|
|
TÜRKİYE SİYASETİNDE YENİ BİR ÜRÜN:
GENÇ PARTİ
Dr.
Ergun GÖKNEL
3 Kasım 2002 Milletvekili seçimleri yaklaşırken, Türkiye siyasetinde beklenmedik şekilde bir siyasi parti öne çıkmaya başladı. Gerçekte burada "beklenmedik" kelimesi yersiz. Ülkemizin son yirmi yılı aşan sürede yaşadıkları daha doğrusu yaşatılanların ürünü olarak bu sonuca varılacağı kesindi.
12 Eylül 1980 sonrasını düşünelim. Bugün dahi, bütün değişikliklere karşın yürürlükte olan maddeleriyle yasaklayıcı bir Anayasa, bu Anayasa'ya bağlı olarak uygulanan, tek düze siyasi oluşumlar yaratan bir siyasi partiler yasası, ve dolayısıyla kendi partilerinin içinde uygulamadıkları demokrasiyi Türkiye'de uygulayacaklarını iddia eden siyasi partiler. Seçim yasasında var olan baraj sebebiyle, her genel seçimde parlamentoda temsil edilemeyen büyük seçmen kitleleri.
Daha kısa bir süre öncesine kadar siyaset yapması yasaklı büyük meslek gurupları. Daha da kötüsü yirmi yılı aşkın bir süredir siyasetin kötülendiği ortamda siyasetten uzaklaştırılan genç nüfus. Bugün 45 milyona yaklaşan seçmenimizin yaklaşık yarısının son 22 yılda seçme hakkını kazandığı düşünülürse, "siyasetin kötü olduğu" kavramının etkisi hakkında bir fikir edinebiliriz.
1980 sonrasında kurulan öğretim sistemiyle bilerek ve kasıtlı olarak cahilliğin belli bir kademesinde yetiştirilen yeni nesil genelde ancak "kültürel lümpen" olarak tanımlanabilir. Bu düşünce yapısına sahip, yasaklara alışmış, bireysel gelişmeye kapalı, kurumsal olarak katı kurallar içerisinde yaşatılan genç seçmen kitlesinin öne çıkaracağı politik düşünce ancak Genç Parti gibi bir siyasi partiyi destekleme eğiliminde olabilir.
Bu yasaklara ve kötülemelere ek olarak ikinci bir unsur daha öne çıkmakta. 1980 sonrasında Türkiye toplumunda tüketim ve çıkar unsurları etkin şekilde siyasetteki yeni oluşumları etkilemekte. Uzun bir süredir, düşünce sistemimizde "duygulara" değil "çıkarlara" yer veriliyor. İşin "nasıl" yapıldığı değil, salt "yapılması" öne çıkıyor. Nasıl yapılırsa yapılsın. İşi yapan genelde ahlak kurallarına uymadan eylemini gerçekleştiriyor ve toplum da yapılan işten belli oranda fayda görüyorsa, kuralların göz ardı edilmesi önemli değil.
Bu anlayışta güçlüye yakın olmak, güçten birlikte faydalanmak ve sonra güç ortadan kaybolunca, güçlü zayıflayınca yeni bir "güç" yeni bir "güçlü" aramak olağan sayılıyor. Bu doğrultuda kurumlar değil kişiler öne çıkıyor. Hele bu kişiler ayrıca maddi güce sahipseler. Yukarıda değindiğimiz siyasi partiler yasası ve seçim yasası da bu akımı kuvvetlendiriyorlar ve hatta tek seçenek olarak sunuyorlar.
Tarihsel bir gerçek olarak Devlet kavramının ve her çözümün devletten istemenin yerleşik olduğu bir toplumda birey hakları kolayca ikinci plana atılabiliyor. Devlet güçlüdür, devlete hükmedebilen daha da güçlüdür ve dolayısıyla bir bölüm bireye büyük veya küçük çıkarlar sağlayabilir. Kim bunları vaat olarak öne çıkarırsa, o güçlü kurumun arkasındaki güçlü kişi olarak taraftar toplar.
Temelde bu unsurların yanında bir de "yeni bir ürün"ün yaratılabilmesi için gerekli tüm gereçler kullanılmaktadır. Sonuçta siyasi bir parti ve siyasi lider de "meşhur edilecek bir üründür" Amaca erişmek, tüketiciye - seçmene - kabul ettirilmek ve "satmak" için bilinen veya amaca hizmet için geliştirilen tüm araç ve gereç kullanılabilir. Hedef tüketicinin sosyal yapısına, geleneğine, alışkanlıklarına, beklentilerine uygun çizilen bir portrenin, sunulan kavramların beğenilmemesi hemen hemen olanak dışıdır. Hele bu amaçla tüm iletişim araçları da yoğun olarak kullanılırsa.
Son 15 yıldır, zaman zaman birkaç siyasi partinin kullanmayı denediği çağdaş tanıtma, kamuoyu eğilimlerini tespit ve kabul ettirme yöntemleri hep birlikte ilk defa Genç Parti seçim kampanyasında kullanılmaktadır. Basına yansımamakla birlikte, belli aralıklarla kamuoyu eğilimlerinin ve yapılan çalışmalarının etkisinin belirlenmesi amacıyla kamuoyu araştırmaları yapıldığı kesindir. ABD seçim kampanyalarında uygulanan tüm bu yöntemler oldukça etkin şekilde ilk defa Türkiye'de de ortaya çıkmıştır. Kısa sürede "yeni bir ürün" yaratılmakta ve meşhur edilmektedir.
1980 sonrası Türk siyasi yaşamı, örgütsüz, tek kişinin hakimiyetine bağlı siyasi parti(?!!) deneyimini Bülent Ecevit liderliğindeki DSP ile görmüştür. Bu parti(?!!) ve bu anlayış 1999 seçimlerini kazanmış, iktidara gelmiş ve üç yılı aşan bir süre de iktidarını devam ettirmiştir. Aynı olayın tekrarlanmaması, için hiçbir sebep yoktur. Bu defa Ecevit'in siyasal deneyiminin yerini Uzan'ın büyük para gücü almıştır
Yapılan seçim konuşmaları çok basit temeller üzerine kurulmuştur:
* Gerçekler ve eğilimler olduğu gibi kabul edilmiştir.
* Kendini çaresiz hisseden yığınların bıktıkları olumsuzluklar değiştirilmeye çalışılmadan insanların istekleri kalın çizgilerle ortaya çıkarılmıştır.
* Basit ve anlaşılır kısa cümleler tekrarlanarak etkisi arttırılmıştır.
* Söylenenlerin yapılabilirliği tartışma konusu yapılmamaktadır ve nasıl yapılacağı kesinlikle söz konusu edilmemektedir.
* "Güç" istekleri yerine getirecektir.
Önümüzdeki üç hafta içerisinde Genç Parti'nin seçim barajını geçme başarısının üzerine ekleyeceği yeni başarıları da görmemiz büyük bir olasılıktır. Seçimde ikinci parti durumuna gelmesine hiç şaşmamak gerekir. Özellikle DYP ve DEHAP'ın barajı geçememeleri halinde kendi umduklarından da büyük sayıda milletvekilini parlamentoya sokmalarına hazırlıklı olmalıyız.
Bu durum nasıl engellenebilir ? Gelecek yazımızda da bu konuyu ele almaya çalışacağız.
|
|
|