Emekçılerın 
Kurtuluşu
Kendı
Eserlerı
Olacaktır.

                 K.MARKS

 

BARIŞ !...
NASIL ?....  
NE ZAMAN ?...  
NE İÇİN ?....

 Ergun Göknel

Uygar insanlık yaşam kalitesini devamlı daha iyiye götürmek isteğinde. Daha iyiye, daha rahata erişmek için birinci koşulun kavgasız bir dünyada barış içerisinde yaşamak olduğu düşüncesi giderek yerleşiyor. Sadece bizlerin değil, bizden sonra dünyada yaşayacak kişilerin, en azından çocuklarımızın, daha güzel, kavgasız ve barış dolu bir dünyada yaşaması dileği toplumun hedefleri arasında birinci sırayı almakta.

 

Barışın, iyi yaşamanın pek çok koşulu var. Fakat bir tanesi olmazsa olmaz. Dünyayı, dünyanın hiç olmazsa çağdaş düşünceye sahip olan  bölümünü, örnek olarak almak ve bu amaca erişmek için gerekli önyargılardan kurtulmak.

 

İnsanlığın en kutsal düşüncesi affetmekse, diğeri de kin ve nefrete son vermek olmalı. Barış hedefine zarar vermeyecek şekilde gerekli önlemleri alarak, kin ve nefret duygularının devamlılığını yok etmek, ihtiyatlı da olsa hoşgörü gösterebilmek, insanlığın  büyük erdemlerinden bir tanesi olmalı.

 

Binlerce yıllık insan yaşamının tarihi kesinlikle bir tekerrürden ibaret değil. Ancak geçmişin olaylarından yeni öğretiler çıkarmak, onları örnek almak önemli bir özellik. Geçmişten nelerin yapılmaması gerektiğini öğrendiğimiz gibi, nelerin nasıl, ne zaman ve ne için yapılması gerektiğini de öğrenememişsek toplum olarak barışı yakalamak çok zor belki de olanaksızdır.

 

Avrupa Birliğine girmek için birinci koşul olan, idam cezasının kaldırılması, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşayan etnik toplulukların kendi ana dillerini öğrenme ve yayın yapma özgürlüğüne sahip olmaları, bugün ülke siyasetinin, belki yasalarla çözmüş göründüğü ancak süreç içerisinde anlayış değişikliğinin de yerleşmesi gereken bir gerçek.

 

Yakın tarihimizde örnek alınacak olaylar zincirinin paralelliklerini burada hatırlatmak istiyorum.

 

1930 yılında Yunanistan Başbakanı Venizelos ile Atatürk arasında imzalan bir dostluk anlaşması ve Istanbul’da yaşayan Yunan uyrukluların yaşamlarını kolaylaştıracak bir dizi anlaşma var. Bu anlaşmalarda taraf olan Venizelos’un geçmişine bakalım.

 

1864 Girit doğumlu Elefteros Venizelos yaşamı boyunca Yunanistan’ın genişlemesi için çalışmış, Megalo Idea düşüncesinin önderlerinden olan bir devlet adamıdır.  Girit’in, 1897 Osmanlı-Türk savaşından sonra özerkliğini kazanması için büyük çaba göstermiştir. Balkan savaşları sırasında Yunanistan Başbakanıdır. Osmanlı İmparatorluğu’na karşı Balkan devletlerinin birleşmesini sağlamış ve savaştan sonra Osmanlıların Balkan yarımadasının büyük bölümünden çıkarılmasına öncülük etmiştir. Böylece Selanik ve hinterlandının, Güney Epir’in, Girit ve Ege adalarının Yunanistan’a katılmasını, ve Birinci dünya Savaşı öncesinde Yunanistan topraklarının ve nüfusunun iki katına çıkmasını sağlamıştır.

 

Birinci Dünya Savaşı sırasında Yunan Kralı Konstantin’i sürgüne yollayarak, itilaf devletleri safında savaşa girdi. Sevres anlaşmasından sonra Batı Anadolu’nun Yunan orduları tarafından işgalinin öncülüğünü yaptı.

 

Venizelos Lozan anlaşması görüşmelerinde Yunanistan heyetinin başkanıydı. 1928 yılında yeniden Başbakan oldu. Dünya ekonomik bunalım yıllarının getirdiği güçlükler ve Avrupa’da, bugün olduğu gibi, sağ eğilimli politik partilerin iktidara gelmeye başlamaları, özellikle de Almanya’da Hitler’in Nasyonal Sosyalist Partisi’nin önemli ilerlemeler kaydetmesi Balkanlar’da ve Doğu Avrupa’da yeni ittifakların kurulmasını gerekli hale getirmişti. Bu ekonomik ve siyasi koşullar içerisinde Türk-Yunan ittifakı ve dostluğu bölgede barışın korunması için vazgeçilmez bir unsur haline gelmişti.

 

Türkiye Cumhuriyeti’nin, gerek ekonomisini savaş sonrasında düzeltebilmek, ve insanlarını daha iyi koşullarda yaşatabilmek için, barışa ihtiyacı vardı. Bu barışın en önemli unsuru da Yunanistan ile yapılacak bir dostluk anlaşmasıydı.

 

Daha yedi yıl önce topraklarını ordularıyla işgal etmiş, kentlerini ve köylerini yakıp yıkmış, yağmalamış, binlerce şehit verilmesine sebep olmuş bir ülke ile barış yapmak için gerekli vazgeçilmez koşul, kin ve nefret duygularını unutmak, kendine güvene sahip bir devlet olarak, güvenlik önlemlerini ihmal etmeden affedebilmekti.

 

İlginç olan dostluk anlaşmasını imzalayan iki kişiden birinin tüm yaşamı boyunca Yunanistan’ın genişlemeci Megalo Idea düşüncesini yürütmüş olması, diğerinin ise kurtuluş savaşını yapan, işgal edilmiş Türkiye ordularının komutanı olmasıydı.

 

Atatürk döneminde atılan bu unutulmaz adımdan günümüzde de örnek alınacak çok şey var. Çağdaşlaşmak, halkının yaşam kalitesini düzeltmek, barış içerisinde uygarca yaşayabilmek için atılacak adımlar için fazla düşünmeye gerek yok.

 

İnsan haklarını bu topraklar üzerinde yaşayan herkes için benimsenmesi ve uygulanması; devamlı gelişecek daha iyi yaşam koşullarına sahip olunması için günümüzde ülkemizin izleyeceği yol bellidir. Yirmi birinci asırda çağdaşlaşmanın koşulları, ne yapılması gerektiği belirlenmiştir. Bu koşulların kabullenilmesine, uygulanmasına direnmek ancak gerekli adımların atılmasını geciktirecektir.

 

Devamlı barış için, gerekli önlemler alınarak, insanların kin ve nefret duygularını bir tarafa bırakması, çağdaşlığın gerektirdiği adımları atmak her halde tüm siyasi partilerin en önemli görevidir. 31 Ekim 2002.

 

 

  

 
sayfa başına dön