderberg Komisyonundan tam 9 yil sonra 1973 yilinda, Japonya'nin üçüncü ekonomik güç olarak ortaya çikmasi gerekçesiyle bu kez bu ülkeyi de içeren üçüncü bir Komisyon kurulmasina karar veriliyor : Üçlü Komisyon (Trilalateral Commission). Kuzey Amerika (ABD ve Kanada), Bati Avrupa ve Japonyanin ekonomik çikarlari konusunda isbirligi yapmasi ana fikrine dayanan bu Komisyonun sponsoru ise ve bu kez yanina Z. Brezezinsky i de alan David Rockefeller. Kurucu ortak Brezezinsky, 1977 yilinda Carter'a Milli Güvenlik Danismanligi görevini üstlenene kadar Komisyona Baskanlik
ediyor. Çünkü Bilderberg'ten farkli olarak Üçlü Komisyon üyelerinin ayni anda devlet yönetiminde görev yapmalari mümkün degil.
(Daha önce ve daha sonra olabilir ama Komisyon üyeligi sirasinda olamaz) Bugün itibariyla Üçlü Komisyonu olusturan kisi ve kurumlara bakildiginda ise ortaya muazzam bir güç çikmaktadir : Dünyanin en büyük 5 ulusötesi sirketinden 4 tanesi, en büyük 6 Bankasindan 5 tanesi ve aralarinda meshur CNN'in de bulundugu medya devleri Carter, Bush, Clinton gibi ABD baskanlari ile diger devletlerin baskanlik ve üst düzey kadrolarinda görev yapmis veya ileride görev yapmasi istenen kisiler.
Bu üç komisyonda en çok dikkati çeken konu ise, birbirleriyle rekabet eden sirketlerin liderleri ve farkli politikalara sahip siyasi partilerin liderleri kapali kapilar ardinda, halklarin hiçbir zaman ne oldugunu bilmedikleri bir fikir olusturma süreci için bir araya getirmeleridir.
Güçlü kapitalist ittifakin ardindaki gerçek gerekçeler :
Gizlilik içersinde ve 1941 - 1973 yillari arasinda kurulan bu 3 Komisyonun kurulus gerekçelerini irdelerken öncelikle 41-73 dönemi itibariyla dünya ekonomik ve siyasi sistemini hatirlamakta yarar var. 1917 Ekim Devrimi adiyla anilan Bolsevik Ihtilali sonrasinda kurulan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birligi giderek bir Süper Güç konumuna gelecegini gösteren sinyaller ilk kez Ikinci Dünya Savasi sirasinda anlasilmisti. SSCB'nin ekonomik güç olmasindan daha tehlikeli olan ise, sosyalist bir yönetimin kapitalizme meydan okuyabilen bir sistem olarak tüm dünya tarafindan taninmasi ve örnek alinabilir konuma gelmesiydi. Demek ki düsmanin bilegini bükebilmek için daha fazla, daha fazla güçlenmek gerekiyordu ve bu da ancak sistem içi ittifaklar üzerinden olusturulabilirdi. Fakat bu ittifaklar arasinda da belli güç dengelerinin korunmasi gerekliydi. Bu nedenle olusturulan 3 komisyonda da ABD sermayesi üstelik kurucu sifatiyla yer aldigi halde, Bati Avrupa sermayesi son iki tanesine katilabilmis ve Japonya'ya da sadece sonuncunun içinde yer almak düsmüstü. Böylece Amerikan sermayesi komisyonlardaki basat gücünü tesis etmeyi ve korumayi basarmis, diger iki grup ise ebediyen bu güçlü haminin vesayeti altina girmisti. Ancak bu gerekçeli ittifakin sürekli olmasi da -kapitalizmin dogasi geregi- mümkün degildi ve Sovyetler Birliginin çöküsü, Dogu Blokunun dagilmasiyla dagilmasiyla birlikte (1989) çeliskiler daha belirgin hale geldi. Geride biraktigimiz son 10 yillik dönemde, 1900'lü yillarin basinda birlesme, ittifak biçiminde yasanan Sirket evlilikleri artik yerini "ele geçirme" (Take over) operasyonlarina birakti ve küresel finans krizleri üzerinden yaratilan ekonomik bunalimlar yardimi ile rekabet süreci bir tekellesme (Monopoly) olgusuna dönüstü.
|

|
|
.. |