Emekçilerin 
Kurtuluşu
Kendi
Eserleri
Olacaktır.

                 K.MARKS

 
 

“ KARANLIĞIN İÇİNDE 
BİR SİS ÇANI GİBİ ”

 Füsun AKATLI

Büyük kaybımızın acısının soğumasını beklemeden, dört elle sarılalım Anday gibilere, izlerini sürelim, okuyalım, okutalım, tanıyalım, tanıtalım... Ki bir çıkış yolunun kapısını zorlayabilelim, giderek aralayabilelim o kapıyı, açabilelim. Güneş ve hava girsin içeri.

 Hemen hemen dört kuşağı besleyip zenginleştiren, çok yönlü, alabildiğine verimli bir kültür adamının ardında bıraktığı boşluk, keşke sadece maddi varlığının, yaşayan Melih beyin bıraktığı boşluk olarak kalsa, kalabilse. Ardında bıraktığı eser toplamı onu elbette çoktan ölümsüz kılmıştır. Ama keşke hemen, biyolojik ölümünü vesile bilerek, bugünden itibaren yaşatmaya başlayabilsek onu. Kültür, düşünce ve sanat hayatımızın gün geçtikçe artan sığlığına gür bir ırmak gibi akar, bizi kendi engin ufkundan yansıttığı ışıkla özlediğimiz aydınlıklara taşırdı. Anday'ın çok yönlü üretkenliğinden başlamalıyım söze: şair, oyun yazarı, romancı, denemeci, düşünür....

Öncü şair
Altmış yıllık bir edebiyat serüveni içinde, şiirimizde yaşanan köklü değişimin öncülerinden biri olmuş, sonra da hep Türk şiirinin en önde gelen şairlerinden biri olarak kalmıştır. 1940'lı yıllarda, 'Garip' hareketinin şairlerinden biri olarak başladığı şiir serüveni, şiirimize


'Rahatı Kaçan Ağaç'tan 'Teknenin Ölümü'ne, 'Kolları Bağlı Odysseus'tan taptaze bir şiir damarından fışkıran son iki kitabı 'Güneşte' ve 'Yağmurun Altında'ya, başyapıt niteliğinde eserler kazandırarak sürüp gitmiştir. Şiire tarihi, mitolojiyi, felsefeyi getiren; ama bu son derece tehlikeli yolda, şiir dilinin, şiir musikisinin, imge üretiminin yordamından hiç ayrılmayarak yürüyüp düze -hatta doruklara çıkabilen bir şair olarak okuruz onu. Şiirinde düşünceyi duygudan, hayattan ayrı bir yere konumlamadığını, bir poetikası olduğu halde, şiirini o poetikaya köle etmediğini alımlamak önemlidir. Bunun için de, Melih Cevdet'in bütünselliğini hep göz önünde bulundurmak gerekir.

En iyi romancılardan biri
Bir edebiyat türünün tartışmasız ve vazgeçilmez ustası olanlar, el attıkları diğer türlerde de belli bir düzeyi tutturmakla birlikte, 'önce şair', 'önce romancı',' önce oyun yazarı' vb.'dirler. Anday'ın şiir dışındaki edebiyat türlerinde vermiş olduğu yapıtlara baktığımızda, onun hiç şiir yazmamış olsaydı da o türlerdeki başarısıyla seçkinleştiğini teslim ederiz. 'Aylaklar' ve 'Gizli Emir' adlı romanları, tematik yapılarıyla kurgu ve biçem ustalıklarıyla, Türk romanının ilk on ya da yirmi yapıtı içinde yer alırlar.

Tiyatronun değerli kalemi
Aynı savı, Melih Cevdet'in oyun yazarlığı için yinelemek mümkün. Gerçekçi tiyatro geleneğine eklemlenebilecek oyunlarıyla olsun, absürd tarzı denediği oyunlarında olsun, seçtiği problematikler, yarattığı atmosfer ve derinlikli oyun kişileri Melih Cevdet'i tiyatro edebiyatımızın en önemli yazarlarından biri olarak tanıtıyor bize. Bir 'İçerdekiler', bir 'Mikadonun Çöpleri'... Belki bu sefer, ilk beş içinde.
 
Edebiyatımızın bu çok yönlü, verimli, derinlikli yazarını gerçek anlamda tanımak, onun düşünür kimliğiyle mutlaka tanışmayı şart koşuyor. Denemelerinde Anday'ın düşünsel yapısının bütünselliğini oluşturan, onun bir aydın olarak 'örnek' gösterilebilmesinin temelinde yatan çok yönlülüğü buluruz. Ama 'biraz ondan-biraz bundan' çeşniciliği ile değil; soran ve soruşturan, saptayan ve eleştiren, geniş bir birikime ve sağlam bir uslamlamaya dayanan, aydın merakının üretkenliği ile bütünlenmiş bir çok yönlülüktür bu. Felsefeden müziğe, bilimden edebiyata, yaşama kültüründen dünya görüşlerine uzanan, 'insani olan hiçbir şey'i dışta bırakmayan bir çok yönlülük. Felsefenin mayasının katılmadığı bir yazısı da neredeyse yok gibidir.


Melih Cevdet Anday'ın, Cumhuriyet rejiminin erdemlerinin bilincinde olmanın da ötesinde, tam bir cumhuriyet savunucusu olduğunu, demokrasi, hoşgörü, laiklik, din, boş inançlar, yobazlık konularında son derece berrak yazılarla okurunu eğittiğini, yönlendirdiğini görüyoruz.


'Aydınlanma' ve dolayısıyla aydınlatma, adeta karakteri olmuştur. Eğitimin yaşamsal önemini ve yoksunluklarımızın, kayıplarımızın hep eğitimsizlikten kaynaklandığını çok iyi bildiği için, eğitimin sadece okullara, ders kitaplarına emanet edilemeyecek bir süreç olduğunu düşünür. Her denemesinden, farkına varmaksızın bir şey öğrenişimiz, bu öğrenişten de ayrı bir keyif alışımız, Anday'ın rastlantıya bıraktığı bir şey değildir.


Büyük kaybımızın acısının soğumasını beklemeden, dört elle sarılalım Anday gibilere, izlerini sürelim, okuyalım, okutalım, tanıyalım, tanıtalım... Ki bir çıkış yolunun kapısını zorlayabilelim, giderek aralayabilelim o kapıyı, açabilelim. Güneş ve hava girsin içeri.


Güneşte
Çünkü saatler dardır, her şeyi almaz
Güneşte çözülür ve kayarlar bir yana.
Mısırlar güçlükle büyürken yağmursuzluk
Kaygılandırır dilsiz bahçıvanı.
Sessiz kuşlar, bir keçi, ağır iğde ağaçları.
Bir araba geçti incelmiş yoldan
El salladı biri, belki tanıdık,
Belki değil, süreksizliğin eşanlamı.
Ve denizin yorgun çağındaydı çocuklar
Çığlıkları titretir balkondaki sarmaşığı,
Çünkü dardır saatler, sığmaz bir araya
Dalgınlık, deniz ve sardunya.
Rüzgâr alıp götürdü balıkçı teknelerini
Uzaktaki kılıçlara, ki bilemeyiz
Hangi derinlikte dölleyerek denizi
Gidiyorlar öyle ağırbaşlı, doğuya.

Ve ocaktan çorbanın kokusu geldi demin
Burun deliğine kedinin ve köpeğin.
Rafta kitaplar, mavi bir şişe ve gül
Donmuş kalmışlar tek başlarına.
Duvarda bir resim, resimde kalabalık
Köy alanı, çocuklar, çember ve zaman.
Breughel nasıl da toplamış bunca
Ortaklığı ve uyumu biraraya,
Çünkü saatler dardır, sığdırılmaz.
Güneşte her şey çözülür gider bir yana.

 

 
sayfa başına dön