TÜRKİYE SÖMÜRGELEŞİYOR
LEYLA
TAVŞANOĞLU
'Zeytin
üretiminde geriye düştük' Zeytinciliğin bundan 50 yıl önceki
sürecine bakarsak üretimde İspanya birinci, İtalya ikinci, Türkiye
üçüncüydü. Yunanistan üretimi arttırarak bizi geçti. Tunus
geçti. Şu anda Suriye bizi geçmek üzere...
TARİŞ
Yönetim Kurulu Başkanı CAHİT ÇETİN ile söyleşi
Ülkemizde
her alan dökülüyor. Bir IMF, bir Dünya Bankası artık hangi
tesisin açık kalıp hangisinin kapatılması, hangi ürünlerin üretilip
hangilerinin üretilmemesi gerektiğini bizlere dikte edebiliyorlar.
O zaman ulusal egemenlik nerede kaldı? Bölgesel anlaşmalara imza
atan hangi ülke bu kadar teslimiyetçi olabiliyor? Başta ABD olmak
üzere bütün uygar Batı ülkeleri küreselleşmenin zararlarını
ameliyat masasına yatırmışken biz ulusal çıkarlarımızdan söz
edince, hem de kendi ülkemizde bir alay teslimiyetçi geri kalmışlık
edebiyatına başlıyor. En son da zeytinyağı üretimimizin
durumunu gördükçe içim paralandığı için Zeytinyağı Birliği
ve TARİŞ Yönetim Kurulu Başkanı Cahit Çetin 'le ''Ne
olacak bu ülkemizin hali'' kaygısıyla uzun bir konuşma yaptım.
-
Türkiye, son birkaç yıldır zeytinyağı üretiminde atağa kalktı
gibi görünüyor. Bu nasıl oldu? Yoksa son teknolojiler mi kullanılmaya
başlandı?
ÇETİN
- Hayır, son teknolojilerin kullanılabilmesi
için sektörün güçlenmesi gerekir. Bakın, zeytinde bir var yılı
vardır, ertesi yıl ise yok yılıdır. Yüksek teknoloji kullanıldığı
zaman zeytin ağacı her yıl verim verebilir. İspanyollar bu
sorunu çözmüştür.
-İspanyollar
bu sorunu nasıl çözdü?
ÇETİN
- Budama teknolojisi ve bakım metotlarıyla...
-
Bir de zeytini toplama teknolojisinin çok önemli olduğunu
biliyorum...
ÇETİN
- Evet. Biz hâlâ sırıkla ağacı dövüyoruz.
Ama Avrupa ülkeleri vibrasyon sistemiyle toplama yapıyorlar.
Devlet
politikası
-
O nasıl oluyor?
ÇETİN
- Titreşimle zeytin ağacın altına dökülüyor.
Böylece de topluyorlar. Bunun yanında gübreleme teknolojisi de çok
önemli. Bir ülkede zeytin ağacının, zeytinyağı üretiminin
gelişiminin öncelikle devlet polikitası haline gelmesi lazımdır.
Bu da Tarım Bakanlığı'nın ve ona bağlı zeytincilik
istasyonlarının görevlerinin içine giriyor.
-
Siz bunları söylüyorsunuz, ama her nedense Tarım Bakanlığı değil
de bundan önceki Orman Bakanı Nami Çağan
zeytinciliğin geliştirilmesi görevini üstlenmişti. Sizce bu
aslında Orman Bakanlığı'nın işi mi?
ÇETİN
- Orman niteliğinden çıkmış yerlerin
tahsisini yapma yetkisi Orman Bakanlığı'ndadır. Tarım Bakanlığı'nın
ise böyle bir görevi ve yetkisi yok. Zeytinciliğin bundan 50 yıl
önceki sürecine bakarsak üretimde İspanya birinci, İtalya
ikinci, Türkiye üçüncüydü. Sonradan Yunanistan üretimi arttırarak
bizi geçti. Daha sonra Tunus geçti. Şu anda da Suriye bizi geçmek
üzere...
-
Bu kadar geri kalmayı becerdik?
ÇETİN
- Bakın, bir kere Suriye'de çok geniş
Hazine arazilerini bedava zeytinciliğe tahsis ediyorlar. Ayrıca da
zeytin üreticilerine çok uzun vadeli, faizsiz denebilecek krediler
veriyorlar. Ayrıca Suriye'de her yıl 6-7 milyon zeytin ağacı
dikiliyor. İspanya'da General Franco kendi iktidarı döneminde
halka iki hedef göstermişti. Birisi zeytincilik, öbürü
turizmdi. Bu iki ana sektör bugünkü İspanya'nın ekonomik refahını
sağlamıştır. Biz Türkiye olarak Uluslararası Zeytinyağı
Konseyi'nden çıktık.
Döviz
harcaması
-
Böyle bir şey nasıl yapılabilir?
ÇETİN
- Ülkemizde doğru dürüst zeytinyağı
politikası olmayışı, bunun bir devlet politikası haline
getirilmeyişi bu sonuçları doğurdu. Bu ülkede 700 bin ton likit
yağ ithal edilir. Bu kamu ithalatı sayılır. Çünkü tahsis yapılır.
Ayrıca vergi muafiyeti de getirildi.
-
Yüzde kaç vergi muafiyeti konuldu?
ÇETİN
- Mal bedelinin yüzde 30'u oranında gümrük
vergisi muafiyeti var. Yani gümrüksüz ithalat yaptırılır. Bu,
Türkiye'nin petrolden sonra ikinci büyük döviz harcamasıdır.
Buna karşın hâlâ bir zeytinyağı, zeytin ağacı politikası
yoktur. AB üyesi olmak isteyen Türkiye'nin hiçbir tarım
politikası yok, zaten. Bugün nüfusun yüzde 45'i tarımla uğraşıyor.
AB içinde sadece pazar değil, öbür ülkelere de mal satar
durumda olmamız lazım. Tarımda bugün nüfusun yüzde 45'i çalışıyor.
Geçenlerde Hazine Müsteşarı'yla görüşüyorduk. ''Tarımda
o kadar nüfus yoktur'' dedi. Haklı bunu söylemekte, çünkü
Anadolu insanı giderek daha az tarımla uğraşmak istiyor.
-
Neden?
ÇETİN
- Tarım politikası olmamasından.
Anadolu insanı giderek artan sayıda memleketinden göç ediyor. Büyükşehir
belediyeleri de bu göç akınıyla baş etmekte büyük güçlük
çekiyor. Avrupa'da nüfusun yüzde beşi tarımda çalışıyor.
Ama bu tarım bütçenin yüzde 75'ini bulan sübvansiyonlarla
destekleniyor. Genetik mühendisliğiyle birim alandan belki Türkiye'dekinin
15 katı ürün elde ediyorlar. Ve ürün fazlalıkları ortaya çıkıyor.
-
Sizce Avrupa ülkeleri tarıma neden bu kadar önem veriyor?
ÇETİN
- Çünkü onlar için tarım ekonomisi
bir stratejik hedef. Bugün tarım ürünleri petrol kadar önem arz
ediyor. Bir savaşta AB, birlik dışı ülkeleri sanayi alanında
kendine bağladığı gibi tarım alanında da kendine bağlayıp
tam bir sömürgeleştirme mantığını güdüyor. Tarımda
stratejik bir savaş yaşanıyor. Hiçbir ülke tarımsal
faaliyetten vazgeçemez. Bugün ülkemizin tarımsal ithalatı 4
milyar dolar, ihracatı 3 milyar dolar. Türkiye gibi bir tarım ülkesinde
bu çok vahim bir sonuç. Yalnız burada popülist politikaları
desteklediğim sanılmasın.
-
Sırf bu popülist politikalar yüzünden fındık yıllarca
desteklendi, sonra da iş yüze göze bulaştırılmadı mı?
ÇETİN
- Öyle oldu. Şimdi karşımıza ürün
fazlası bir sorun olarak çıkıyor. Ama bakıyorsunuz, bu ülke
700 bin ton likit yağ ithal ediyor, ama ayçiçek tarımı için,
zeytinyağının gelişmesi için hiçbir politika yok. Görünen o
ki biz giderek sömürgeleşiyoruz. IMF'nin hedefi Türkiye'yi tarımdan
uzaklaştırmak.
Haksız
rekabet
-
Türkiye'nin ciddi bir zeytinyağı üretim potansiyeli var. Ancak
Avrupa ülkelerinin fiyat politikalarıyla rekabet edebilme şansı
yok gibi görünüyor.
ÇETİN
- AB'de üreticiye çeşitli kademelerde
destekler vardır. Kilo başına üreticiye 1 dolar 30 sent destek
ödenir. Bir de kooperatiflerde ürünlerini ertesi yıla stoklamak
isteyenlere de kilo başına 1 dolar 60 sent destek primi ödenir.
Ambalajlama aşamasında da ayrıca bir destek primi vardır. İhracat
sırasında ise promosyon destekleri ve fiyat garantisi vardır.
Yani ben ucuza da satsam arada zarar ettiğim farkı devlet karşılar.
-
Bu haksız rekabete girmiyor mu?
ÇETİN
- Geçenlerde bir gazetenin haber başlığı
şöyleydi: ''Zengin ülkelerin sübvansiyonları Türkiye gibi
ülkelerde tarımı bitirmek üzere.''
-
TARİŞ olarak kaç ülkeye zeytinyağı ihraç edebiliyorsunuz?
ÇETİN
- Türkiye'deki sektörel ihracatımızın
toplamı 10 bin tonu geçmez. Bizim sanayicimiz. AB sanayicilerinden
teknoloji bakımından, piyasa ekonomisi bakımından, ticari deha
bakımından kesinlikle geri değildir. Ürünümüz de AB üyesi ülkelerinkinden
daha düşük kaliteli değildir. Tek noksanımız o pazarla rekabet
edecek yeterli sübvansiyonumuzun bulunmayışıdır.
-
Peki, TARİŞ ne yapıyor?
ÇETİN
- Biz oyunu bir başka açıdan aldık.
4570 sayılı yasa 2000 yılı haziran ayında çıktı. Biz hep,
bizimki gibi "kara delik" olarak ilan edilen tarım
kooperatiflerinin ve birliklerinin hep siyasiler tarafından bu şekilde
damgalanmak istendiklerini söyleyegeldik. Kooperatiflerin ve
birliklerin bu hale gelmelerinin nedeni tamamıyla siyasi müdahaleler
sonucudur. Birlikler yıllarca, Tarım Satış Kooperatifi adını
taşımalarına rağmen satış tarafları hiç yoktu. Sadece tarım
ve kredi bölümü vardı. Fiyatlarda da hep popülist uygulama yapılmıştı.
Biz şimdi TARİŞ Zeytin AŞ'yi kurduk. Bunun bir de sanal marketi
var. Bununla bütün dünyaya açıldık. Artık ulaşamadığımız
hiçbir ülke yok.
-
Bu sanal markette önemli bir satış bekliyor musunuz?
ÇETİN
- Başlangıç için hayır. Ama herkes
sitemize girip zeytinyağlarımızı görüyor. Şu anda 20 ülkeden
talep geldi. Biz ilk kez İngilizce bir sitesi olan sanal markete
sahibiz. Bu bizim onur savaşımız. Hiçbir ülkede de kooperatifçiliğe
ihtiyaç yok, diyemezsiniz. Çünkü kooperatifçilik ihtiyaçtan doğar.
IMF'ye verilen niyet mektubunda kısa adı ARID olan tarımda
yeniden yapılanma projesi var. Bunda deniliyor ki: Tarım satış
kooperatiflerinin bünyeleri bu projeyle güçlendirilecek ve
bankaların ticari kredilerini kullanarak yaşar hale gelecek. Hiçbir
kooperatif bankaların ticari kredileriyle yaşayamaz. Bunlar sosyal
bir ihtiyaca cevap vermek için kurulmuşlardır.
-
Kooperatifler bankaların ticari kredilerine mi yönlendirilmek
isteniyor?
ÇETİN
- Evet. Ama böyle kooperatifçilik
olmaz. Bu, olsa olsa kooperatifleri tasfiye sürecidir. Bunları tarımla
birlikte yok etme amacı güdülüyor. Biz IMF'nin bize kurduğu
tuzaklardan çıkmak ve ayakta durmak, tarımda yeniden yapılanma
projesinin rafa kaldırılmasını sağlamak istiyoruz.
-
Türkiye için tarımın ihmal edilmişliğinin sonuçları ne
olacak?
ÇETİN
- Bunun
sonuçları çok ağır olacaktır. Şimdi, kente hücum etmiş
insanları tekrar köye geri göndermek mümkün değildir. Tarımsal
üretimi yok etmemiz yakın gelecekte bizi dışa bağımlı hale
getirir. Bu bağımlılık açlık tehlikesini beraberinde getirir.
Sonuçta Batı'nın uşağı oluruz. Ucuzluk mantığıyla bu yapılır
mı? İnanamıyorum. Türkiye bakkal dükkânı mı?
Cumhuriyet ’ten alınmıştır.
|