Emekçilerin 
Kurtuluşu
Kendi
Eserleri
Olacaktır.

                 K.MARKS

 


  
Apaçık

Bu Davet Bizim

İki şeyi kabûl edelim.

Bir.

Egemenlik kayıtsız koşulsuz ulusun.

Onun istencine uymayan her tür girişim ve oluşum, yararına bile olsa, yadsımakta duraksamıyor.

Ve anlayabilene ne mutlu !..

Bütün engelleri... Bütün hileleri... Bütün oyun ve vaatleri elinin tersiyle iterek, kayıtsız koşulsuz egemenliğini dayatıyor.

Seçimin sonucu ortada.

Türkiye seçmeni sağ ve sol kanatlarını oluşturdu.

Hem de tarihinin, yasaklar nedeniyle kişiler açısından değilse de partiler açısından, ikinci en demokratik seçimiyle.

Birincisi Kuvvayı Milli idi.

Onun demokratik niteliği hiçbir hesaba sığmaz.

Çünkü seçim ölüm-kalım üzreydi.

Ve öylesi bir seçimde adayların da, seçmenlerin de özgürlükle egemenliği konusu her türlü tartışmanın üstündedir.

Sonucunda ölümle işbirkliği bulunan bir seçim bilinci, her tür demokratik değerlendirmeyi lüks kılar.

Onu geçelim.

Aklınıza 1950 seçimi de gelebilir.

Haksız sayılmazsınız. Ama yasaklanan partileri bir anımsayın.

3 Kasımın demokratik niteliği apaçık ortaya çıkar.

Yüzde 10'luk barajla Rufailere sunduğu güven kaskatı ortada.

Ama, yarışın eşit koşullarla başladığını... Sonucun o yüzde 10'u paramparça ettiğini düşünürseniz, değerlendirmeye hak verirsiniz.

 Çünkü 1919 kongrelerinden beri ilk kez TKP.yle GP de içinde  her fikir, düşünce, görüş, cins, renk, ırk ve hatta çıkar birliği seçmenin beğenisine sunuldu.

Ve iki parti... AKP ile CHP Meclis'e girip Türkiye merkezinin sağ ve sol kanatlarının temsilcisi oldu.

Oy dağılımı, hiçbir aklıevvele değişik tellerde, başka notalar çalınmayacak kadar net ve acımasız.

İktidar yerle bir...

Ana muhalefet baraja en yakın parti.

Ve meclis dışındaki CHP muhalefeti temsil ederken. Meclis'in yavru muhalefeti AKP tek başına iktidar.

Türkiye solunun gerçek temsilcileri !..

DEHAP... İP... ÖDP... TKP ve diğerleri.

Sizin toplam yüzde 7.9 oyunuzla birlikte yaklaşık yüzde 47 oy Parlamento Dışı Muhalefet konumunda.

Bilmem bu ders bize yeter mi ?

Yeterse seçim sürecinde şaklayan alkışlarla... İç ve dış güç fentbazlığının karıştırdığı bütün kafalar, duruldu demektir.

Artık şapkayı önümüze koyup düşünme vakti geldi.

Çünkü nasılsa, 3 Kasım öncesi burnundan kıl aldırmayan tüm küçük dağ yaratıcısı ilk sonuçla birlikte eksik noksan hesabına oturdu. Şimdi boşa koyup doldurma... Doluya koyup aldırma uğraşında.

Biz püf noktasını tartışalım mı ?

Renk ve tonları... Yol ve yöntemleri uyuşmasa da, toplumcu sol kaynak ve nitelikleri aynı DEHAP yüzde 6.20... İP 0.45... ÖDP 0.26 ve TKP 0.18 oy alabildi.

Toplamı yüzde 8 kadar mı ediyor ?

Seçim baskınında kaçabilecek birtakım özel kırgınlık... Genel kızgınlık... Ya da ideolojik tepkinin oranını bu toplamdan düşün.

Bulduğunuz en az 6-7... Birliğin doğuracağı güçle 9-10 mu ?

Seçim öncesi ister milletvekilliği hevesi, deyin... İster can havli, döşenmeye kalkışılan mozaik oluşsaydı... Kıvançla alkışlayacağımız bu sonuçta üç aşağı, beş yukarı uzlaşıyor muyuz ?

Hadi o zaman, afuru tafuru... Nâz-ı niyâzı bir kenara bırakıp şu gerçeğin altını kapkalın çizelim.

Keskin yoz... Düzgün bozuk... Devrimci darbeci... Demokrat haybeci tüm sosyalist zevklere uygun partiler, yasal koşula uymuşsa, bu seçime katıldı mı ?

Hoş geldin demokrasi !..

Çünkü hepsi, en katı sol matrisi, sınıf diktasıyla değil, halkın oy çokluğuyla uygulamayı kabûl buyurdu. Geçmişinin devrim sancağını, güncelin demokrasi bayrağıyla değiştirdi.. Yâni hem devrim ideolojisi, hem parti ve insanlarının istenci evrildi demektir.

Tamam mı ?

Kuşku bilimin olmazsa olmazı.

Herkes ötekinin demokratlığı konusunda kuşkulanmakta özgür.

Konumuz 3 Kasım.

Ve katılan partiler üstüne.

Dudak bükmüş... Burun kıvırmış... Gerçekleşmeyen tam birlik... Uzlaşılamayan koşullar nedeniyle tekkesinde sakal sığazlamış, bıyık burmuşlar da içinde, herkesin kuşkusu kendine.

Somut gerçek ortada.

Sosyalistin ülküsünü çoğunluk oyuyla gerçekleştirme azim ve kararında leke arayanı önce, çarşaf listeyi yayınlayan YSK çarpar.

Zaten bu "davete" cesaret veren de o.

3 Kasım öncesi düşü, herkesin ana sütü gibi helâl haktı.

Hangi toplumcunun hayâline sınır konulabilir ki ?

Ama toplumun gerçeği, o gün bütün çıplaklığıyla ortaya çıktı.

Toplumcu muhalefetin de... İktidarın da demokratik yolu, o yolcuların tek kervana katılma tahammül, iknâ ve becerisine bağlı.

Aksinin fotoğrafı henüz kurumadı. Ama, her birinin toplumsal hazinesi, haramilerin kirli dişleri arasında sallanıyor.

Artık bütün krallar çıplak !..

Baraj dehşetinin heveslendirdiği solda birliğin gerçekleşmesinin de  toplumsal değere dönüşmesinin de tam vaktidir.

Yeni seçim en erken 3 yıl sonra.

Ama sosyalistler hemen şimdi karar vermeli.

Tek çatı altına derilmiş... Birbirinin eksiğinden yararlanacağına tamamlayan... Toplumsal sorunları fırsat sayacağına çözüm yolları arayan... Ve birbirine güvendiğinden, halkın güvenini isteyen bir parti mi daha etkin olur ?

Doğrusunu, başkalarının doğrusuyla bileştirip zenginleştirmek için aynı kürsüde tartışacağına... Ayrı minberde vazeyleyip kuşkuyu yaşam biçimine dönüştürmüş bölükler mi ?

Birlik diyenler parmak kaldırmakla yetinemez.

Demokratik güç ve kazanımın yolu tek.

Solun bütün parçaları, mozayiği tamamlamaya... Seçim öncesi bıraktıkları yerden başlamaya koşuludurlar.

Yumurta kapıdayken, milletvekilliği uğruna gösterilen özveri, sonraki seçimde halk iktidarı için neden gösterilmesin ?

Öyleyse "bu davet bizim."

Haydi Türkiye solu, gün bugündür.

Bir araya gelelim ve birlikte, bir arada yürüyelim.

 

 

 
sayfa başına dön