Emekçilerin 
Kurtuluşu
Kendi
Eserleri
Olacaktır.

                 K.MARKS

 


Su - 3

3-Ülkemizin yer altı 
ve yerüstü su kaynaklarının 
kirletilmesi


Abdullah AYSU 

Su kaynaklarının kapasitesi sınırlı aynı zamanda rastgele değişim gösteren yağışlara bağlıdır. Çevresel kirlenme ise su kaynakları için büyük tehlike oluşturmaktadır.

Ülkemizde içme ve kullanma su tüketimi 200 lt/gün olarak kabul edilmektedir. Yeraltı su potansiyeli 12.5 milyar m3/yıl' dır. İçme ve kullanma toplam su potansiyeli 4.745 milyar m3/yıl' dır. Mevcut yeraltı sularının yaklaşık 1/3 'lük bölümü bu amaçlı tüketimler için yeterli olacakken içme ve kullanma su ihtiyacı yüzey suları arıtılarak sağlamaktadır. Yeraltı sularının plansız kullanılması ile birlikte daha pahalı bir yolun tercih edildiği görülmektedir. Bu günkü durumda tüketilmekte olan yeraltı suyu toplam potansiyelin yaklaşık %60'lık bölümü içme ve kullanma suyu gereksiniminin dışındaki amaçlarla tüketilmekte. Yani sulama ve sanayi tüketimli amaçlar için kullanılmaktadır.

Yeraltı suları hiç bir yatırım gerektirmeden kendini koruyabilen temiz su kaynağıdır. Ülkemizde yeraltı sularının araştırılması, kullanılması ve korunması 167 Sayılı "Yeraltı Suları Hakkında Kanun"da belirlenmiştir. Kanun Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürlüğü'nü yeraltı suyu etüt ve araştırmalarında, kuyuların açılması ve açtırılması konularında yetki vermiştir. 18 Aralık 1960 tarihinde kabul edilen kanunda kazı yapılması ve kuyu açılmasında DSİ' den belge alınması zorunluluğu getirilmiştir. 167 Sayılı Kanunun 18. maddesi ceza hükümlerini içermektedir ve belge alınmadan kuyu açılması, sulama dışında başka amaçlarla kazı yapılması gibi şartlara uygun olmayan durumlarda verilecek cezalar diğer kanunlara göre daha ağır bir ceza verilmediği sürece 500-3000 TL arasında değişen para cezalarıdır. Görüldüğü gibi yasa sorunları çözüme kavuşturmaktan uzaktır. 

Özellikle sanayi atıklarının nehir, göl ve benzeri doğal su kaynaklarına karışmasıyla oluşan su kirliliği bugün hem dünyada hem de ülkemizdeki önemli sorunlar arasındadır. 

Çevre kirliliğinin önemli boyutunu oluşturan su kirliliği, insan sağlığını tehdit etmesinin yanında topraktan alınan verimi yarı yarıya düşürmekte,zamanla toprağı ve suyu kullanılamaz kılmaktadır.

Sanayi atıklarının yanında IMF dayatmaları sonucu Türkiye'de kamunun tarımdaki eğiticilik,yönlendiricilik görevinde uzaklaşması,çiftçiyi yerli ve yabancı büyük tarımsal girdi üreten şirketlerin plasiyerlerinin (Satış elemanı) yönlendiriciliğine terk etmiştir. Bu satıcıların da ne kadar mal satarsa o kadar fazla pirim alacağından kendi çıkarları için çiftçiyi yanlış yönlendirebilmiştir. Toprak tahliline dayanmayan gübre kullanımı ve sık aralıklarda ilaç kullandırılması, toprağı ve suyu hızla kirletmiştir. Kimyevi gübrenin artıkları ve kimyevi ilaçlar her yağmurla biraz daha aşağıya inerek yer altı - yerüstü suları ile buluşmuş, buluşan gübre ve ilaç atıkları sularımızı kullanılamaz duruma sokmuştur. 


Ayrıca,Türkiye'de yeraltı sularının planlı kullanıldığını söylemek mümkün değildir. Yeraltı su potansiyelimizin büyük bir bölümü ovalarımızdan karşılamaktayız. Ovaların yerleşime hızla açılması sonucu yeraltı sularımız yoğun çevre kirliliği nedeni ile içme ve kullanma amaçlı kullanılabilme özelliklerini yitirmektedirler. Sanayi ve evsel atıkların arıtılmaksızın yeraltı su havzalarına atılması, sularımızı kirleterek kullanılamaz hale sokmaktadır. Yeraltı sularımızın dostu orman alanları yok edilmekte, bu da erozyon nedeniyle yeraltı suyunun potansiyel alanlarını daraltmaktadır.

Yüzey suyu potansiyeline göre dünyada ön sıralarda bulunmaktayız. Ancak bu potansiyelimizi de bilinçsizce kullanmaktayız. Kirlilik nedeniyle Kızılırmak, yeşilırmak, Ergene,Sakarya, Gediz, B. Menderes, K. Menderes ve diğer akarsularımız kullanılamaz durumdadır. Bir çok büyük kentimizin evsel artıkları ile sanayi artıkları hiçbir arıtma işlemine tabi tutulmadan nehirlere verilmektedir. Bu sulardaki yaşama ortamını ortadan kaldırmakta ekolojik dengenin bozulmasına neden olmaktadır. Örneğin; Trakya'yı bir ucundan diğer ucuna kadar giden ve ovaya da adını veren Ergene nehrine Trakya'nın il ve ilçelerinden arıtmasız bırakılan kanalizasyon suyun bırakın salgın hastalıkları yok etmesini hastalıkların yayılmasına neden olmaktadır. Yine aynı ovaya plansız programsız ve tabii ki arıtmasız kurulmasına izin verilen deri ve tekstil fabrikaları nedeniyle bir zamanlar balık tutulan Ergene' de bu gün balık değil su bile yok, zift akmakta. Ergene' nin suyunu sulamada kullanan çiftçinin derisine suyun değdiği yerdeki kılları dökülmekte. Ergene böyle de diğer akarsularımız daha mı iyi? Elbette ki hayır.

Oysa; bütün dünyada sular; yaşamın geleceği olarak kabul edilmektedir. 

O halde yer altı ve yerüstü sularımızı korumak için;

-Tüm yasal ve sosyal önlemler alınmalıdır.
-Çevre bilincinin artırılması konusundaki çalışmalar arttırılmalıdır.
-Kar ve buzul sularının depolanmasını sağlayacak sistemler geliştirilmelidir.
-Su kaynaklarının çok amaçlı kullanılması yoğunlaştırılmalıdır.
-Tuzlu ve acı sulardan yararlanılmalıdır.
-Mevsimsel ve uzun periyotlu akarsu akım düzenlemeleriyle lokal suların ekonomik kullanımı sağlanmalıdır.
-Sulama ve endüstrideki kullanılan suyun yeraltı potansiyelinin dışındaki kaynaklardan kullanılmasına dikkat edilmelidir.
-Kamunun tarımdaki öncülük,öğreticilik ve yönlendiricilik görevi devam etmeli,IMF' nin bu konudaki dayatması kabul edilmemeli,ret edilmelidir. 



Devam edecektir

 
sayfa başına dön