|
|
Sadullah Usumi'yi
Yitirdik
''Çiftçi Dostu'' Sadullah Usumi , Cumhuriyet'teki yazılarına 1995 Kasım ayında başladı. Basında, okur kitlesinin azlığı nedeniyle hep ''üvey evlat'' muamelesi gören, ancak 35 milyon insanı doğrudan ilgilendiren tarım, onun kalemiyle sorunlarını dile getirme şansını yakaladı. Çiftçi Dostu, ''tarafsız habercinin'' tarıma bakışını yansıtan yazılarıyla Cumhuriyet ailesine de yol göstericiliği yaptı.
Çiftçi Dostu, yazılarına ''yağma anlayışı ile özelleştirme olmaz'' sloganıyla başladı.
|
Yazıları yarını anlatıyor
Hükümet Ateşle Oynamaktan Vazgeçmeli
...Hükümeti üçüncü kez uyarıyoruz... Türk çiftçisi gerçekten güç durumdadır. Tarım satış kooperatifleri yasası tarım kesimini savunmasız hale getirecek ve tüccar, çiftçiyi gene sömürecektir. Taban fiyatları ise çiftçinin iflasına neden olacak kadar düşüktür...
(16 Haziran 2000)
Çiftçiye Ofis İşkencesi
IMF amacına ulaştı. Tarım kesimi bitti. Milyonlarca çiftçi perişan. Borçlarını ödeyemeyen çiftçilere cezaevi yolu göründü. Türkiye'nin her köşesinden feryatlar yükseliyor. Zira, tarım kesimi bu yıl cumhuriyet tarihimizin en büyük vurgununu yedi. 57. hükümetin tarım ürünlerinde izlediği düşük taban fiyat politikası, IMF ve Dünya Bankası yetkililerini memnun etti ama Türk tarımının da sonunu getirdi.
(12 Temmuz 2000)
Çiftçi Buğdayını Yarı Fiyata Satmaya Başladı
İşkencenin çeşitli yöntemleri vardır. Örneğin, polislerin dayak atması, falakaya yatırması, hortumlaması elbette işkencedir. Ama, bir insanın hakkını almasını engellemek de işkencedir. Alacağı paranın miktarını bilmeden aylarca beklemek de işkencedir. Hele, sattığı malın bedelini, sebep ne olursa olsun, aylarca alamamak da işkencedir. Polisin yaptığı işkence bağışlanamaz. Nitekim, güçlüklere rağmen bazı milletvekilleri işkence dosyalarını teker teker açtı ve konu TBMM'nin gündeminde yerini aldı. Peki, 30 milyon çiftçinin uğradığı haksızlık dosyalarını kim veya kimler açacak?
(7 Haziran 2000)
IMF'nin Ölüm Raporu!..
IMF yöneticilerinin önerisi aynen şöyle: ''Tarımdaki destekleme alımlarının yanı sıra gübre ve kredi alımında sağlanan subvansiyonlar da azaltılmalıdır...'' Türk ekonomisi, sosyal yaşamı ve tarımı için bundan daha etkili bir ''ölüm raporu'' hazırlanamazdı... Eğer, IMF raporu uygalanırsa Türk ekonomisi daha da batağa saplanır. Türk tarımı biter. Zaten bozuk olan gelir dağılımı, faciaya dönüşür...
(21 Ağustos 1998)
Milyonlarca Tütün Üreticisi Komada
Türkiye'ye geldiği ilk günlerde 'sosyal demokrat' bir yapıya sahip olduğunu ısrarla söyleyen Devlet Bakanı Kemal Derviş , önceki gün de ANAP Grubu'nda yaptığı bir konuşma sırasında 'Özal hayranı' olduğunu açıkladı. Bu açıklamalar da gösteriyor ki Kemal Derviş, pek tutarlı bir politikacı değil. Şöhret ve makam neredeyse orada olacak. (29 Haziran 2001)
Son eylemi 'Babıâli Yürüyüşü' oldu

|
Sadullah Usumi en son ve belki de en anlamlı eylemini 8 ay önce ''Babıâli Yürüyüşü''ne katılmakla gerçekleştirdi. O, bundan 40 yıl önce 10 Ocak 1961'de gazetecilerin haklarına ve basın özgürlüğüne sahip çıkmak amacıyla yaptıkları yürüyüşün ön saflarındaydı. Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) binası önünde toplanarak İstanbul Valiliği'ne kadar yürüyüş yapmışlar ve yasanın kabul edilmesini sağlamışlardı. Aradan geçen yıllarda gazetecilerin hakları tırpanlanmış da olsa yasanın yıldönümünde gazeteciler ''Babıâli Yürüyüşü''nü bir kez daha gerçekleştirdiler. Usumi de eski TGS Başkanı olarak yine hazırdı. Sağlık durumunun iyi olmaması bile onu bu anlamlı yürüyüşten vazgeçirmedi.
Çiftçinin Dostu Ölmedi
Fikret İLKİZ
''Halkın Adamı'' öldü, ''Çiftçinin dostu'' nu yitirdik. ''Gazeteci'' yok artık.
Onu eylemli uğurlayacağız. Son eylemi bu yılın ocak ayındaydı. Eski Türkiye Gazeteciler Sendikası Başkanı olarak gazeteci Usumi , gazetecilerle birlikte yürüdü. Gazeteciler, 212 sayılı Basın İş Yasası'nın kabul edilişinin yıldönümünde ve 40 yıl aradan sonra 10 Ocak 2002 günü bir kez daha yürüdüler. Tütüncülerin derdini yazan, patates, soğan, domates, pamuk, zeytin ve zeytinyağı üreticilerinin sesi ve dostu gazeteci de yürüyüşteydi. Sağlığı iyi değildi. Aldırmadı.
Yaklaşık 200 kişilik gazeteci grubu, ''Özgür basın susturulamaz'' , ''Emeğin onuru sendikalı olmaktır'' , ''Mücadelemiz, yasamıza karşı olanlara karşıdır'' , ''Sendikal haklara saygı'' yazılı dövizler, karikatürler ve 10 Ocak 1961 yılında sendikanın çıkardığı ''Basın'' gazetesini taşıdılar. Usumi de gazeteci arkadaşları gibi davrandı. Yürüdü. Döviz taşıdı. O zaten hep böyle yaşadı. Tarımcıların, pazarcıların, büyük-küçükbaş hayvan üreticilerinin, tütüncülerin, şekercilerin, buğdaycıların, soğancıların, zeytincilerin derdini yazdı durdu.
24 Mayıs 2000 günlü Cumhuriyet gazetesinde ''12 Eylül'e Yargı Yolu Açılıyor mu?'' başlıklı yazısı ''Çiftçi Dostu'' köşesinde yayımlandı. 12 Eylül'ü suçladı. Yazısını şöyle bitirmişti:
''12 Eylül ülkenin kaderini değiştirdi. Gelişmesini engelledi. Halkımızı iç ve dış sömürüye teslim etti. Türk halkı soyuldu. 'Anayasa bir kere delinmekle bir şey olmaz' veya 'Benim memurum işini bilir' anlayışı ülkede egemen oldu. (...) Ve... yağma düzeni başladı. Türk tarımının idam fermanı imzalandı. İşçi, memur, emekli, küçük esnaf sefalete sürüklendi. Gelir dengeleri altüst oldu. Halkımız açlıkla savaşırken zenginlerimiz dünya sıralamasında baş tarafa tırmandı...
Bütün bunlar 12 Eylül'ün sorgulanması için yetmez mi?'' Bu yazısı nedeniyle devletin askeri kuvvetlerini tahkir ve tezyif ettiği suçlamasıyla dava açıldı. TCK'nin 159. maddesine aykırılıktan Usumi yazının yazarı, ben de yazının yayımlanmasına izin veren sorumlu müdür olarak yargı önüne çıktık. Koca adam yazısıyla hesap sordu. Yan yana durduk ve yargılandık. Tek karış toprağı ve dikili bir ağacı bulunmayan çiftçinin dostu ve ben yan yana... Sanık Usumi, iddiayı yanıtladı. Amacının askeri kuvvetleri tahkir ve tezyif olmadığını söyledi.
Devamla ''Bugün Türkiye yangın yerine dönmüştür. Kaçakçılar, vurguncular, çeteler devlete başkaldırır hale gelmiştir. Ülkemiz Cumhuriyetin kurulduğu yıldan bu yana görülmemiş bir soygun düzenine teslim edilmiştir. Kısıtlı iç kaynaklarımız dış ülkeler tarafından yağmalanmaktadır. Halkımızı, iç ve dış sömürüye karşı koruyan kuruluşlar etkisiz hale getirilmiştir.
Bütün bu üzücü gelişmelerin sorumlusu, yasama ve yürütme erkini kullanan 12 Eylülcülerdir. Onları yönlendiren Yeni Dünya Düzeni yandaşlarıdır'' dedi. Hakkımızda İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi ilk duruşmada beraat kararı verdi.
Bu yürek, bu akıl ve çiftçinin dostu sustu. Dostları yalnız kalmamalı. Sadullah Abi yaşamalı. Şimdi o ''yüreği'' canlandırmanı zamanı. Çiftçinin dostunu yaşatmak için onun dost olduğu emeği ile geçinen ve alınteri toprağa, ağaca, suya karışan, güneşten terleyen ve günlük nafakasını taştan çıkaran memleketimizin üreticilerini unutmadan onları korumanın zamanı. Çünkü Sadullah Abi yaşıyor. O yürek, o dost ve gazeteci böyle yaşar.
|
|
|
|