...

......

Ana Sayfa

Arşiv Katkıda Bulunanlar Yararlı Linkler E-Mail
.. Durum Eskisinden Beter

Oktay EKİNCİ 

Marmara depreminin üzerinden iki yil geçti, 'felaketin nedenleri' artarak sürüyor 
Durum 'eskisinden' beter 
Depremi felakete dönüstüren 17 Agustos 1999 öncesindeki politikalar ve mevzuat ile 'bugünkü durum' kiyaslandiginda, hemen her seyin eskisi gibi, hatta daha geri oldugu açikça görülebiliyor... 

Marmara Bölgesi'nin üçte birini altüst eden büyük depremin ''ikinci'' yilindayiz. Yaklasik 40 bin can kaybinin ve 100 binden fazlasi yikilmis, 400 bine yakin hasarli konut ve isyerinin ardindan; ''Artik hiçbir sey eskisi gibi olmayacak'' denilmesinin de ikinci yili bu... 
17 Agustos 1999 öncesindeki ''durum'' ile bugünkü durumu kiyasladigimizda; ''hemen her sey denilebilecek kadar birçok seyin yine eskisi gibi oldugunu'' görüyoruz... Dahasi, depremi felakete dönüstüren faktörlerden bazilarinda da ''durumu daha kötüye götüren'' yeni yasal düzenlemeler bile var... Örnegin; ''Hazine arazilerinin satisi ve isgalci-kaçak binalarin tapulanmasi'' gibi... 
Dilerseniz bu kiyaslamayi, deprem yikimlarinin ''temel nedenlerini'' siralayarak özetleyelim: 
Planlamada 'plansizlik' 
Depremdeki yüksek can kaybi ve büyük yikimin temel nedeni ''plansizlik'' ... Daha dogrusu, ''Planlama ilkelerine aykiri imar planlama özgürlügü'' ... 
Kuzey Anadolu Fayi (KAF) neredeyse ''60 yildir'' bilindigi halde ve bu süre içindeki depremlerle de bölgenin ''riskli'' oldugunun kanitlanmasina ragmen, böylesi bir ''ölümcül tehlike'' kusaginda ülkenin en yogun sanayilesmesinin, en düzensiz kentlesmesinin ve en büyük nüfus yigilmasinin ''sorumlusu'' olan politikalar ve imar mevzuati hâlâ ''oldugu gibi yürürlükte'' ... Dahasi, ayni bölgede yeni fabrikalarda ''inat'' edilerek; (örnegin, Gölçük'teki Ford Fabrikasi) Adapazari'nda nüfus ve yapi yogunlugunu ''azaltmak'' gerekirken deprem sonrasindaki ''Büyüksehir'' (!) ilaniyla yine bunun tersi ''körüklenerek'' ; ayni aymazlik Düzce'nin de benzer bir popülizmle ''il'' yapilmasinda sergilenerek; yöredeki deprem öncesi kararlara ait ''organize sanayi bölgeleri'' hâlâ iptal edilmeyerek ve tüm yörenin genel bir ''bölge plani'' eksikligi de giderilmeden, belediyelerin yerel imar plani yetkilerini ''bilim disi'' kullanmalarina olanak saglayan, açikça ''sinifta kalmis'' bir imar mevzuati bile akil almaz bir sekilde hâlâ ''degistirilmeyerek'' ... Depremden ders almak bir yana, sanki ayni ''rant düzeninin'' depreme ragmen sürmesinde ''siyasal kararlilik'' gösterisi yapiliyor... 
Imar degil, 'yer kapma' 
Iki yildir ülkeyi yönetenler ve özellikle de ''imar bizim isimiz'' diyerek hiçbir kurumu dinlemeyen Bayindirlik ve Iskân Bakanligi, bir yandan iste bu ''deprem öncesi durumun'' neredeyse aynen devamini saglayan politikalar ve mevzuat karsisinda kilini bile kipirdatmazken, öbür yandan ''Endüstri Belgeleri Yasasi'' ya da ''Teknoloji Gelistirme Bölgeleri Yasasi'' gibi, herkesin her istedigi yerde ve ilgili diger yasal engellerden de kurtulmus olarak yatirim yapmasina olanak saglayan ''yeni'' düzenlemelere de sesini bile çikarmiyor. 
Ülkenin bilimsel ve kamu yararina ''imar edilmesi'' yerine, spekülatif girisimlere ve arsa-arazi rantina ''ayricalikla'' el koymaya olanak saglayan, böylece yapi ve nüfus yogunlasmasinin da ''planla'' degil, bu tür ''yer kapma'' anlayisiyla gerçeklesen yatirimlarla yönlendirilmesine zemin hazirlayan yasalarin ''deprem sonrasinda'' devreye girebilmesi de yine 17 Agustos'lardan ders degil, ''yeni kurnazliklar'' ögrenildigini kanitliyor... 
Yagmadan 'pay' alma... 
Iste, depreme karsi böylesine ''duyarsiz'' ve hatta ''KAF'a bile hâlâ aldirilmayan'' bir imar, planlama, kentlesme, yer seçimi ''basiboslugu'' içinde, iki yilda yapilan tek sey ise bu ''plansiz yapilasmanin'' proje ve insaat denetimini de ''özel sirketlere'' teslim etmek. 
Yani, herkes yine her istedigi yeri, istedigi sekilde ''imara'' açacak, böylece sürecek olan ''imar ranti cenneti'' içinde insa edilecek ''ruhsatli'' (!) binalari da sirketler denetleyerek ''yagma kazancindan paylarini'' alacaklar... 
Kentlerin neredeyse artik yüzde 70'lerini olusturan ''kaçak yapilari'' önlemek için ''ciddi ve etkin'' bir yasal düzenlemeyi hâlâ ''bekleten'' Bayindirlik ve Iskân Bakanligi'nin, geriye kalan yüzde 30'luk ''yasal'' (!) dilimin bile giderek ''azalmasini'' adeta ''tesvik'' eden bu denetim yasasi ''inadini'' Anayasa Mahkemesi bile durduramadi... Planlamaya çekidüzen vermeden, sadece insaatlarin denetimini ''özellestiren'' 595 sayili KHK iptal edildikten sonra, bunun ''gerekçesinin'' Resmi Gazete'de yayimi bile beklenmeden, TBMM'nin ''tatil öncesindeki'' son gündemiyle ayni KHK'nin benzeri bu kez yasa haline getirildi. 
Üstelik, Mimar ve Mühendis Odalarinin sadece ''kendi mevzuatlariyla'' zar zor sürdürebildikleri ''mesleki denetim'' haklarina da ''bu görevi de artik sirketler yapsin'' denerek... 
Hazine arazileri talani 
Son iki yilin, depremden ders alinmayan ''doruktaki'' örnegi de kuskusuz Hazine arazilerinin ''pazarlanma'' yasasi... 
Depremin felakete dönüsmesinin ''temel nedeni'' olan düzensiz ve plansiz kentlesmeyi ''daha da riskli ve kalici hale getirmeye'' aday olan bu yasa eger Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilmezse, ikinci çikartilmasi gereken yasa ise ''mimarlik, mühendislik ve sehircilik okullarini kapatmak'' olacaktir... 
Çünkü, Hazine arazilerini isgal eden ''mimarsiz'' mimari, ''mühendissiz'' yapi ve ''planlamasiz'' yerlesmeler artik ''tapuya'' da baglanacagina göre bu sanat dallarina, bu uzmanliklara ve bu mesleklere kim, neden ''gereksinme'' duysun ki?.. Nasil olsa isteyen istedigi sekilde yapi yapar, hatta kent kurar, siyasiler de ''ver parayi, al tapuyu'' diyerek bu yapilasmayi ve yerlesmeleri bir güzel ''ödüllendirir''... 
Evet... Türkiye, ülkenin en gelismis bölgelerini altüst eden büyük ve tarihsel depremin ikinci yilinda, bu yikima neden olan politikalar ve mevzuat bakimindan ''eskisinden beter'' durumda... 
Ülkeyi yönetenler ise, bunun böyle olmamasi için çirpinan duyarli kesimlerin haykirislarina da kulaklarini kapatmislar, kentleri tümüyle ''güvensiz'' bir gelecege sürüklerken ''ulusal güvenlik polemigi'' ile durumu idare ediyorlar...



Bölgelerin durumu 
Düzce'den Istanbul'a iki yil... 
17 Agustos 1999'da Sakarya-Yalova-Avcilar kusagini, 12 Kasim 1999'da da Bolu-Düzce bölgesini yikan büyük depremden bu yana geçen iki yildaki bazi gelismeler özetle söyle: 
Düzce 
Hükümet ''il merkezi'' yapti ama jeolojik raporlar ''yerlesime uygun degil'' diyor. Düzce için yeni yapilan imar planina da tam ''5000 itiraz'' gelmis... Halk, kalici konutlarin yapildigi ''yamaç'' kesime simdiden ''dikçe'' adini takmis ve kimse artik merkezde yasamak istemiyor... Deprem sonrasi kabul edilen ''2 kat'' sinirini asmak isteyenler ise 'Jandarma binasi' ile 'Üniversite' ... 
Sakarya 
Düzce'nin tersine, Adapazari'nda halk kent merkezinden ayrilmak istemiyor. 22 km. uzakliktaki yeni yerlesme bölgesi Karamanköy ile merkez arasinda tasarlanan ''rayli sistemin'' adi var, kendisinden hâlâ haber yok... Geçici konutlar ise ''kalici'' olmuslar. En önemli ''aymazlik'' ise depremden önce planlanan 7 organize sanayi bölgesinden vazgeçilmemesi. Popülist kararla ''Büyüksehir'' yapilan Adapazari Belediyesi de kenti kusatan ''belde belediyelerinin'' yasal imar ''özerklikleri'' yüzünden, bütüncül bir planlama yapma olanagina sahip degil... 
Gölcük 
Donanmanin ''depremden ders alan tek kurum'' olarak bölgeyi terk etmesinden sonra ''istihdam ve ekonomi umutlarini'' kiyidaki Ford fabrikasina baglayan Gölcük, özellikle ''esnafin'' isyerlerini yitirmesiyle çöküntü içinde... Belediyenin ''artik'' çok katli apartmanlara izin vermeyen tutumu ise, depremden yikilmadan kurtulmus eski apartmanlarin ''saglamlastirma'' yoluyla ''kalici'' kilinmalari ve ''emsal'' olusturmalari yüzünden artik zorlaniyor... 
Yalova 
Ayni durum, daha da yaygin olarak Yalova'da yasaniyor... Hasarli apartmanlari saglamlastiran mühendislik firmalari en zengin ''pazari'' Yalova'da bulurken, bu binalarin sahipleri bile yine de baska 2 katli yapilara tasinmayi yeglemisler... Yeni imar planinda, bu ''deprem sanslisi'' apartmanlara ''dokunamadan'' kent merkezi 4 kat, diger kesimler 2 katla sinirlanmis olsa da, özellikle depremin en büyük hasar verdigi Haci Mehmet Ovasi 'ndaki elverissiz zemin yapisina ''aldirmazlik'' sürüyor... 
Istanbul 
Büyük depreme Avcilar'i kurban veren Istanbul'da ise en temel sorun, birkaçyüz bin ''kaçak binanin'' yani sira yine bir kaç yüz bin ''eski deprem yönetmeligine göre'' insa edilmis ruhsatli binanin yaklasan deprem karsisindaki ''belirsiz'' durumlari... 
Düzce'den Yalova'ya, deprem geçiren bölgelerde ''tehlike atlatilmasina'' ragmen yapi yükseklikleri 2-3 katla sinirlanirken, bu tehlikenin ''kapida'' oldugu bilinen Istanbul'da ayni yönde hemen hiçbir yeni imar kararinin üretilmemesi de kenti yönetenlerin ''cesaretinin'' degil, imar rantina olan düskünlügün ne denli ''vazgeçilmez'' düzeye geldiginin açik kaniti..



..