|
|
Cem'e Cemile
İsmail Cem İstanbullu, Kayseri milletvekilidir.
Hüsamettin Özkan Kayserili İstanbul milletvekili.
Kemal Derviş, Türko-Alman ve ABD yurttaşı...
IMF vekilliği herkesin dilinde.
Üçü elele, Türkiye'de iktidar oyununa kalkıştılar.
Siyasal parti kurarak halkın önüne çıkmak... Seçmenden oy alıp iktidar olmak her ergin Türk yurttaşının tartışılmaz hakkıdır.
Ama başkasının kazandığına sahiplenmek... İşte bu olmaz !..
Eskiden yanlış hesap Bağdat'tan dönermiş.
Şimdi Kayseri'den dönüyor.
Kayserili Hüsamettin Özkan'ın, Amerikalı Kemal Derviş'le, Kayseri milletvekili Cem'e attığı kazığın ucu Kayseri'den çıkıverdi.
İlkin Kemal Derviş su koyuverdi.
Ardından Kayserililer...
Çok yaygın... Çok bilinen gerçektir.
Kayserili yamandır.
Boşuna mı, "okumam yazmam yok !..
Ama Kayseriliyim," denilmiş.
İş bilir... İş bitirir... Çok akıllıyı şaşırtır.
Ömer Seyfettin'in yalancısıyız ;
Hatta çaldığı eşeği boyayıp yine sahibine satarmış.
Dedik ya, Kayserili yaman !..
İsmail Cem iki hafta önce DSP.nin Kayseri Milletvekili... 57. Cumhuriyet Hükümetinin Dışişleri Bakanı idi.
DSP İstanbul Milletvekili ve Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan'ın başını... İMF vekili, Devlet Bakanı Kemal Derviş'in yükünü çektiği "Yeni Oluşum"un önderliği uğruna koltuğunu boşalttı.
Her zaman gözü aç karnı tok çevreler, bütün zerafet... Nezaket ve şıklıklarıyla lüks otellerin muhteşem salonlarını doldurdu. Şiddetli alkışlar... Dehşetli pohpohlarla gökkuşağının üstüne bindirdi.
Haklıydılar !..
Mahşerin üç atlısı yeni oluşumu, oluşturdu ya !..
Oldu da bitti... Maşaallah !..
Üç taşla, kaç yüzbin kuş vurmuşlardı, artık bir bilen mi bilir ?
Yoksa Kayserili mi ?
Allah bilir !..
Biz söylenenlerin... Ya da görülen düşün çığırtkanıyız.
Aktaralım da, siz sayın.
DSP yoluyla 57. Hükümeti bir hamlede çökertecekti !..
İçteki dıştaki karnı tok, gözü aç bütün uçlarla... Her aşın salçası piçler... Ve varsıl tetikçisi itlerin desteğiyle sabahtan akşama yeni bir hükümeti kuruverecekti !..
AB.ne uyum... ABD.ne sunum yasalarını çıkarıverecekti !..
Her zaman karnı aç, gözü tokların ağzından bir vuruşta kaptığı son lokmaları hazine sofrasında toplayıp... Her zaman karnı tok gözü açların önüne seriverecekti !..
Eh bunları yapıverene, seçim meçim de gerekmez.
Her zaman karnı aç, gözü toklar, cahil... Bağnaz... Aptaldır.
Nasrettin Hoca'nın kedi ve ciğer hesabını nerden bilecek ?
Gidip oyunu Recep Tayyip Erdoğan'ın AKP.ne verecek.
Asker o zaman yapacağı darbeyi öne alıp seçimi kaldırdı mı ?
Kaymaklı ekmek kadayıfı !..
Yeme de yanında yat !..
Ne var ki, el beyden yaman !..
3 ay sonra, 3 Kasımda seçim var gibi...
Üstelik İsmail Cem de pek bir acemi.
Kayserili Hüsamettin Özkan'ı... O yutmazsa ABD.li Derviş'i... O daha baştan su koyverdiğine göre, her zaman karnı tok gözü açları... Onlar da Boğaz yalılarıyla, lüks otel lobilerinden çıkmazsa, piçleriyle itlerinden bir gurubu göndereceğine kalkıp da her zaman karnı aç, gözü tokların arasına kendi gitmez mi ?
Besbelli eşeğin sahibi de Kayseriliymiş !..
Hem boyacıyı dövmüş... Hem eşeği almış.
Yandı gülüm keten helva...
N'olacak bu memleketin hali ?
Babil'in Asma Bahçeleri
Yağ satarım, Bal satarım...
Ustam sağ ya, ben satarım...
Türkiye çok büyük bir dost !..
Sezer bir hukuk bilgesi !..
Ecevit'e hasta diyen haltetmiş !..O bir analiz dehası !..
Silâhlı Kuvvetleri çok kahraman... Stratejik ortağımız !..
Yiğit ve sevgili halkı, yoksul ama genç, diri, savaşçı !..
Onda olan bizde yok... Bizde olan onda !..
Üstelik şu ara paraya da sıkışık !..
Dostlar ne günler içindir ?
Eskiden "Amerika I love you," Türklerin dilindeydi.
Dilleri mi eskidi.
Tersine çevirerek, "I love you Türkiye," demenin zararı ne ?
Yağ satarım... Bal satarım...
Ustam sağ ya, ben satarım.
Mehmetçiği Dicle ve Fırat üstünden Bağdat'a salarım...
O Babil'in Asma Bahçelerini dalar...
Sahibini kovar...
Bekçiyi döver...
Budar... Aralar...
Sürer... Çapalar...
Ben üzümü dererim...
Eh, olacak o kadar !..
Türkiye çok büyük ve çok güçlü bir dost !..
Çağırdım, görüştüm, öğrendim.
Gittim... Gördüm... Sınadım.
Sezer hukuk bilgesi... Ecevit analiz dehası... TSK üstün asker !..
Halkı genç... Güçlü... Diri.
Ama biraz paraya sıkışık.
Saddam zâlim bir tiran... Tehlikeli terörist, cani... Çılgının biri.
Ona mı kalsın milyarlarca tonluk petrol rezevleri ?
Bomboş mu dursun Türkiye'nin, iri, uzun, güçlü elleri ?
Sararıp solsun mu, Babail'in asma bahçeleri ?
Eli hamur, karnı aç mı beklesin dünya efendileri ?
Yağ satarım... Bal satarım.
Ustam emekli ben satarım.
Almayanın anasını satarım.
İki Krala Bir Ada
Akdeniz'de minnacık bir ada.
İspanya'ya uzak ama pek yakınmış Fas'a.
Denildiğine göre, her gün biraz daha yaklaşıyormuş Fas'a, her yetkilinin ağzında. Önce 200 metre uzaktaymış.
Sonra 180... 150... 140...
Ne yapsın Kral Hasan ?
Asker çıkarmış. Bayrak dikmiş...
Ve tutmasam, Fas'a çarpacaktı, demiş.
Madem tuttum, benimdir.
Kraliçeme armağan.
Kral Karlos duyunca pek celâllenmiş.
Atalarımdan mirastır, vermem demiş.
Ve o da asker göndermiş...
Gemi göndermiş...
Uçak göndermiş.
Bir kral gönderir de, öteki kral durur mu ?
O da hemen seferberlik ilân eylemiş.
Derken efendim, çağdaş masalın sonu kanlı bitmek üzereymiş.
Ama küçük kralların minik ada üstünde itişmesi, büyük kralı... Dünyalar hakimi ABD.ni pek bir rahatsız etmiş.
Kaş çatıp parmak sallar sallamaz, küçük krallarda şafak atmış.
Bayrak inmiş...
Askerler çekilmiş...
Gemiler limanlarına dönmüş...
Uçaklar meydanlarına inmiş.
Adacık İspanya'ya uzak... Fas'a yakın... Akdeniz'in ortasında sâkin sâkin oturmasına devam etmiş.
Kimse mürüvvet görmediğinden, hiç kimse kerevete çıkmamış.
Ve çağdaş masal da, şimdilik burda sona ermiş.
Elleştirmen
Ece Ayhan'ın ölümü, edebiyata bakışın turnusolu oldu.
Büyük medyanın, büyük yöneticileri... Ertuğrul Özkök'ler... Mehmet Y. Yılmaz'lar... İsmet Berkan'lar her zamanki alışkanlıklarını bir gün için terkeylemişler.
O günedek genelev vitrini sandıkları birinci, ikinci, üçüncü sayfalardan "seksi" dilberleri atarak, ozana ayırmışlar.
Lûtfetmişler !..
Pek özendikleri AB medyasının yöneticileri de öyledir.
Organlarının ilk sayfa ve haberlerini "seks" fantezileriyle bezer. Arada bir ozanları öldüğünde, ona da yer ayırırlar !..
Teknoloji kendi ideolojisini dayatır diye bilinir.
Yanlış !..
Bizim büyükler, teknolojiye kendi ideolojilerini dayatır.
Örneği medyamız.
O teknolojiyi üreten yerlerde, bilim, kültür ve eğitim aracıdır.
Bizimkilerin elinde, masturbasyon aracı.
Ve arada bir bir ozanın ölümü birinci sayfaya çıkarsa, o büyük medyanın büyük eleştirmenlerinin övüncü.
Ya da İlker Sarıer'in alayına neden olsa da, Doğan Hızlan'ın teşvik örneği olur umuduyla alkışladığı bir girişim.
Öyle ya !..
Medya yöneticilerine ne mutlu !..
Kırk yılın başı fahişe fiatı artırmak yerine ölü bir ozanı anma lûtfunda bulundular.
Doğan Hızlan, bu fırsatı kaçırırsa ayıp !..
O kaçın kurrasıdır !..
Tutup da bilim, kültür ve sanat eksiklerini yermeye kalksa, çok iyi bilir ki kazmalar, anında işinden ederler.
Türkiye kültür, sanat ve edebiyatı büyük bir eleştirmeninden... Pek çok yapıt tanıtılmaktan yoksun kalır.
İyisi mi, yöneticilerin olduklarından değil, "seks" aracılığından fırsat bulup şiirle ilgilenme lûtfunda bulundukları için översin.
Böylece hem özendirmiş... Hem vicdanını rahatlatmış... Hem de işini korumuş olursun.
Arada İlker Sarıer gibileri çıkarsa, lûtufta bulunur... "Ayrı" ve çok üst bir dünyadan " cevaba değip değmeyeceğini " düşüne düşüne fırçanı çekip onu yücelterek, bir daha cevap vermezsin.
Yoksa "kalitesiz bir tartışma ile" senin o üst düzey dünyandaki okurlarını "meşgul ettiğin için de özür dilersin."
Değil mi ?
Sakıp Ağa'nın Dönüşü
Epeydir sesi çıkmıyordu !..
Bayağı merak etmiştik.
Devlet desteği.. Millet süsteği.. Yabancı yabasıyla yığdığı varlık beceriksizliğinden yarıya inince, aklının beş para etmediğini anladı.
Sesini kesti diyorduk.
Yanılmışız !..
Meğer artık el altından mı ?
TÜSİAD üstünden mi, tam bilinmez !..
Hükümeti devirmekle meşgûlmüş.
Ne yazık !..
Onu da işlerine benzetti.
Raporlar maporlar davulu... Anketler manketler zurnası... Senaryo menaryo köçekçesiyle "Yeni Oluşum"a kalkıştı.
Ama besbelli hükümeti deviremedi.
Nerden mi anladık ?
Yeniden çam devirmeye sıvandı da ordan.
|
|
|