Emekçilerin 
Kurtuluşu
Kendi
Eserleri
Olacaktır.

                 K.MARKS

 



İki Kitap Nedeniyle
Bir Kez Daha Aybar



Alev ATEŞ


İletişim yayınları Mehmet Ali Aybar' a ait ve Aybar'ı anlatan iki kitabı peş peşe yayınladı. Bunları bir arada yayınlamakla çok da iyi etti. BDS 'den çıkan kitaplarından ve elbette U.Mumcu'nun 'nitelikli söyleşi'sinden  sonra, eksik kalan ya da bizim eksikliğini hissetiğimiz bazı konuları da böylece derli toplu bir biçimde elimizin altında bulabileceğiz. Eksikliğini hissetiğimiz diyorum çünkü oldukça yakın olmamıza (Parti başkanım, sosyalizm yolunda liderim, davalarım da avukatım...) karşın aramızda, gerek teorik gerekse yaşamanın tam ortasından geçen konuşmalarımızdan edindiklerimizi daha geniş kesimlerle paylaşamamanın sıkıntısını hep çektik. BDS yayınları ve diğer yayın evlerinden çıkan "anı" ağırlıklı kitaplar bu eksikliği bir ölçü de kapatıyorsa da, bütün bu yayınların da değerlendirilip toplu bir biçimde "nesnel" bir bakıştan ortaya konmasının önemi bir başka olacaktı. Bunun (dolayısıyla B. Ünlü'nün kitabının) önemi, Aybar'ın kişiliğinin ötesinde ele alınmalıdır. Çünkü Aybar' ın yaptığı, kabul ettirmeye çalıştığı şey, bugünden bakınca daha iyi anlaşıldığı gibi teorinin donuk, maskelenmiş halinin silkelenerek "tarihin kokuşmasına" engel olmaktır. Bu belki iddialı ama kesinlikle doğru bir saptamadır bence. Çünkü sosyalizm teorinin uygulanmasından kaynaklanan nedenlerle derin çatlaklar almıştır. Bu çatlaklar, acemice ve daha çok "kendini ispatlamaya" çalışan, varolma nedeni bu yanlışların sürmesine bağlı olan bir kuşağın hezeyanları ile sıvanamayacak kadar derin. Kısaca İletişim yayınlarından çıkan çıkan bu iki kitap belki tartışmanın boyutlarını biraz daha "aklı-selim" hattına çekmeye vesile olur. 

Ben bu yazıda bu iki kitaptan sadece Barış Ünlü tarafından yazılan " BİR SİYASAL DÜŞÜNÜR OLARAK MEHMET ALİ AYBAR" kitabı için bir şeyler söylemek istiyorum. Barış Ünlü'yü konuşmacı olarak katıldığımız bir seminerde tanıdım. Doğrusu, Cankoçak'ın yere göğe koyamadan anlattığı bu genç bilim adamı konuşmasını yapana kadar, yaptığı çalışmanın önemini anlayamamıştım. Kitap öncesi halini okuyunca, tam da aradığımız bir çalışma olduğunu gördüm. Bunu Aybar'a yaklaşımında genel olarak egemen olan "olumlayan" havasından dolayı söylemiyorum. Çünkü ben Aybar' ın Marksizme yaklaştığı biçimiyle Aybar' a yaklaşan bir konumdayım ve düşüncelerinde katılmadığım önemli konular var. Ama zaten Ünlü 'de bu kitabıyla, bir görüş olarak "Aybarcılığı" haklı çıkartmak gibi özel bir tavır ve kaygı içinde değil. Açık ki onun da  Aybar'ın düşünceleri içinde katılmadığı önemli şeyler var. Fakat belli ki dönemini çok etkileyen bir bilim / siyaset adamı olarak 
"öznesine" yaklaşiyor. Bu da nesnel bir yaklaşımla dengelendigi için ortaya iyi bir inceleme çıkmış. 

Carr' ın büyük adamı ; "tarihi sürecin aynı zamanda hem bir ürünü hem de etmeni olan sivrilmiş adam" diyerek yaptığı tanımlamayı esas almış Ünlü. Gerçekten de Aybar'ı en iyi bu şekilde tanımlayabiliriz. N. Sargın' ın anılarında belirttiği gibi Aybar hep bir şeyler yapmaya çalışan, yapan kişiliğe sahiptir. Bu yapı onun teorisine de son derece uygundur. Çünkü zaten pratik içinde sınanmayan bir teorinin geçerliliği tartışılmaz bile ve tartışma "olsa olsa skolastik" bir tartışma olur ilkene bağlıdır. İşte  kitap bu noktayı iyi belirliyor. Burada, İletişim editörlerinden mi yoksa Ünlü' den mi kaynaklandığını bilmediğim ama bana kitabın kapağında "Siyasal bir Düşünür Olarak M. A. Aybar ve DÖNEMI" adından "Dönem" sözcüğünün çıkarılması önemli bir eksiklik olarak göründü. Çünkü baştan beri söylediğimiz gibi liderin kendini oluşturan tarih ile ilişkisi bu başlık altında daha bir anlaşır olmaktaydı. 

Kaldı ki bu eksiltme okuyucuya da yanlış fikir veriyor ve çalışma adeta bütünlüğünden koparılıyor. Çünkü çalışma okunduğunuda görülüyor ki anlatılan sadece Aybar'ın oluşturduğu bir dönemden değil aynı zamanda Aybar'ı oluşturan bir dönemi ve olaylarını da çok yetkin bir biçiminde anlatıyor. 'Siyasi otobiyografilerin zaten dönem tanımlaması yapmasının zorunlu olduğu ve herkesin bunu bildiği söylenebilse de 'sosyalizim' özel bir alandır. Bu açıdan da Barış Ünlü'ye (ya da Ünlü kendisine) haksızlık etmiş gibi geldi bana. Bunu bu denli vurgulamamın nedenini bir kez daha çizmek istiyorum. Kitap sadece Aybar' a değin olmanın ötesinde bir siyasi kişiliğin karşıtlarını da, yandaşlarını da, sosyalizm içindeki çeşitli tezleri de oldukça açıklayıcı ve konusu ile ilintilendirerek ortaya koymakta. Fakat bunun da ötesinde Aybar'ın yaşamını incelediği dönemlerin tarihi panoramasını da çok güzel anlatıyor. Aybar' ın soyağacından kişilerin yaşadıkları dönemi anlatırken , İttihat Terakki ile olan sıcak ilişkilerinden tutun, 31 Mart ve Kurtuluş savaşına katılmak, "ailenin meşrutiyet döneminde yaşadıkları daha sonra işgal yıllarındaki umut kırıklıkları, Kurtuluş Savaşı ile yeşeren coşkulu umudu" ve " (bu) zor ama umutlu günlerin Aybar'ın (ya da işgal günlerinin umutsuz görüntülerinin) kişiliğini, bağımsızlığa neden bunca tutkuyla bağlı olduğunu kendi anılarından alıntılarla anlattığı bölümler de bu kişilik oluşumunu hazırlayan arka siyasi / ekonomik yapıyı da Ünlü kısa ama yetkin bir şekilde betimliyor. Bu önemli; çünkü bu bölümleme ve anlatım doğru olmak zorundadır zira çalışma için (veya herhangi bir sosyalist lideri anlatmak) önemlidir. Çünkü "bölümlerin başlangıç yılları hem yeni bir gelişmenin başlangıç noktası hem de önceki gelişmelerin doruk" noktasıdır ilkesiyle Türkiye'yi de değerlendiriyor yazar. O nedenle gerek bölümler gerekse bu süreçlerin etkilendiği olaylar, bunları içinde Aybar' ın bilim adamı olarak siyasi kimliğine ulaştığı dönemeçler ve olaylar, olgular tarihsel olarak iyi saptanmış. Bunu da yaparken Ünlü esas olarak kişi biyografilerini yazanların belli bir döneme öncelik verseler de kişinin dayandığı geçmişi araştırmadan yapamayacaklarını esas almış. Doğru saptamalarla da doğru sonuçlar vermiş. Marx'tan alıntılarla temellendirdiği görüşü : "Aybar da diğer insanlar gibi tarih yapmıştır ama doğrudan belirli olan ve geçmişten gelen koşullar içinde" cümlesinde özetlenebilir. Bu bağlamda bu güne dek yapıla gelen eleştirilere temel edilen yaşamın "çelişik" görünen bölümlerinden alıntılar yaparak düşüncelerin tutarsız olduğunu göstermek yerine bunun bir çelişik yaşam değil bir "gelişim" olduğunu söylüyor Ünlü. Aybar'ın 40' lardan beri hep aynı şeyi söylüyor görünmesi ya da bir başka bakıştan sürekli değişir görünmesi işte bu söylediğimiz anlamıyla da bir çelişki olmadığını, bunun açıklanması için kullanılması gereken kavramın "gelişme" olduğunu belirliyor. 

İletişim yayınları Aybar'a ilişkin iki kitabı aynı anda çıkardı. Aslında artık söylenmiş olan her şey, "anıların" bulanıklığından çıkarılıp daha bilimsel tartışma ortamına oturtulabilir. Bilmem yapılabilir mi ama şu anlarda şiddetle ihtiyacımız olan şey bu. Aybar'ın Avrupa'daki Marksistlerle eş zamanlı olarak "diyalektik" üzerine "nedensellik üzerine" Olasılıklar üzerine" düşündüğünü ve tartıştığını biliyoruz. Ancak bu tartışmalar çok da açıktan yapılan tartışmalar değildir. Oysa Sosyalist politika da, artık kalın çizgilerle çizilmiş sınırlamalar  değil ince ayarlar gerektiren bir teorik yapılanma gerektiriyor. 

Kitabın içeriği hakkında, söylenecek bir çok şeyi daha önceden çeşitli nedenlerle yazdığım için yinelemek istemiyorum. Ben 'İnadın' na da söylemek istediklerimi propagandif amaçla ve buna dayanan bir güncelleme kaygusuyla yazmıyorum. O nedenle, bu kitap üzerinden yola çıkarak, bir şeyleri kanıtlamak değil amacım. Ama 1995 yılında yazdığı anılarında bile Mehmet Ali Aybar' ın "anti-marksist" olduğunu kalın bir dille söyleyenlerin de bu kitabı dikkatlice okumaların tavsiye ederim. 

Benim içinse sorun, Engels' in Manifesto için söylediklerine dayanıyor. "Bu artık tarihsel bir belge noktası virgülü bile değiştirilemez, değiştirilmemeli ama gelişen koşullar içinde yeniden değerlendirilmelidir." Nitekim Engels ve Marx bunu önsözlerle yapmaya başlamışlardır. Benim için de yöntem bu. Ünlü derli toplu ve adeta yanlışsız kitabı kendimizi geliştirecek yan notlar düşmeye çok uygun. 



 
sayfa başına dön