|
|
Stratejisi ve Taktik
Meğer davulu boşuna dövmüşüz.
Biz burada bir yıldır, çimdikleme fırsatı düştükçe MHP başkanı Devlet Bahçeli'nin iyi bir stratej olduğunu savlayıp durduk.
Çünkü demokratik bir siyasal partinin, "nihai zafere," ancak ve sadece yasal zeminde ulaşacağına inanıyorduk.
Bunun için de cumhuriyetlerde, kayıtsız koşulsuz egemenin... Yâni kim ne derse desin ulusun çoğunluğunun, o parti... Dolayısıyla başkanının fikir, düşünce ve programını benimsemesi gerekirdi.
Demokrasi bunun için iknâ rejimidir.
Ve zorbalık ya da darbe ifnâya dayanır.
Bu yüzden seçimli cumhuriyetlerde bir parti, bütün fırsatları demokratik sürecin yasal zeminini oluşturmakta kullanmalıdır.
Üç yıllık gözlem, MHP için bu izlenimi veriyordu.
Yazık !..
Ecevit'in hastalığıyla çakışan AB ödünleriyle ABD hevesleri, DSP'nin ahlâksız çözülüşünü... O halksız ve haksız iktidar özlemine kurtluk fırsatı doğurdu.
Ve bir yazık daha !..
Bahçeli fırsatı stratejiye çevirebilecekken, taktiğe kurban etti.
Nasıl mı ?
Böylesi bir çalkantıda, seçim önerisi çok doğru bir streteji.
Kendine ve halka tam güvenin açık bir ifadesi.
Her demokratik partinin en doğal ve yasal zemini kullanma hak ve ödevinin yerine getirilmesi.
Anayasa'ya göre erken seçim kararını ancak TBMM verebilir.
Ama o tatilde !..
Olağanüstü toplanması gerekiyor.
Onun da yasal ve tüzüksel yolu belli.
Ya Bakanlar Kurulu'nun istemiyle Cumhurbaşkanı çağıracak. Ya Meclis Başkanı... Ya da milletvekillerinin beşte biri.
Bakanlar Kurulu ortaklarının birbirine güveni yitmiş.
Karar yetisi kuşkulu.
Meclis Başkanı MHP üyesi, komployla suçlanabilir.
MHP milletvekillerinin istemi en doğru yol.
Buraya kadar herşey yasal ve stratejik.
Geçmişinde sızma ve darbeciliğin her tür taka tukası bulunan bir partinin, üç yıllık iktidar ortaklığında yasallığa açılımı çok iyi.
Başta Bahçeli, yönetenlere aşk olsun !..
Seçim olur olmaz...
Çözülme durulur, artar.
O pilâv daha çok su götürür.
Ama doğal ve yasal akışında 15 Temmuz'da toplanıp en geç 15 Eylülde seçim yapabilecek Meclis'i 3 Temmuz imzalarıyla, 3 Eylül'de olağanüstü toplantıya çağırıp, 3 Kasım'da seçim önermek neyin nesi ?
Bizce hiçbir özre sığmayacak bir taktik.
Siz isterseniz kurt kapanı, deyiniz.
Neden mi ?
O iki ay içinde köprülerin altından çok su akar.
Seçim korkusu erdemlisinden ahlâksızına kendine ve partisine güvensiz milletvekillerinin yüreğini hoplatır.
Mazeret hazırdır.
İdeolojik birliktelik kamuflajıyla sıra pazarlığına girer.
Ve sular kendi değirmeninize akar.
Bakarsınız tek başına iktidar bile sağlanır.
Artık "milli irade" gerçekleşmiş... Seçime gerek kalmamıştır.
Öyle mi ?
Öyleyse iyi bir demokrasi stratejisti gitti !..
İktidar nimetini demokrasiye yeğliyen Mesut Yılmaz'la, Tansu Çiller'den acemi bir taktisyen daha geldi.
Hoşgeldi, safa geldi !..
Gülbank
İki yiğit çıktı meydana.
İkisi de birbirinden merdane.
Bir yanda Selânik eşrafından İpekçizade Cem pehlivan.
Öte yanda Makedonya esnafından Uzanzade Cem pehlivan.
Biri başaltı Kemal Derviş ve Hüsamettin Özkan'la başpehlivan Ecevit'e çıvgar düzdü... İlk elensede boyunduruğa aldı.
Diğeri ilkin babadostu Demirel... Sonra ortağı Özal'la işbirliği sayesinde hem devlet hazinesinin, hem millet hissesinin... Hem de en uluslararası büyük soyguncu... Pardon pehlivanların canına okudu.
Biri ince, nazik, uysal ve kurnaz.
Egenin öte yakasından Selânikli Yorgo'yla Kıbrıs zemininde sirto-zeybeğe kalkacak kadar özverili.
Biri kaba, görgüsüz ve nobran.
Yakalanırsa Amerikan zındanında lumpenlerle mindere çıkacak kadar güçlü ve yakışıklı.
Her ikisinin de ayak takımı herkesi kandıracak kadar çok.
Her ikisi de kısa yoldan başpehlivan.
Birinin soyu, yüzyılların gerisine dayanıyor.
Ötekininki bir kuşaktan öteye pek bilinmiyor.
Ama her ikisi de hem oyunda, hem hilede denk.
Cazgır cazgır olalı böyle pehlivan...
Güreş güreş olalı böyle bir meydan...
Meydan meydan olalı böyle geniş bir çıvgar...
Ayaktakımı takım olalı böyle nimet görmedi.
Biri iktidar mamasını, diğeri dolar memesini bohçaladı koydu.
Goygoycuları çevrelerini sardılar.
Vur davulcu davula !..
Çal zurnacı zurnayı !..
Kırkpınar güleş görmezse, üleş görecek.
Pehlivan pehlivan !..
Alta geldim diye yerinme...
Üste çıktım diye gerinme.
Bu cazgır çok yiğidin sırtını yerde gördü.
Onun alkışını alıncaya, yendiğine inanma !..
Kolpo ve Komplo
Bilmeyiz dikkatinizi çekti mi ?
İşadamlarıyla düşadamları elele hükümeti devireceklerdi.
Piyasa oyuncularıyla Amerikalardan getirtilen düzen teknisyeni, bu oluşumun tezgâhını kurmaktan, piyasa ile ilgilenemiyor.. Ali alıyor oyuna... Veli alıyor koyuna gidiyordu.
Yabancı yatırımcılar...
Türkiyeli işadamları...
Yardakçıları düşadamları...
Tetikçileri boşadamları bir ağızdan Ecevitlere sövüyor...
Derviş... Cem... Özkan üçgenini öve öve göklere çıkarıyordu.
Borsa dibe vurmuş... Dövizle faiz alıp başını gitmişti.
Daha nerelere gideceği belirsizdi.
Birden iktidarın büyük ortağı DSP çözüldü.
Tezgâh işlemeye başlamıştı.
Teknisyenler, piyasaya bakacak fırsat buldular.
Komployla uğraşan parmaklar oynadı.
Dövizle faiz artışı... Bonoyla borsa düşüşü şıp diye durdu.
Komplo pazarcı esnafı usûlü kolpoya döndü.
Ve çığırtkanlık başladı.
Ülkenin başına bir geçebilseler !..
Amerika kesenin ağzını açacak...
AB hemen üye yazacak...
Komisyoncular azacak...
Türkiye ertesi gün gül gülistan olacaktı.
Bir hafta yel gibi geçti.
Olmadı.
İkinci, üçüncü hafta da geçeceğe benzer.
Olasılıklar gün günden azalmakta.
Çünkü Türkiye bir cumhuriyet.
Hem de 600 yıllık bir imparatorluğun küllerinden Zümrüd-ü Anka mucizesiyle doğmuş sağlam bir cumhuriyet.
Ve kurulduğundan günümüze genel seçimleri savaş ve darbeler de içinde 4 yıldan öteye atamamış bir cumhuriyet.
Ve şimdi yeniden erken seçim korkusu bütün yüreklerde.
Bakmayın çapsız parti liderlerinin çürük elma sepetlerine.
Kurucusu Atatürk'ün atadığı milletvekili sayısı, iki elin on parmağını geçmez. Onlar da kuvvayı milli kongre ve direnişlerine katılmasalar bile ülkenin yüzakı fikir, düşün ve sanat insanlarıdır.
Gerisinin tamamı, sonradan değişik partilerde de olsalar o kan ve ateş deryasının içinden gelirler.
Ve 60'lı yılların sonuna dek egemenliği halk adına kullanırlar.
Onun için de, Türkiye'de iki seçim arasında, zor ya da hile ile iktidar olmak çok kolaydır da... Seçimden iktidar olarak çıkmak, hiçbir haramzadenin haddine düşmemiştir.
Düşmeyince de, şimdi komplosu alkışlananların, yarın defolu mal satan kötü kolpocular olarak kargışlanmasına şaşmayın.
ANAP'ın Halleri
ANAP her halde tarihinin en sıkışık anını yaşıyor.
Bir helva kardı !..
Sanırız kendisi de beğenmiyor.
Çünkü MHP'siz bir yeni oluşum düşlerken, altından kalkılması zor üç tehditle burun buruna geldi.
İlki blöf de olsa, seçim tehdidi.
Bu koşullarda gidilirse, gelmemek nerdeyse kesin.
İkincisi, hükümetten postalanma tehdidi.
Ecevit'te oyun çoktur !..
Ama, Bahçeli sadakatın ödülünü alacak kadar güçlendi.
Hadi bunlar o ölçüde önemli değil.
Komploculukla siyasetin cilvesidir.
Başarı başarısızlık... Yengiyle bozgun elele, yanyana içiçedir.
Birine sevinirken, diğerine yerinmeye hazır olmalı.
Ama üçüncü tehdit var ki !..
İşte o yenir yutulur gibi değil.
O da yargı tehdidi.
Bir kez yargıcın eline düştün mü ? Hiç suçun yoksa bile yandın.
Ya bir de varsa !..
İşte o zaman dumanını gören bile bulunmaz.
Halâ neden sözettiğimizi anlamadınız mı ?
"Beyaz Enerji" davasından !..
İlişkisi olup, dokunulmazlığı bulunmayanlar mahkûm oldu da !.
Olsun, dokunulmazlar kurtuldu diyenin aklına şaşarız.
Parti barajın altında kalırsa, kimde dokunulmazlık kalır ?
Ya !..
Sonunda jeton düştü mü ?
|
|
|