Apaçık
Bu
Davet Bizim
İki
şeyi kabûl edelim.
Bir.
Egemenlik
kayıtsız koşulsuz ulusun.
Onun
istencine uymayan her tür girişim ve oluşum, yararına bile olsa,
yadsımakta duraksamıyor.
Ve
anlayabilene ne mutlu !..
Bütün
engelleri... Bütün hileleri... Bütün oyun ve vaatleri elinin
tersiyle iterek, kayıtsız koşulsuz egemenliğini dayatıyor.
Seçimin
sonucu ortada.
Türkiye
seçmeni sağ ve sol kanatlarını oluşturdu.
Hem
de tarihinin, yasaklar nedeniyle kişiler açısından değilse de
partiler açısından, ikinci en demokratik seçimiyle.
Birincisi
Kuvvayı Milli idi.
Onun
demokratik niteliği hiçbir hesaba sığmaz.
Çünkü
seçim ölüm-kalım üzreydi.
Ve
öylesi bir seçimde adayların da, seçmenlerin de özgürlükle
egemenliği konusu her türlü tartışmanın üstündedir.
Sonucunda
ölümle işbirkliği bulunan bir seçim bilinci, her tür
demokratik değerlendirmeyi lüks kılar.
Onu
geçelim.
Aklınıza
1950 seçimi de gelebilir.
Haksız
sayılmazsınız. Ama yasaklanan partileri bir anımsayın.
3
Kasımın demokratik niteliği apaçık ortaya çıkar.
Yüzde
10'luk barajla Rufailere sunduğu güven kaskatı ortada.
Ama,
yarışın eşit koşullarla başladığını... Sonucun o yüzde
10'u paramparça ettiğini düşünürseniz, değerlendirmeye hak
verirsiniz.
Çünkü
1919 kongrelerinden beri ilk kez TKP.yle GP de içinde
her fikir, düşünce, görüş, cins, renk, ırk ve hatta çıkar
birliği seçmenin beğenisine sunuldu.
Ve
iki parti... AKP ile CHP Meclis'e girip Türkiye merkezinin sağ ve
sol kanatlarının temsilcisi oldu.
Oy
dağılımı, hiçbir aklıevvele değişik tellerde, başka notalar
çalınmayacak kadar net ve acımasız.
İktidar
yerle bir...
Ana
muhalefet baraja en yakın parti.
Ve
meclis dışındaki CHP muhalefeti temsil ederken. Meclis'in yavru
muhalefeti AKP tek başına iktidar.
Türkiye
solunun gerçek temsilcileri !..
DEHAP...
İP... ÖDP... TKP ve diğerleri.
Sizin
toplam yüzde 7.9 oyunuzla birlikte yaklaşık yüzde 47 oy
Parlamento Dışı Muhalefet konumunda.
Bilmem
bu ders bize yeter mi ?
Yeterse
seçim sürecinde şaklayan alkışlarla... İç ve dış güç
fentbazlığının karıştırdığı bütün kafalar, duruldu
demektir.
Artık
şapkayı önümüze koyup düşünme vakti geldi.
Çünkü
nasılsa, 3 Kasım öncesi burnundan kıl aldırmayan tüm küçük
dağ yaratıcısı ilk sonuçla birlikte eksik noksan hesabına
oturdu. Şimdi boşa koyup doldurma... Doluya koyup aldırma uğraşında.
Biz
püf noktasını tartışalım mı ?
Renk
ve tonları... Yol ve yöntemleri uyuşmasa da, toplumcu sol kaynak
ve nitelikleri aynı DEHAP yüzde 6.20... İP 0.45... ÖDP 0.26 ve
TKP 0.18 oy alabildi.
Toplamı
yüzde 8 kadar mı ediyor ?
Seçim
baskınında kaçabilecek birtakım özel kırgınlık... Genel kızgınlık...
Ya da ideolojik tepkinin oranını bu toplamdan düşün.
Bulduğunuz
en az 6-7... Birliğin doğuracağı güçle 9-10 mu ?
Seçim
öncesi ister milletvekilliği hevesi, deyin... İster can havli, döşenmeye
kalkışılan mozaik oluşsaydı... Kıvançla alkışlayacağımız
bu sonuçta üç aşağı, beş yukarı uzlaşıyor muyuz ?
Hadi
o zaman, afuru tafuru... Nâz-ı niyâzı bir kenara bırakıp şu
gerçeğin altını kapkalın çizelim.
Keskin
yoz... Düzgün bozuk... Devrimci darbeci... Demokrat haybeci tüm
sosyalist zevklere uygun partiler, yasal koşula uymuşsa, bu seçime
katıldı mı ?
Hoş
geldin demokrasi !..
Çünkü
hepsi, en katı sol matrisi, sınıf diktasıyla değil, halkın oy
çokluğuyla uygulamayı kabûl buyurdu. Geçmişinin devrim sancağını,
güncelin demokrasi bayrağıyla değiştirdi.. Yâni hem devrim
ideolojisi, hem parti ve insanlarının istenci evrildi demektir.
Tamam
mı ?
Kuşku
bilimin olmazsa olmazı.
Herkes
ötekinin demokratlığı konusunda kuşkulanmakta özgür.
Konumuz
3 Kasım.
Ve
katılan partiler üstüne.
Dudak
bükmüş... Burun kıvırmış... Gerçekleşmeyen tam birlik...
Uzlaşılamayan koşullar nedeniyle tekkesinde sakal sığazlamış,
bıyık burmuşlar da içinde, herkesin kuşkusu kendine.
Somut
gerçek ortada.
Sosyalistin
ülküsünü çoğunluk oyuyla gerçekleştirme azim ve kararında
leke arayanı önce, çarşaf listeyi yayınlayan YSK çarpar.
Zaten
bu "davete" cesaret veren de o.
3
Kasım öncesi düşü, herkesin ana sütü gibi helâl haktı.
Hangi
toplumcunun hayâline sınır konulabilir ki ?
Ama
toplumun gerçeği, o gün bütün çıplaklığıyla ortaya çıktı.
Toplumcu
muhalefetin de... İktidarın da demokratik yolu, o yolcuların tek
kervana katılma tahammül, iknâ ve becerisine bağlı.
Aksinin
fotoğrafı henüz kurumadı. Ama, her birinin toplumsal hazinesi,
haramilerin kirli dişleri arasında sallanıyor.
Artık
bütün krallar çıplak !..
Baraj
dehşetinin heveslendirdiği solda birliğin gerçekleşmesinin de
toplumsal değere dönüşmesinin de tam vaktidir.
Yeni
seçim en erken 3 yıl sonra.
Ama
sosyalistler hemen şimdi karar vermeli.
Tek
çatı altına derilmiş... Birbirinin eksiğinden yararlanacağına
tamamlayan... Toplumsal sorunları fırsat sayacağına çözüm
yolları arayan... Ve birbirine güvendiğinden, halkın güvenini
isteyen bir parti mi daha etkin olur ?
Doğrusunu,
başkalarının doğrusuyla bileştirip zenginleştirmek için aynı
kürsüde tartışacağına... Ayrı minberde vazeyleyip kuşkuyu yaşam
biçimine dönüştürmüş bölükler mi ?
Birlik
diyenler parmak kaldırmakla yetinemez.
Demokratik
güç ve kazanımın yolu tek.
Solun
bütün parçaları, mozayiği tamamlamaya... Seçim öncesi bıraktıkları
yerden başlamaya koşuludurlar.
Yumurta
kapıdayken, milletvekilliği uğruna gösterilen özveri, sonraki
seçimde halk iktidarı için neden gösterilmesin ?
Öyleyse
"bu davet bizim."
Haydi
Türkiye solu, gün bugündür.
Bir
araya gelelim ve birlikte, bir arada yürüyelim.
|