...

......

Ana Sayfa

Arşiv Katkıda Bulunanlar Yararlı Linkler E-Mail
.. TÜRKİYE'DE DEPREM GERÇEĞİ 
VE MÜHENDİSLİK PROJELERİ

İlyas Yılmazer - Özgür Yılmazer

ÖZ
Türkiye'de depremler sonucu yaşanan afetler doğal değil yapay afettir. Depremlerle oluşmuş birinci sınıf tarım ovalarının dışındaki yapılarda hasar yoktur. Bundan böyle de, uluslararası standartlara veya bu standartlara yakın olarak yapılmış ova dışındaki hiçbir yapıda hasar olmayacaktır. Kocaeli (17 ağustos) depreminde; Kocaeli'de ovaların dışında hiçbir evde hasar yokken 200 km uzaklıktaki Eskişehir ve Bolu ovalarının evleri yıkılmıştır. Orta depreminde, ova dışına kurulmuş Eldivan veya Kızılcahamam değil Çubuk ovasındaki evler yıkılmıştır ve Sincan ovasındaki evler hasar görmüştür.

Ovalar birer ulusal servettir. Ġstün kamu kararı (168. madde) taşımaktadır. Yapılaşmaya açmak yerine tarım amaçlı kullanılmalıdır.

1. Giriş
Bilimsel veriler altında incelendiğinde Türkiye'deki depremlerin bir ulusal servet kaynağı olduğu görülecektir. Türkiye'de yıkıcı depremlerin nerede olacağı bilinirken ne zaman olacağı da bilinebilmektedir. Oysa, Japonya gibi Pasifik okyonusunu çevreleyen ülkelerde; bu iki sorunun yanıtı, bugün için bilinmemektedir. Çünkü, deprem mekanizmaları taban taban zıttır. Birbirleriyle hiçbir yakınlığı yoktur.
Pasifik okyanusunun kabuğu, 40 km kalınlığındaki kıta kabuğunun altına dalmaktadır. Buna karşın, Türkiye'deki yıkıcı depremlerde iki kıta kabuğu yanal hareket etmektedir. Örneğin, Kuzey Anadolu Fayının (KAF) kuzeyi doğuya güneyi ise batıya gitmektedir. Bu bağlamda uyarılar, yerbilimciler tarafından 1948 yılından günümüze bıkmadan sürdürülmüştür.

2.Deprem
Deprem; en genel tanımıyla, yer kabuğu parçalarının göreceli hareketleri sonucu ortaya çıkan yersarsıntısıdır. Yerkabuğu plakalarının hareketi iki ana yolla denetlenmektedir. Bunlar:
* güneş sistemi içerisindeki çekim kuvveti ve 
* yerküre içerisinde (magmada) ortaya çıkan bölgesel değişik hareketleridir.
Yerkabuğunun kalınlığı okyanus tabanlarında yaklaşık 8 km iken, kıtalarda 40 km'dir. Yerkabuğunu oluşturan plakaların sınırları genellikle faylıdır. Fay (kırık) ana kütleler arasında kalan ileri derecede gelişmiş bir süreksizliktir.

Türkiye'de depremlerin yıkıcı etkisi karşısında halkın korulmasız bırakılması, bilim dışı yaklaşımların bir ürünüdür. Türkiye, depremin yıkıcı etkisini en aza indirebilmek açısından japonya, Tayvan ve benzeri ülkelerden karşılaştırılamaz oranda şanslıdır. Türkiye'de deprem enerjisinin açığa çıkması, yukarıda sözü edilen ülkelerdekinden tamamen farklıdır.

2.1 Depremlerin yıkıcı etkisi
Ancak depremin yıkıcı etkisi, en genel temel anlamda üç şekilde ortaya çıkmaktadır. Bunlar;
* yerkabuğunun yerdeğiştirme hareketi,
* çökme - fışkırmalar (sıvılaşma, kum sırtları vb.) ile
* sarsıntıdır.
İnşaat yapım teknikleriyle sonuncusunun zararı en aza indirilebilirken ilk ikisinin yaratacağı hasarı önlemek olanaksızdır. Çünkü, kıta kabuğunun 10 - 40 km kalınlığındaki üst bölümünün hareketi ve bu harekete bağlı çökme ile fışkırmalar söz konusudur.Yer değiştirme ve çökme - fışkırma olguları yanlızca ovada gözlenebilmektedir. Ova ve kayma alanları dışında olma olasılıkları sıfırdır.
Ancak, Türkiye'de yıkıcı depremlerin
1. nerelerde olacağı kesin olarak bilenebildiğinden ve 
2. bu alanlar birinci sınıf tarım alanlarına denk geldiğinden
yerdeğiştirme hareketi ile çökme - fışkırma sorun değil, tam tersine bir doğal zenginlik kaynağıdır. Adapazarı ve Menderes ovalarını dünyada ilk sıralara koyan, fayların tam da kendisidir. Bu durumda, bu eşsiz ovalara otoyol dolayısıyla sanayi ve yerleşim yerlerini sokmak doğaya ve bilime karşı gelmekten başka birşey değildir.

Yıkıcı deprem kuşaklarının ülke yüzölçümüne oranı sadece‰ 5'tir. Bu da birinci sınıf tarım alanlarına denk gelmektedir. Bu konuda ilgililer (belediye başkanından TBMM başkanı aracılıyla tüm milletvekillerine ve başbakanından cumhurbaşkanına kadar) yıllardır bilgilendirilmesine karşın olumlu tek bir atılıma tanık olunamamıştır. Bu bağlamda, ilgili açıklamalar güncel örneklerle konu içerisinde verilmiştir.
"Bir deli kuyuya taş atar 40 akıllı çıkaramaz!" özdeyişinin en iyi örnekleri Türkiye'de mühendislik projelerinde yaşam bulmaktadır. Yazarlar, meslek yaşamları boyunca bu konuda sayısız acı örnekler tanık olmuşlardır. Hepsinin de faturası, ne yazık ki, halka yüklenmektedir.
Baraj, termik santral, otoyol, demiryolu ile yerleşem ve sanayi alanlarının hatalı seçimi bu olumsuzlukların başında gelmektedir. 
Türkiye'de yerkabuğunun yer - değiştirme hareketinin ocağı çizgisellikler oldukça belirgindir. Bu çizgisellikler boyunca 1. Sınıf tarım ovaları faylar tarafından yaratılmıştır. Ayrıca bu ovaların hemen bitişiğinde kaya zeminlerinde depremin ne zaman olocağı konusunda güvenilir bilgi alınabilmektedir. Ancak, depremden korunmak; depremin ne zaman olacağını bilmekten çok, yıkımını ovalarda yaptığını bilmekten geçmektedir.

Başka bir anlatımla, söz konusu Uzak - Doğu ülkelerinde okyanus kabuğu kıta kabuğunun altına daldığından; kırılma ve ezilmeler 10 - 30 km derinlikte olmaktadır. Oysa Türkiye'de, geniş ezik kuşaklar yüzeyde oluşmaktadır. Bilindiği gibi; Su yerçekiminin etkisinde baş aşağı akar. Türkiye'deki depremler de ana fay kuşakları içerisinde yinelenir durur. şu dağı da yarayım diye bir uğraşı içerisinde olmaz.KAF'ın kullandığı fay yüzeyi yaklaşık 60 milyon sene önce kıta - kıta çarpışmasının olduğu yerdir. Bu noktadan çıkarak depremin ne zaman olacağından çok nerelerde olduğuna bakmak yeterlidir.Bu son sorunun (nerelerde olacağı) yanıtı özellikle yerbilimciler tarafından kesin olarak bilinmektedir. Ancak, depremlerin sadece ova içerisinde yıkıma yol açtığını sokaktaki insan da bilmektedir. Yapılaşmanın ovanın dışında tutulması ve ovayı ova olarak kullanmak bilimin gereği ve doğanın emridir.Kocaeli, Düzce ve Orta depreminde bir kez daha kanıtlanmıştır ki, yıkım sınırı ova sınırları ile çakışmaktadır.
1986 yılında, Erzincan'da; "her eve bir inşaat mühendisi göndereceğim ve ovayı imara açacağım."diyen yetkili ve yandaşları 1992 yılında ölen 3000 insanımızın 2000'inin ölümünden sorumludur. Eleştiri - özeleştiri bilimsel gelişmenin temel kaynağıdır. Devlet erki Devlete yapılan suçları affedebilir ancak, bireylere yapılanları bağışlama hakkı olamaz.
Bütün bunlara karşın, bu ülkede aydınlık insanların sayısı yadsınılamayacak oranda yüksektir. Yurtseverlik, demokratiklik ve çağdaşlık gibi erdemlikler (güzellikler) için yorulmadan uğraş vermek, aynı zamanda bir insanlık görevi olsa gerek.

2.2 Yerkabuğunun yerdeğiştirme hareketi ve önlemler
Yerkabuğunun yerdeğiştirme hareketini durduracak bir mühendislik çözümü yoktur. Başka bir anlatımla binlerce km2'lik bir kaya yüzeyini kırarak hareket eden yerkabuğu durdurulamaz, Ancak, bu hareketin olduğu yerler 1. sınıf tarım alanları olduğundan, kesinlikle tarıma bırakılması gerekir.
Uzak Doğu ülkelerinin Büyük Okyanus kıyısında okyanus kabuğunun yitmesi (magmaya doğru dalması) sonucu oluşan depremlerin oluşturduğu çizgisellikler, oluşum mekanizmasının doğası gereği belirgin değildir. Ancak, Türkiye'de olduğu gibi; kıta kabuğu parçalarının birbirine göre göreceli yanal hareketi (örneğin; Arap kıtasının Doğu Anadolu'yu kuzeye kakmasına bağlı olarak: Orka Anadolu yerkabuğunun batıya kaçması sonucu gelişen Ecemiş fayı (EF), Ölüdeniz fayının kuzeye uzantısı olan Doğu Anadolu fayı (DAF), Kuzey Anadolu fayı (KAF) ve kuzey - güney yönlü çekim gerilmelerinin etkisi altında gelişin Batı Anadolu çekim fay (BAF) sistemi) sonucu milyonlarca seneden günümüze güncelliğini sürdüren fay kuşakları olarak oldukça belirgindir.

Anadolu kıta kabuğunun faylanmasıyla oluşan kuşakların kamamına yakın 1. sınf tarım arazisi niteliği taşımaktadır. Bu kuşaklar mineral ve ana elementlerce oldukça zengindir.

Yerdeğiştirme hareketi; çok derin olarak sürülmüş, havalandırılmış, kirizma edilmiş, gübrelenmiş ve / veya benzeri iyileştirilmeler yapılmış tarım topraklarını yaratmaktadır. Yerkabuğunun yerdeğiştirme hareketi sonucu; KAF boyunca oluşan Varto, Erzincan, Niksar - Erbaa - Taşova - Suluova, Osmancık - Kargı - Tosya, Ilgaz - Kurşunlu, Gerede - Dörtdivan - Bolu, Kaynaşlı - Düzce - Hendek - Akyazı - Sapanca - Gölcük ovaları, EF boyunca Ecemiş ovası, DAF boyunca Amik - Kömürler - Maraş ovaları ve BAF sistemi içerisinde kıyıya dik gelişen Batı Anadolu ovaları çarpıcı örnektir.

Bu noktadan hareketle, yenisinin yaratılamayacağı bilinen verimli ovalar boyunca otoyol ve / veya 1. sınıf Devlet yolu yerleşirmek ne kadar bilimdışı (çağdışı) bir yaklaşımsa sanayileşme uğruna beton yığınları haline dönüştürmek de okadar ilkelliktir.

Kazancı - Hendek - Akyazı - Sapanca ovası otomobil fabrikası kurarken "bir çuval patates mi yoksa bir otomobil mi?" dizesini kullananlarınyönlendirdiği bir devlet anlayışının ortadan kaldırılması insanlık görevidir.
Sapanca ve Akyazı ovalarındaki fabrikalar kıraç araziye ve yerleşim alanları da ovanın dışına çekebilirler. Ancak, ulusal bir servet olan ve üstün kamu yararı özelliği taşıyan ovalar asla yaratılamaz.

Benzer bir katliam Saruhanlı - Manisa - Turgutlu - İzmir ovalarının ortasından geçirilmek üzere olan otoyol ile yaşama geçirilmek üzeredir.
Ġç ayrı noktada çekim faylarını kesen bu otoyol için çok daha yapılabilir geçki TMMOB 'ne bağlı ilgili odalarca sunulmuştur. Otoyolun fabrikaya girmesi fabrikalara çağrı olurken fabrikalar yerleşim alanlarına davetiye çıkartacaktır. Sonuç olarak; ulusal servet niteliği taşıyan ve dünyanın en verimli ovalardan birisi olan sarıhanlı-manisa-turgutlu-kemalpaşa-izmir ovalarının yaşamına son vermektir.İlgilileri bilgilendirme TMMOB tarafından sürdürülmektedir.Örnekleri çoğaltmak oldukça kolaydır.
Bu gidişe dur demek çağdaş sivil toplulukların örgütlü uğraşılarından geçmektedir.
Böyle bir başarı doğal gaz boru hattı projesinde yöneticilerin de sağduyulu yaklaşımlarıyla yaşama geçirilmiştir.
Bütün bunlara karşın.otoyol gibi çizgisel mühendislik yapıları fay hattını kesmek zorunda kalabilir.
Bu durumda;
a köprüler yerini dolguya,
b tüneller ise yarmaya bırakmalıdır.
Daha da önemlisi, yer seçimi yapılırken,çizgisel mühendislik yapısının
* fay hattını dik olarak geçmesine özen göstermelidir
* Ayrıca, geçkinin fay kuşağını keseceğ yer yüksek dolgu ve/veya derin yarmaya gereksinme duyulmayacak özellik taşımalıdır.
*Ankara-İstanbul ve Adana-gaziantep otoyollarında ise tam tersi (bilimdışı)durum uygulanmaya konmuş ve konmak için diretilmektedir.
*Bir doğa olayı olan depremler engellenemez.
Anncak, bunun yarattığı verimli ovalardan,sıcak su kaynaklarından,mineral kuşaklarından,ve benzeri oluşumlardan yararlanabilir.

3.Sonuç ve öneriler 
 Diri fay kuşakları tarıma bırakılmalıdır.Yerleşim ve sanayeleşme ile bunları özendiren otoyollar ise ova dışına(kayalık zeminler üzerine) çekilmelidir Jeoteknik araştırmalarda jeolik-jeoteknik modelleri dayalı hazırlanan saha kullanımı haritaları temel oluşturmalıdır.
Mesleklerin birbirinin rakibi değil tamlayıcısı olduğu anlaşılmalı ve dayanışma içerisinde halkın hizmetinde olmalıdır.
Uzmanlaşma tüm meslek dallarında yaşama geçirilmelidir.Karar verici olabilmek için bilgi ölçüt olmalıdır.Bunun için uzman olmak isteyen her mühendis ve mimar mezuniyet sonrası: tasarımcı ve/veya uygulayıcı kuruluşlarda en az dört yıl çalışması ve sınavla gerekli bilgiyi aldığını kanıtlası gerekir.

..