|
|
Özeleştiri
Erol TOY
Bir yıl çabucak geçti !..
Her hafta inatla İnadına'yı açan... Apaçık'ı tıklatarak gözucuyla da olsa bıkmadan bakanlardan özür dilerim.
Yanıldım.
Ve belki sizi de yanılttım.
Utancım beni yanıltanlardan fazla !..
Eskiler ne güzel söylemişler.
"Ölüm geldi cihâne... Başağrısı bahâne."
Sayın Ecevit ölmedi.
Ama hastalığıyla toplumun başını öyle bir ağrıttı ki !..
Bazıları için ölümden beter.
Taktik savaşlarının tetiği seçimi erkene almış... Emanet sahibine teslim edilecekmiş gibi görünüyor.
Bana kalsa, her yıl seçim isterim.
Ta ki, kayıtsız koşulsuz halk egemenliği bütün taş kafalara bir daha çıkmamak üzere yerleşsin.
Çünkü seçkini unutma özürlü... Seçilmişin belleği felçli.
Üç-dört yıllık süreçte, herşeyi siliyor.
Listeye hazırdan konsa bile, oy için kime ne zaman, ne kadar yalvardı... Kime ne ölçüde, ne vaatte bulundu... Kimin vekâletini alıp kimin işini gördü... Ve kimin çıkarına kime kazık attı... "Mazbatayı" aldığı gün belleğinden siliyor.
İki seçim arasında asil odur.
Ve iki seçimin arası çok uzundur.
Yeri zamanı geldiğinde, seçenlerini olmazsa, liderini kandırır. Aynı ilde partisini de kaybettireceğinden başka ildeki bir listenin başına kurulur. Efendilerine hizmetini yine sürdürür.
Her yıl seçim olsa bu dolabı döndürmek kolay mı ?
O kadar fentbaza, o kadar seçim bölgesini kim nerden bulur ?
Son yıllarda 3-4 yıllık süreçler bile zorlamaya başladı ya !..
Herkesi yanıltan bir bu.. Bir de bencileyin ahkâm kesenler oldu.
Anımsayan ne kadar yerse haklıdır.
Sıradan bir yazarı olarak, ilişki ve çelişkileriyle şu kavanoz dipli dünyayı. Eni boyu, ağırlığıyla bilim adı emperyalizm olan küreselliği. Derinliği, yüksekliğiyle toplumsal olay ve olguları. Yeri ve zamanına göre kerîm ya da zalim Devleti. Bir avuç keskin gözlü, duyargaları hassas, pençesi yırtıcı egemen... Karınca kadar çok, serçe kadar ürkek... Güzellikler üreticisi... Çirkinliklerle kötülüklerin sorumlusu ezilen sınıfları... Yâni insanı... Dahası da bizim insanımızı tahlil sorum ve yükümüyle değerlendirme kaygısında...
Çoğun öfkenizi göze alarak, onun evrensel ve yerel düzendeki yer, konum, durum ve tutumu konusunda görüşünüze ters fikirler ileri sürüyor... Tartışma gündemini doğruların egemenliğine açmak savıyla her türden kötümserliğe karşı çıkıyor... Emekçi halkın gizil gücünün, bütün olumsuzluk ve engellerin üstesinden geleceği iyimserliğimle canınızı sıkmaktan çekinmiyorum.
O yüzden de bazen çok fena yanılıyorum.
Örnek mi ?
Apaçık ortada !..
Bir yıldır okuma zahmetine katlananlar gülümsemekte haklı !..
Yerli yersiz dövdüğüm davul, fena patladı.
Anımsadınız mı ?
Seçim en erken 2003 baharında diye az mı yırtındım ?
Öyle görünüyor ki seçim, 2002 hazanında.
Zaman zaman kızsanız... Görüş, düşünce ve fikirlerime hiçbir biçimde katılmasanız... Hatta iyimserliğimin(!), karamsar, kötümser, çaresiz bırakan gerçeği sarsması kaygısıyla zararlı görseniz de... Tek dayanağım sevginiz nedeniyle bağışladığınızı biliyorum.
Bu yüzden, "dur hele !..
Daha 2002 Temmuzunun sonuna gelmedik.
Solu sağıyla koskoca partiler...
Oluşmuş dönüşmüşüyle karizmatik liderler...
Koca koca kasalarıyla IMF'ler... DB'ları... Sendikasyonlar...
Ceylan derisi koltuklarıyla milletvekilleri...
İstediklerini âbâd... Dilediklerini berbâd eden STK'lar...
Süngü ucuyla üstüne oturma dışında herşeyi yapan TSK'lar...
Dönülmez köşe... Erişilmez ödül sahibi yazar çizer takımı...
Herkes, hepimiz seçim lâfıyla şallak mallak ortada kaldık.
Şok hele bir atlatılsın.
Kimler ne tezgâhlar düzer... Kimler ne oyunlar sergiler...
Üstelik AB.nde bu heves... ABD.nde bu iştah... Haramzadelerde bu yumruk... Bizde bu dağınıklık... Ve pek saygıdeğer vekillerimizde bu fentbazlık varken, o pilâv daha çok su götürür diyen sensin.
Karar alınıncaya...
İp YSK.nun... Hüküm halkın eline geçinceye bekle...
Eğer 2002 Kasımı gerçekleşirse, o zaman yanıldım ve belki sizi de yanılttım de," dediğinizi duyar gibiyim.
Hoşgörünüz varolsun !..
Katlanmanıza borcum bir idi... Hoşgörünüze bin oldu.
Ama seçim 2003 baharına sarkmazsa, yanılgımı örter mi ?
Dimyata pirince giderken, evdeki bulgurdan olan onca anlı şanlı akıldanenin yanında, seninki de lâf mı ? Demeyin !..
Kestiği ahkâm kof çıkan, özeleştiri yapamazsa, özür dilemeli.
Bunu beceren, en azından namusunu kurtarır.
Kös dinleyenin derdi namus değildir.
Ervahına çekilen her yuf, efendisine sadakatını pekiştirir.
Bilmem onları hor mu, hoş mu görürsünüz ?
|
|
|