Emekçilerin 
Kurtuluşu
Kendi
Eserleri
Olacaktır.

                 K.MARKS

 


Siyaset ve İhanet

Erol TOY

 Yıl 1945.

İkinci Dünya Savaşı bitmiş.

Katılmadan atlatmış Türkiye, demokratikleşme sürecine girer.

Kurtuluş Savaşında ayrık saydığı her şeyden arınmış... Boy, kan ve bölge bağının “imtiyazsız, sınıfsız” kaynaştırdığı “bir kitle...”

Kurduğu kamusal ekonomi-politik ilkel komünal özellik taşıyan bir devlet... Ve halkı sürü... Kendini çoban sanan oligark bürokrasiyle, sınıflar uzlaşması çağdaş demokrasiyi bağdaştırmak hüner ister. 

Tahlili çok uzun.

Kestirmeden gidelim.

Ve kimsenin hatırı kalmasın, evrensel durum gereği diyelim ; Cumhurbaşkanı İnönü, çok partili yaşama geçmekte... Partisi CHP’nin mutlak çoğunluğu ise... Önceki deneyimlerin fiyaskosundan da güç alarak engellemekte kararlıdır.

CHP’nin 9 kurucusundan biri.. Cumhuriyetin 3. başbakanı Celâl Bayar, girişimin önderliğine soyunacaktır.

Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan’ı yanına alır.

Demokratik açılımın başlangıcı sayılan 4’lü tasarıyı 22 yıldır iktidarda olan tek partinin gurubuna sunarlar.

Tasarı Cumhurbaşkanının istemine uygun... Parti oligarşisinin direncine aykırıdır. 4’lü dışındakilerin oybirliğiyle reddedilir.

Ama ok yaydan çıkmıştır.

İdeolojik tartışma, kamuya taşar. Parti oligarşisini sarsar.

Adnan Menderes, Fuat Köprülü, Refik Koraltan CHP’nden atılır

Partinin Mustafa Kemal Atatürk de içinde kurucularından 6’sı ölmüş.. Komadaki Sabri Sağıroğlu sayılmazsa, direnenlerle hükümetin başı Recep Peker’le... 4’lü tasarıyı hazırlayan Celâl Bayar kalmıştır.

Onu atmaz.

Atamaz da diyebilirsiniz.

Karakter sınavına sokar da !..

Celâl Bayar duraksamaz.

Önce milletvekilliğinden istifa eder... Sonra CHP.nden.

İster darbeci olun ister devrimci.

Otokrat demokrat... Sağcı ya da solcu, ne olursanız olun.

Kuvvayı Milli dehasının her zaman her oyunu çok şık ve ahlâklı oynadığını... Ve daha önemlisi, beğenmesek... Aslına uygun saymasak bile demokrasimizin temelindeki sağlam karakterle, dürüst ahlâkın varlığını inkâr edebilir misiniz ?

Edemezseniz, hem bütün siyasal çalkantıların. Hem hüsranlarla, yengilerin gizini çözdünüz demektir.

Çünkü kim neyi nasıl çarpıtırsa çarpıtsın... Ne kadar gerçek ya da yapay... Muvazaa veya ideolojik ayrılık ürünü sayılırsa sayılsın... Demokrasi, halksız oynanamayan bir oyundur.

Ve halkın tamamı ya da çoğunluğunu aptal... Hain... Sahtekâr... Satılık sanan, kendisiyle özdeşleştiriyor...Ve ilk seçime kadar çok fena yanılıyor demektir.

Bilen anımsasın, bilmeyene anlatsın.

Cici demokrasimizin 57 yıllık tarihi tanık.

Günümüzdekine benzer, siyasal çalkantıların tamamının ahlâk, karakter ve seçim sınavından... Onu küçümseyen fentbazların tümü hüsran... Halk ise darbeler de içinde, herkezinde başarıyla çıkmıştır.

İster DP.den MP. Ve Hürriyet Partisi’ne kadar uzanın.

İster TİP’den, TKP. Ve günümüz sosyalistlerine...

İster, AP.nden Demokratik Parti’ye...

İster DYP.nden Demokrat Türkiye Partisine.

Ve ister, CHP.nden Güven ya da CP.ne.

Haydi o uzun ve oylumlu iştir !..

Kolayına kaçalım !..

Lütfen yirmi yaşı aşanlar, kişisel belleğini yoklasın.  

Ve diler Bayar’dan Menderes... Bölükbaşı  Karaosmanoğlu’na uzanan... Ve 27 Mayıs 1960’la noktalanan DP serüveninin özgürlük, eşitlik, adalet ve demokrasi havarilerini anımsayın.

Diler 12 Eylül 1980 öncesi sonrasıyla, Gümüşpala’dan Demirel, Bozbeyli, Özal ve Yılmaz’a AP’nin milliyetçi mukaddesatçılarını... Aybar’dan Boran, Perinçek ve diğerlerine TİP sosyalistlerini... İnönü’den Ecevit, Feyzioğlu, Satır, Calp ve ardıllarıyla Baykal ve Cem’e CHP orta solcularını...

Dilerseniz Çiller’den Cindoruk’la Erez’e DYP sağcıları... Ya da Türkeş’ten Bahçeli’yle Yazıcıoğlu’na MHP ülkücüleriyle... Erbakan’dan Kutan ve Erdoğan’a Müslüman Kardeşleri tutun...

Tarihin hükmünü bir yana bırakın.

Ondan hiç farkı olmayan kişisel bellek ve vicdan terazinizin başarı ve hüsran kefelerine koyun.

Ve ahlâk ya da karakter dirhemleriyle bir tartın.

Altı okka çekenle, dirhem tutmayanı ayırın.

Türkiye siyasetinin cilvesiyle seçmenin sillesi apaçık önünüzde.

Artık isterseniz vicdanınızın sesini dinleyin.

İster gazete okutamayan basıncı... Reytingsiz yayıncı.. Becerisiz işadamı... Kendini seçtiremeyecek temsilci. Ve başkalarının zaafından çıkar sağlayan dış güçler koalisyonunun varvarasına kulak verin.

Halkla yengiyi, seçkinleriyle hüsranı seçme hakkınız kutsal.

Bilmem ahlâk ve karakter sahiplerine anlatabildim mi ?

 

 
sayfa başına dön