Emekçilerin 
Kurtuluşu
Kendi
Eserleri
Olacaktır.

                 K.MARKS

 


ÇİMDİK



Yeter mi ?

AB'nin ağzındaki bakla çıktı.
İlerleme raporu, bize koskoca bir nanik !..
Kıbrıs'a üyelik kapısını ardına kadar açarak üstelik.
Türkiye'yi yönetenlerle yönlendirenleri bilmeyiz. 
Şimdiye ne o tarakta bezimiz oldu... Ne o aşta tuzumuz. 
Ama emekçi halkın kötüsüne her zaman hazır. İhanete şerbetli... Hayal kırıklıklarına alışkınlığını azbiraz biliriz.
Zaten çağdaş uygarlığı aşma niyetindeki bir toplumdan da başka şey beklemek abestir. Abesle iştigale vaktimiz yok.
O yüzden konumuz o değil.
AB bize nanik yaptı ya !..
İlk tepki dostumuz, kardeşimiz Yunanistan'ın dışişleri Bakanı Yorgo Papaandreu'dan geldi.
"Umutsuzluğa kapılmayın, biz arkanızdayız," diyordu.
Aldık... Öpüp başımıza koyarak kabûl ettik !..
Kuyuya atan, ip uzatıyorsa sağolsun !.. 
İnsanlık da, dostluk da zor zamanda belli olur.
Ama hemen ardından Kıbrıs Rum Kesimi sözcüsü; 
"Biz katılır katılmaz Türkiye'nin üyeliğini destekleriz !.."
Demez mi ?
İşte o zaman tepemizin tası attığından sormadan edemiyoruz !..
Ey, AB üyeliğine on başbakanlığı yeğleyen izzetli... Hürmetli... Ve pek şerefli Mesut Yılmaz beyefendi !..
Ey, AB üyeliği için hükümet devirmeye kalkıp kendi devrilen akıllı... Bilgili... Uzlaşmacı... Ve erdemli eski başbakan adayı... Eski Dışişleri Bakanı... Yeni YTP başkanı İsmail Cem beyefendi !.. 
Ey, AB yolunda her tür özveriyi gösterip her tür komplonun yırtığından fırlayan genç, zengin, kültürlü Tuncay Özilhan beyefendi !
Ey, AB yolunda canı fedaya hazır alımlı, çalımlı, varlıklı Meral Gezgin Eriş hanımefendi !..
Ve ey fikir, düşünce, kültür ve sanat kulvarında AB yarışına girmiş beyaz, Batılı Türk, entel dantel takımı bey ve hanımefendiler !..
Kıbrıs Rum Kesimi, AB için Türkiye'ye torpil yapacakmış !..
Bu ayıp size yeter mi ? 
Söyleyin.

Medyada Elense 

Medya rekabeti kıran kırana kavgaya döndü.
Takkenin düşüp, kelin görünmesi yakındır.
Çünkü eski bankacılıkta her zaman doğrulanan bir kural vardı.
Çimdikçi de vaktiyle bulaştığından tanıklık edebilir.
Bir borçlu, vur patlasın çal oynasın yanında... Boyundan büyük yatırıma kalkarsa, iflâs uçurumunun kıyısına gelmiştir.
Ya başı döner... Ya yükü bastırır... Uçurumdan aşağı yuvarlanır.
Kastelli reklâmcılığından Fenerbahçe devşirmeciliğine... TGRT toplamacılığından, Show röntgenciliğine yaşanan çok olay kuramın ne kadar doğru olduğunun kanıtı.
Akıllı bankacı, o türden davranışa girenin kredisini çaktırmadan risk sınırının altına çekmezse, kurumunu zor durumda bırakır. Ya da şimdiki bankacılığa eskilerin aklı ermediğinden, bırakırdı.
Öyle anlaşılıyor ki, en bir büyük medya patronu... Gazetesini okutmaktan yoksun, ama kârlılıkta birinci. Tv.lerini izletmekten aciz, ama reyting şampiyonu. Hükümet çökertmekte güçsüz, ama rakip çökertmekte mahir pek sayın Aydın Doğan'la arkasındakinin Vatan serüveni de Hükümet serüveni gibi fiyaskoyla bitti.
Deneyimli Ecevit, basın-yayın rekabetini ayakta tutmak istiyor ki, BDDK mülkiyetindeki Sabah gurubunun bütün tesis ve organlarını aylık 200 bin dolar karşılığında Turgay Ciner'e kiralatmış.
Anlaşılan Ciner becerikli bir mutemet.
Yine aynı kurumun denetimindeki Akşam gurubunun yanına, sıkışık Cumhuriyet'i de katarak, ilkin dağıtım tekelini böldü.
Ardından Vatan fiyaskosuyla Dinç Bilgin'in, " tutturamazlarsa yeteneksizlerle çalıştığım için kendimi kınarım," alayı geldi.
Seçim "sath-ı mâili" hisse senedi yoluyla toplanan keş paraların da suyunu çekince... Değirmeni taşıma suyla döndürmek de zorlaştı.
Ve yüzde 20'si Aydın Doğan'ın... 80'i her halde Hürriyet ve Milliyet gurupları Rufailerinin olmak üzere kurulan konsorsiyumun son çıkışı mı, çırpınışı mı dersiniz, Sabah'a göz dikti. 
Üstelik ölmüş eşek fiyatına. 500 milyon dolara.
Ama galiba bu son girişimde fos çıktı.
Görünen o ki, salt Doğan gurubuyla arkasındakiler değil, Uzan ve öteki guruplar için de 3 Kasıma kadar küp üstüne küp dizilmekte.
Memedin oyuyla, Ecevit - Bahçeli oyunu çakışırsa, 4 Kasımdan sonra seyreyleyin gümbürtüyü. 

Köle Ruhu

Herodot "Tarih"inde enfes bir olay anlatır.
Sakalar sefere çıkmışlardır.
Ayrılık uzun sürer.
Döndüklerinde, yurtlarının sınırında bir orduyla karşılaşırlar.
"Mubalâga cenk olur." 
Genç ve güçlü ordu, yorgun Saka süvarilerini bozguna uğratır.
Beyler, neye uğradıklarını şaşırıp kurultay dererler.
Yenildikleri ordunun kimliğini araştırınca şaşkınlıkları artar.
Saka'da kaçmasın diye tutsağın gözüne mil çekip köleleştirmek kuralmış. Sefer uzayınca kadınları onlardan çocuk edinmiş. 
Meğer dünya fatihi efendileri püskürten onlarmış.
Gerçek ortaya çıkınca, beylerden biri ;
"Biz yanlış davrandık," buyurmuş. 
"Eşitimizmiş gibi çarpıştık. Çoktular... Güçlüydüler, yenildik. Yarın atlarımıza binelim.Kılıçlarımızı bırakıp kamçılarımızı çekelim."
Öyle yaparlar. 
Genç, diri ve yenmiş ordu, sabahın ilk ışıklarıyla toynak sesine uyandığında dehşete düşer.
Atlılar kamçılarını sallaya sallaya üstlerine gelmektedir. 
Kılıç ve kalkanlarını atarlar.
Dizüstü çökerek, efendilerinin cezalandırmasını beklerler.
Irak konusunda ABD... Üyelik deyince AB karşısında boynu kıldan ince olanlara sunulur ;
Tarihin babası bu enfes öyküyü, 2500 yıl önce köle ruhuna örnek diye kaydetmiştir.


Hele Al !..

Şu köşe kalemşörü, ekran papağanı zadegânın üstüne yok !..
Bey ya da hanımefendi alıyor eline kalemi... Tutuyor ağzına mikrofonu... Başlıyor ahkâm kesmeye.
Okuyor, ya da dinliyorsun. 
Aman Allah !..
Bilgisi derya deniz. 
Misak-ı Milli'den Osmanlı yatağanı gibi giriyor... Petrol savaşının kılcal damarlarından sızdırılmış bal gibi çıkıyor.
Görgüsü evren kervan. 
Yeryüzünün bütün haz koyaklarının gezgini. Egemenliğin bütün basamaklarının görgü tanığı. 
Fikri akıllara ziyan. 
Ortadoğu haritasının bütün uçlarını canlandırma muskası... Halkların tamamına barış, huzur ve refah simyası.
Görüşü, evrenin bütün galeksilerini kapsıyor.
Uluğ Bey rasathanesi... Kopernik teleskobu... Nasa uydusu geleceği onun zec'lerinden alıp aktarıyor.
Zekâsı Kasparov'a beş çeker. 
Birey ve toplum ilişkileriyle çelişkilerinden yeni yeni oyunlar çıkarmanın en büyük üstâdı.
Dahası da var !..
Hemen her konuda erkân-ı harp. 
Göz açıp kapayana en az kırk stratejiyi kararınıza sunabilir. 
Yetenekli bir komutanı dünyalar fatihi yapacak herşeye sahip.
Fakat bir tek kusuru var.
Yüreksiz mi, yüreksiz.
Örnek mi ?
Diyelim konu Irak sorunu.
İzleyin !..
Döktürüyor mubarek.
Ama lâfın sonuna gelince zınk diye duruyor.
Gerekçesi dehşetin bütün zilleriyle şıngır mıngır.
"Yedirmezler !.." 
Diye kestirip atıyor.
Oysa gerçek kurmayın ödevi ne ?
Aldıktan sonra, yemenin stratejisini kurmak değil mi ?
Hafazanallah !..
Almakta Battal Gazi kesilen yiğit. İş yemeye gelince Bektaşi tekkesinin kendi pişirip canlara yediren Aşbabası !..
İşin asıl ilginci, hiç kimse de kalkıp ;
"Hele al da !.. 
Peşkeş çekeceğini sonra düşünürsün," demiyor.
İyi mi ?

Aranıyor !..

Ey ahali !..
Duyduk duymadık demeyin !..
"İstanbul 6. Asliye Hukuk Hakimliği" Basın İlân Kurumu eliyle ilân etmiştir.
Kulak verin !..
"Davacı Dinç Bilgin vekili Avukat Müjdat Gültekin tarafından davalılar Nuri Aykon, İbrahim Acar, Faruk Yüksel, Hasan Karakaya aleyhlerine ikame olunan Manevi Tazminat davasının duruşmasında verilen ara karar uyarınca ; Mahmutbey Cad. No: 40 Güneşli-İstanbul adresinde bulunduğu bildirilen Davalı Faruk Yüksel (Vakit Gazetesi Yazarı) adresinde bulunmadığı gibi..." İstediğinde tavşan ininde kurt... Leylek yuvasında kaz palazı... Canlı yayında zanlı bulup çıkarma ustası, "zabıtaca da arandığı halde adresi tesbit edilemediğinden ilânen tebligat yapılmasına karar verilmiştir."
Din, imân, ahlâk, fazilet ve adalet konularının pek titiz yazarını, bilen, tanıyan, rastlayan Müslüman kardeşleri uyarsınlar !..
Ola ki, kartel medyasının yayın organlarını okumuyordur !..
Ola ki, tebligatı adres değişikliği nedeniyle alamamıştır !..
Ola ki, mahkeme tarihini unutmuştur !..
"10.12.2002 günü saat 10.oo'da mahkemede hazır bulunması" gerekiyormuş !..
Adaletin tecellisi adına haber verin !..
Gıyabında haksızlığa uğramasın.


Ava Giderken

Geçmişi tamamen karanlık.
Ama cebinde milyon dolarlar taşıyan.
Ekonomik kriz yaşayan ülkelerde fırsat çıkarma ustası Libya asıllı (işadamı !..) Hüseyin Sofraki, yememiş içmemiş.
"Türkiye'den de fırsat çıkarmak" amacıyla teşrif etmiş.
Bastırmış yemyeşil dolarları...
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'ndan Türk Nippon Sigorta... Es Yatırım... İktisat Portföy Yönetimi... Sümer Leasing... 
Ve Ege Sigorta'yı alıvererek, açıklamasına göre ; 
" Türkiye'de 15-20 milyon dolarlık yatırım yapmış."
Besbelli çıkardığı fırsat pek yağlı ballıymış ki, üstüne 50 milyon dolar daha eklemeyi düşünüyormuş !..
Ama !..
"Türkiye'de en güvendiği kişi, Mustafa Acar, imzasını taklit ederek, kişisel ve şirket hesaplarından 700 bin doların üzerinde bir para çekerek ortalıktan kaybolmuş."
Yazık !..
Geçmişi karanlık... Ama cüzdanı pırıl pırıl.
Libya asıllı... Ama Londra meskûnu büyük işadamı(!..) Krizden fırsat çıkarmayı pek iyi bilirmiş de... Türkçenin şu güzel ; "Ava giden avlanır," özdeyişini her halde şimdi öğrenmiş.


Molla Simyası

Kim ne derse desin !.. 
İlkel klanın büyücüsü, her zaman insanoğlunun ensesinde.
Çağdaş uygarlık, bilgisayar teknolojisinin desteği... Genbilimin kanıt ve tanıklarıyla doğal gelişimin evrelerini çözme... Darwin'in savlarını doğrulama yolunda ya !..
İşlevsizlik ve elbette işsizlik tehlikesiyle karşılaşan rahiplerle mollalar bakmışlar ki iş kötü.
Önce tutuşan paçaları... Sonra kavuşan kolları sıvamışlar.
"Dinlerarası barış," bayrağı altında bir araya gelmişler.
Düşünmüşler taşınmışlar.
Araştırmışlar... İncelemişler.
Ve Kutsal kitaplarda yerini bulmuşlar.
Ünlü evrim teorisindeki, "maymun-insan" ilişkisi var ya !..
Dince de doğruymuş !..
Ama kutsal kitaplardaki evrelerle bilim dizgesindekilerde bir küçük sıralama çelişkisi varmış.
Bilim "maymundan insana," bir gelişim dizgesi sunuyor ya !..
Yanlışmış !..
"Eşref-i mahlûkât insan," bugünkü gibi yaratılmış !..
Ama bazıları şeytana uymuş.
Sapmış... Saptırılmış... Ve inkâra kalkışmış !..
Yüce Tanrı da, onları insanlıktan kovarak maymuna çevirmiş.
İyi mi ?
Kimseyi secdeye zorlama niyetimiz yok.
Bir Cuma, bir cami önünden geçip bir vaaza kulak versin.
Doğru mu, yalan mı söylüyoruz kendi öğrensin.

Saptırma

Taha Akyol, pek yaman biridir.
Balta kesmez ülkücülüğü Askeri Cezaevinde bırakıp çıktığından beri, sağ malûmatfuruşların en cerbezelisi olmayı başarmıştır.
Kaleminden kan damlar. Her sözcüğüne on kaynak gösterir.
Bilgi derseniz deryası... İlgi derseniz, en yoğunuyla onda. 
Ama ister ekmek parası deyin, ister alışmış kudurmuştan beter. Bu üstün özellikleri öküz altında buzağı yorumculuğunda kullanır.
Son örnek geçtiğimiz haftadan.
Taklitleri utansın !..
Yaşar Kemal, hem gerçek bir yazı ustasıdır. Hem yazdığında yazamadığıyla gündem oluşturmanın pîri.
Yeni kitabı romanı yayınlandı ya !.. 
Tutmuş bir takım lâflar etmiş.
Attila İlhan epeydir "ulusal sol"un içini doldurmaya uğraşıyor.
Bu bazen, "Kuvva-yı Milli" komiserliğini dayatıyor olmalı.
İş oraya varınca, pek sevdiği yabancı tanıkların yerini, yerlisinin alması kaçınılmaz. Çünkü Kuvvayı Milli, başkalarının dedikleriyle yaptıkları karşısında Türkiyenin yok, yoksul, yoksun halkının ürettiği bir mucizedir. Yâni başı sonuyla yüzde yüz yerli malıdır.
Onunla karşıtlarının kavgası yeni değil.
Türkiye ne zaman açmazla karşılaşsa, kavganın hortlaması da...
Sağımız oldum bittim kendinden gayrıya yaslanır. Bu yüzden Taha Akyol da içinde postmodernlerin saptırma çabası da... Çarpıtma hevesi de ulusal solun kuramcılarıyla, eylemcilerini fazla ırgalamaz.
Ama Yaşar Kemal gibi ulusal solun övünç kaynaklarından biri, postmodern göğüne barış çubuğu üflerse, anında heyecanlanır.
Belli ki sevgili Yaşar Kemal'in sözleri, sevgili Attila İlhan'a dokunmuş. Cumhuriyet'teki Söyleşi'sinde uyarısı, dolaylılığında bir yazı yayımladı.
Sağın zehir hafiyesinden kaçar mı ?
Sanki uyarı, kendi de içinde bütün mandacıları kapsamıyormuş gibi, öküzün altındaki buzağıyı çıkarıp ortalığa salıverdi.
Attila İlhan'ın yazısında Yaşar Kemal'in adı yok.
Ne gam !..
Mandacılara yakın sözü en son o söyledi ya !..
Hedef tahtasına Yaşar Kemal'i dikersin. Attila İlhan'ın bütün oklarını ona saplarsın. Hem sana ok kalmaz. Hem ulusal solu kendi içinde kavgaya sürüklersin.
Öyle mi Taha Akyol ?
Öyleyse o yazıyı bir daha oku... 
İçin halâ elveriyorsa, bir de kendi yazdıklarını.
Olur mu ?





 
sayfa başına dön