Emekçilerin 
Kurtuluşu
Kendi
Eserleri
Olacaktır.

                 K.MARKS

 


Hücre konusu kapanmadı, kapanmaz 

Yıldırım Türker 

 Okuyanlar hatırlayacaktır. F tipi hücrelerdeki gündelik yaşam üstüne tanıklıklardan derlediğim yazıya Adalet Bakanlığı, yeni düzenlenen RTÜK Yasası gereğince yayımlanması zorunlu bir cevap yolladı. Yayımladık. Pazartesi günleri gazetenin bu köşesini mektuplara, tartışmalara ayırmak gibi bir tercihim olmadığı, umarım şimdiye dek anlaşılmıştır. Yalnız, bu unutulması, üstüne sünger çekilmesi için bin bir gayret gösterilen konuda bana ulaşan iki mektuba yer vermek boynumun borcu. Bir tanesi bir anadan, diğeri İnsan Hakları Derneği Ankara Şubesi Aile Komisyonu'ndan. Bu hafta da aslında size gelen bu mektuplara aracılık edeceğim. 
İlk mektup 
Sayın Yıldırım Türker, 
Radikal gazetesi, 22.07.2002 tarihli sayısında sizin köşenizde yayımlanan 'Adalet Bakanlığı'ndan açıklama' başlıklı yazı ile ilgili olarak sorunun diğer muhatabı olarak ben de bir şeyler yazma gereği duydum. Zira ben bir anneyim ve bu yazıyı okurken çok üzüldüm. 
Evet, F tipi hapishaneler tek ve üç kişilik odalar halindedir. 3 kişilik odalar 25 metrekare, yani 5x5 metredir. Şimdi sayın Adalet Bakanı ve sayın Ertosun'a soruyorum. Kendi evinin herhangi bir odasında, sadece bir odada (çünkü sözü edilen alan sadece bir oda büyüklüğündedir) ailesiyle birlikte (en fazla 3 kişi) kaç gün yaşayabilir? 
3713 sayılı TMK'nın 16b maddesinde yapılan değişiklikle hükümlü ve tutukluların, 
? Kütüphane ve dershanelerde eğitim çalışmaları yapmalarına, 
? Açık futbol sahasıyla kapalı spor salonlarında futbol, voleybol, basketbol, masatenisi gibi sportif faaliyetlerde bulunmalarına, 
? İş yurdu atölyelerinde meslek kazandırma ve iş yurdu çalışmalarıyla çok amaçlı salonda sosyal ve kültürel etkinliklere katılmalarına imkân tanınmıştır" denmektedir. 
F tipi cezaevleri bu faaliyetlerin yapılması için 125 kişi kapasiteli 240 metrekarelik çok maksatlı salona, 1.100 metrekarelik çim açık futbol sahasına, 160 kişi kapasiteli 8 adet 868 metrekarelik atölyelerine, 50 kişi kapasiteli kütüphaneye sahiptir. 
Pekiyi, 125 kişi kapasiteli çok amaçlı salonda en fazla kaç kişiyi tiyatro vb. çalışmalar için bir araya getirdiniz? 10 kişiyi bir araya getirecektiniz de o halde salon neden 125 kişilik? 1.100 metrekarelik çim futbol sahanızda en fazla kaç kişi aynı anda futbol oynuyor? 50 kişilik kütüphanede de en fazla 3 kişi kitap okuyacaksa, o zaman odalarında okusunlar, ne fark eder? 
Ceza İnfaz Kurumları ile Tevkifevlerinin Yönetimi ve Cezaların İnfazına Dair Tüzük Hükümleri gereği sabah ve akşam olmak üzere günde iki defa sayım yapılması zorunludur. Pekiyi tüzük, sayımın üç kişinin aşağıya zorla indirilmesini, yan yana dizilmesini, neredeyse askeri içtima alınmasını, mahkûmlar buna karşı çıkarsa dövülmesini de öngörmekte midir? 
Şimdiye kadar odaların kitap deposu haline gelmiş olması mümkün değildir. Çünkü ben çocuğuma üçten fazla kitap veremiyorum. O da şu şekilde oluyor zaten. Okunan üç kitap dışarı çıkıyor, yerine üç kitap giriyor. 
Üç kişilik odalarda müzik yayın düğmesi oda içerisinde bulunmakta olup hükümlü ve tutuklular istedikleri kanalı mı yoksa idarece belirlenen kanallardan birini mi dinleyebilmektedir? 
Sincan F Tipi Cezaevi'nde kullanılan, su kuyu suyu olduğu için mikroplu olması kuvvetle muhtemel. Derhal suların tahlil edilip içerisinde mikrop varsa içme sularının başka şekillerde temini gerekmez mi? 
Sağlık sorunları olan mahpuslara, üstelik cezaevi doktorunun verdiği ilaçların cezaevi idaresi tarafından toplanmasının gerekçesi ne olabilir? Sayın Ertosun'un bundan haberi var mı? 
Yürürlükteki mevzuat ve ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerle belirlenen ilkeler çerçevesinde Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri'ni sivil toplum denetimine açmayı amaçlayan 14.06.2001 tarihli Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları Kanunu kabul edilmiş ve faaliyete geçirilmiştir. Fakat 22.07.2002 tarihine kadar F tipi cezaevlerinde meydana gelen intihar olayları da dahil hiçbir olayı denetleyememiştir. Cezaevlerinde yaşanan sorunların çözümü konusunda adım atılmak isteniyorsa ilgili sivil toplum örgütlerinden 
oluşan bir heyetin düzenli olarak cezaevlerini denetlemesi sağlanmalıdır. 
Bir de haftalık yemek çizelgenizde yer alan sabah kahvaltınızdaki yiyeceklerle nasıl sağlıklı beslenebildiğini merak ediyorum. Cezaevinde çıkan yemeklerin kalitesizliği ve yetersizliği, mahpusları mecburen kolektif yaşamaya itmektedir. İddia edilenin aksine bu örgütsel bir tavır değil, bence insani bir zorunluluktur. Unutmayınız ki dinimiz de 'Komşusu açken tok yatan bizden değildir' der. 
Bu nedenle Adalet Bakanı, "Ölüm orucu ve açlık grevi eylemlerine neden olarak gösterilen, ancak insani taleplerle uzaktan yakından ilgisi bulunmayan, sadece şiddete dayalı örgütsel yapı oluşturmayı ve sürdürmeyi amaçlayan taleplerin bakanlığımızca kabul edilmesi mümkün değildir" demektedir. Ben de diyorum ki, cezaevinde şiddete dayalı örgütsel bir yapı zaten yoktur. Çünkü benim çocuğum ve içerdeki mahkûmların yüzde 99'u dışarıda hiçbir şiddete dayalı eylem yapmamış, sadece düşüncelerinden dolayı mahkûm olmuştur. 
İçeride de şiddete dayalı bir eylemleri olmamıştır. Sadece kendilerine bir saldırı olduğunda kendilerini korumak amacıyla savunma yapmışlardır. Cezaevlerinde hiçbir şiddet olayını mahkûmlar başlatmamıştır. Hal böyleyken şiddete dayalı örgütsel bir yapı oluşturmaları mümkün değildir. Ki bu F tipi cezaevlerinde zaten mümkün değildir. 
Ben bir anne olarak artık seyirci olmak istemiyorum. Bu nedenle bunları size yazma gereği duyuyorum. Umarım siz de bir annenin çığlığına kulak verip bu yazıyı bir an önce olduğu gibi yayınlarsınız. NERGİZ ÇAĞLAR 
İkinci mektup 
Ülkemizde iki yılı aşkın bir süredir 
F tipi hapishaneler konusu tartışılıyor. Sorunun çözümünde söz sahibi olan Adalet Bakanlığı ise övgüler dolu açıklamalarla F tipi hapishanelerin çağdaşlığını savundu, savunuyor. Ve iki yılın sonunda gelinen nokta tutuklu ve hükümlülerden 100'e yakın ölü ile 500'e yakın Wernicke Korsakof hastası yaşayan ölü. 
F tipi hapishanelere ziyaret ya da başka bir amaçla gidildiğinde karşılaşılan yasaklar ilk dikkat çeken durumdur. Mantığı anlaşılmayan yasaklar ziyaretçi sınırlamasıyla başlıyor. Yasakların bazıları: 
? Giysilerin kırmızı, yeşil, mavi, lacivert ana renklerinde ve bu renklerin (açık, koyu, vs.) tonlarında olanları yasak. 
? Hücresinde üçten fazla kitap bulundurmak yasak. 
? Piyasada satılan birçok yayının verilmesi yasak. 
? Sınırlı ziyaretçi ve avukatından başkasıyla görüşmesi, konuşması hatta hapishane koridorlarında karşılaştığında selamlaşması bile yasak. 
? Görüş kabinlerinde bir başkasının görüşçüsü ile (tanıdık bile olsa) görüşmesi, konuşması, selamlaşması yasak. 
? Ailenin yatırdığı ya da gönderdiği paranın kendisine verilmesi yasak. 
? Ziyaretçiler görüş kabinine giderken üzerinde para, kâğıt, kalem, mendil vb. bulundurmaları yasak. 
Tüm bunlar, ziyaretçi olanların görüp yaşadıkları. Bu yasakların asıl muhataplarının daha nelerle karşılaştıklarını ancak yaşayanlar bilebilir. 
Bizleri asıl kaygılandıran, tutuklu ve hükümlülerin sağlık sorunlarıdır. Çünkü bizim izlenimimiz o ki, sağlık sorunlarıyla hiç ama hiç ilgilenilmemekte, hasta olanlara gerekli tedavi yapılmamaktadır. Bizlerin bu kanaatinin en açık delili ise hapishane doktoru tarafından hastaların kullanması amacıyla verilen ilaçların bile idarece toplatılmasıdır. Böyle bir uygulamanın mantıklı bir açıklamasını bulmakta bizler zorlanıyoruz. 
F tipi hapishanelere yapılan övgülerde geniş kullanım alanlarından sıkça söz ediliyor. Yeşil renkli giysilerin bile yasak olduğu gerçeğinden söz edilmezken havalandırma alanından BAHÇE diye söz edilebiliyor. Oysa havalandırma 'bahçe' değil, beton duvarlarla çevrili ve tabanı da beton olan bir alandır. (Demek ki insanlar bahçe ile yalnız gökyüzünün görüldüğü beton yığınını ayırt edemiyor) 
Ortak kullanım alanlarından kimlerin ve nasıl yararlanabileceğinden de söz edilmiyor açıklamalarda. İzlenimlerimizden çıkardığımız sonuç; 
F tipi hapishanelerin çağdaş, insan haklarına uygun, sağlıklı yapılar değil, tutuklu ve hükümlülere ikinci bir ceza uygulayan yapılar olduğudur. F tipi cezaevlerinden gelen intihar haberleri de kaygılarımızın boş olmadığını göstermektedir. 
İHD, Ankara Şubesi, Aile Komisyonu.

 
sayfa başına dön